Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Durumu ilgi ile izliyorum.

        İkizdere’deki durumu.

        Cengiz İnşaat ile İkizdere civarındaki bir grup köylü arasında taş ocağı savaşı var.

        Cengiz İnşaat bölgede yapacağı 1,3 milyar TL’lik lojistik liman inşaatının deniz dolgusu için taşa gereksinim duyuyor.

        Bakanlık da kendisine İkizdere dağlarında bir taş ocağı tahsis ediyor.

        Köylüler de doğayı tahrip edeceği için bu taş ocağına karşı çıkıyor.

        Yıllardır taş ocağı rezilliğini yazıp dururum. Köşenin müdavimleri bilir.

        Anadolu’yu karadan gezdiğiniz ya da alçaktan uçan bir uçak veya helikopter ile üzerinden geçtiğiniz zaman içiniz acır.

        Tüm yol kenarlarında, neredeyse birkaç kilometrede bir doğanın, ormanın, dağların içine çürük diş gibi oyulmuş “taş ocakları” vardır.

        Çünkü taş ucuz malzemedir.

        Uzaktan pahalı nakliye ile getirmenin ekonomik mantığı yoktur.

        En yakında neredeyse orada çıkarmak ekonomik görünür.

        O yüzden dağlar, doğa delik deşik edilir.

        Onulmaz yaralar açılır.

        Yemyeşil dağın, tepenin içinde beyaz ya da gri çirkin deliklerdir.

        Mesela İstanbul-İzmir otoyolunda 300 kilometre gidince en az 10 tanesi karşınıza çıkar.

        Hele hele Yeni İstanbul Atatürk Havalimanı’na doğru giderseniz hayatımda gördüğüm en devasa taş ocağının, yemyeşil ormanı nasıl yok ettiğine şahitlik edebilirsiniz.

        REKLAM

        Bana göre doğanın bir numaralı düşmanıdır taş ocakları.

        Her yeni yol, her yeni liman, her yeni “çılgın proje” bir sürü taş ocağı ile doğaya çizik atmak demektir aslında.

        Rize İkizdere’de de olan bu.

        Yeni bir liman yapılıyor.

        Yeni liman için taş lazım.

        Uzaktan getirmek pahalı.

        Yerinden çıkarmak lazım.

        Tecavüz et İkizdere’nin dağlarına.

        Peki herkes böyle mi yapıyor!

        Asla.

        Mesela Rize’nin hemen karşısı sayılabilecek Soçi’de olimpiyatlar öncesi yoğun bir inşaat faaliyeti vardı.

        Haliyle orada da taş gerekiyordu.

        Ne yaptı Ruslar biliyor musunuz?

        Taşı Türkiye’den alıp, gemilerle taşıdılar.

        Biraz pahalıya mal oldu muhtemelen ama Soçi dağlarını delip, ormanlarını yok etmediler.

        Cengiz İnşaat ise açıklama yapmış.

        “Bize taşı buradan çıkarın, buradaki taş liman inşaatına uygun diyen ilgili bakanlık. Biz ne yapalım” diyor.

        Onlar da haklı.

        Ona göre fiyat vermişler.

        Başından belli taşın uzaktan gelmeyeceği.

        Peki ne olacak?

        İki şey olabilir.

        İlki inşaat sürer.

        İkincisi artık inşaatçılıktan çok bir sanayi grubu olmaya çalışan Cengiz Holding teminatını yakıp, bu işten çekilir ve son derece kötü olan imajını bir nebze düzeltir.

        Bu arada belki lazım olur, bir de bilgi vereyim.

        Ayaklanan İkizdere’de son seçim sonuçlarını biliyor musunuz?

        Bilmeyenler için söyleyeyim.

        2018 Haziran’ında İkizdere’de iktidar ittifakı Cumhur yüzde 88,3, Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan yüzde 88 oy aldı.

        Bunu da bilin.

        Belki faydası olur…

        Sosyal ego

        Sosyal ego
        0:00 / 0:00

        Bazı belediye başkanlarının sosyal medya hesaplarını takip ediyorum.

        Özellikle de büyük şehirlerdekilerin.

        Bana başkanlar hakkında önemli bilgiler veriyor bu hesaplar.

        Bir yandan icraatlarını görüyorum, diğer yandan da kişilikleri hakkında fikir sahibi olabiliyorum.

        Nasıl yani diyenlere şunu bir örnek olarak verebilirim.

        İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yüz sosyal medya paylaşımından yaklaşık 99’unda ön planda kendisi var. Hizmeti ya da konuyu bizzat kendisi anlatıyor. Ya da mutlaka bir görseli kullanılıyor.

        Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın yüz sosyal medya paylaşımından 90’ında kendisi hiç görünmüyor. Ya hizmet anlatılıyor ya da Ankaralılara bilgi veriliyor.

        Ya sosyal medya ekiplerine verilen talimat böyle ya da bu iyi yöneten danışmanlar başkanlara bu şekilde yaklaşıyor.

        Birinin egosu yükseltiliyor, diğerinin egosu ise aşağıda tutuluyor.

        Ya da zaten egoları böyle.

        Birininki yüksek, diğerininki ise daha mütevazı.

        İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’inki ise ikisinin arası.

        Ama İmamoğlu’na daha yakın.

        Şehadet

        Şehadet
        0:00 / 0:00

        Ali Babacan kendisini “Fren Ali” olarak tanımlayıp tasarruftan yana tavrı olduğunu söyleyince hükümet efradı kendisine kızdı ve “Fren ama sanayiye fren” denilerek kaldığı otelin yıldız sayıları ve dış gezilerde bineceği otomobilin bile Mercedes olmasını istediği söylendi.

        Parti içinden birileri söylediğine göre doğru olma ihtimali yüksektir ama madem yeri geldi ben de Ali Babacan ile ilgili bir anımı anlatayım.

        Yıllar önce eşim ile New York’tayız.

        Bir akşam Broadway’de bir oyuna bilet almışız.

        Tiyatronun kapısında bekliyoruz.

        Tam önümüzde bir minibüs durdu.

        Minibüsün kapısı açıldı ve içinden Ali Babacan ve eşi indi.

        Beni görünce şaşırdı.

        Selamlaştık, ayak üstü sohbet ettik.

        Oyun sırasında da aynı sırada yakın koltuklardaydık.

        Oyun bitince Ali Bey “Fatih Bey müsaitseniz buradan bir yemeğe gidelim” dedi.

        Doğrusu özel hayatımda siyasetçilerle görüşmek gibi bir adetim olmadığı için ve eşim de bu konuda benden beter olduğu için “Sağ olun otele dönelim” falan dedim.

        Ancak Ali Bey’in zarif ısrarı karşısında evet demek zorunda kaldım.

        Ali Babacan’ın “Yakında çok güzel bir İtalyan lokantası var. Lüks değildir ama çok iyidir” demesi üzerine yürüyerek lokantaya gittik.

        Gerçekten küçük ama çok lezzetli bir yer olduğunu hatırlıyorum.

        Siparişlerimizi verdik.

        Eşimle ben şaraplarımızı söyledik.

        Yaklaşık 2 saat boyunca içinde tek kelime siyaset olmayan bir sohbet ettik.

        Sonra da Babacan çifti bir taksiye bindi, biz başka bir taksiye bindik.

        Hayatımda ilk ve son kez bir siyasetçi ile ailece yemek yemiş oldum.

        Başka zamanlarını bilemem.

        Ama benim gördüğüm Ali Babacan böyle biri idi.

        Bizim yüzümüzden Mercedes’i sakladıysa bilemem.

        Koğuş

        Koğuş
        0:00 / 0:00

        Şöyle bir arşiv taraması yaptım.

        Ergenekon sürecinde hangi gazeteciler hapis yattı diye.

        İlginçtir Hulki Cevizoğlu’nun adına rastlamadım.

        Oysa ben onun Nedim Şener ile aynı koğuşta kaldığından neredeyse emindim.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Girdiği kalıba göre şekil alanlara aydın diyemeyeceğimizi anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar