Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bugünleri de gördük ya, ölsem de gam yemem.

        Şaka şaka, tabii ki gam yerim.

        Ölmeye niyetim yok.

        Korku filmi mi, yoksa senaryosunu filmi çekenlerin bile bilmediği bir absürd komedi mi anlayamadığım bu filmin sonunu görmek istiyorum, hayırlısı ile.

        Filmin yarısında çıkma niyetim yok Allah izin verirse.

        Ama gerçekten bugünleri de gördüm ya, ne yalan söyleyeyim iyi geldi.

        Biz “Bu mülteci, göçmen sorunu Türkiye’nin beka sorunudur” diye bas bas bağırırken, kimi iktidara yaranacağım diye, kimi fonlara yaranacağım diye, kimi FETÖ’ye yaranacağım diye, kimi de sadece salak olduğundan gelişmelere aval aval baktı. Ne var ki, dünün uyuyan güzelleri, şimdi birdenbire uyandılar ve her zaman olduğu gibi bayraktarlığı ellerine alıp bu göçmen meselesinden nasıl kurtulacağımızı, bütün aptallıkları ile dört maddede sıralayıp, küçük beyinlerince çözüm üretmeye başladılar.

        Bu konuda UNHCR ile uzun uzun konuşmuş, göç uzmanları ile onlarca program yapmış biri olarak ben bu işin üç maddelik ve kolay bir çözümü olmadığını gayet iyi biliyorum, uzmanlar benden daha iyi biliyor ama bunlara göre bir köşede birkaç madde sıralamakla bu iş çözülüyor.

        Ama yine konuya girmeleri önemli.

        Bundan böyle bana “faşist” diyemeyecekler.

        Fakat yine RTÜK’ten en azından bir özür, özür değilse de bir nebze Adalet bekliyorum.

        2 yıl önce bir televizyon programında “Türkiye'nin sahibi onlar, biz misafir gibiyiz. Yani yakında bizi atacaklar buradan öyle bir hal var ortalıkta. Çünkü son derece özgürler, hiçbir konuda yükümlülükleri yok. Hesap verme durumları yok. Yasaklar onları bağlamıyor, bizi bağlıyor. Açık söylemek gerekirse biz Türkiye'yi Suriye'ye savaşsız kaybettik diyebilirim. 4 milyon askerle gelip Türkiye'yi şu anda esir almış vaziyette görünüyorlar" demiştim.

        RTÜK de bu sözler üzerine bana ve Habertürk’e ceza vermişti.

        Bir iki gün önce bu sözlerin çok daha fazlası, Türkiye’nin bir işgal altında olduğu, Suriyelilerin Türkiye’yi işgal ederek ele geçirdiği iktidara hayli yakın TGRT’nin ana haber bülteninde söylendi.

        TGRT Haber’i hazırlayanlar veya sunan sevgili Ekrem Açıkel kardeşim haksız demiyorum.

        Son derece doğru söylüyorlar.

        Ama aynı sözleri ben söyleyince ceza alıyorum, başkası söyleyince bir şey olmuyorsa ortada bir adaletsizlik var.

        Bazı şeyleri erken görmek, önceden idrak etmek suç mu da ceza veriyorsunuz.

        Ama tabii burası Türkiye.

        Ben “Göçmenleri almayın, ülkelerine geri dönsünler” deyince “Irkçı faşist” diyenler, kendileri “Ortadoğu kabile devleti” deyince ırkçı ve faşist olmuyorlar.

        Bu adalet anlayışı de yeni Türkiye’nin bize yeni bir armağanı olsa gerek.

        Köleliğin itirafı

        Köleliğin itirafı
        0:00 / 0:00

        Ne diyorum yıllardır, “Bunlar Suriyelilere insan değil, modern zaman kölesi gözüyle bakıyorlar.”

        Haklı mıymışım?

        Devletin Bakan’ı çıkıp televizyonda, Suriyelileri sigortasız, düşük maaşla çalıştırıp sömüren işadamlarının Suriyeliler gitsin diyenlere karşı çıkması gerektiğini anlatıyor, “Bunlar giderse kimi çalıştıracaksınız” diyor.

        Bu, benim yıllardır anlatmaya çalıştığım “kölelik düzeninin” de itirafı değil mi!

        Peki devlet, görevi gereği kayıt dışı çalışma, emek sömürüsü, vergisiz kazanç gibi yasa dışı işlerle mücadele etmez mi!

        İçişleri Bakanı’nın bu sözlerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ya da Bakanlığı ne diyor!

        “Bizi ilgilendirmez” diyebilirler mi!

        Ya da Maliye Bakanı, “Suriyeliler vergisiz kazanç elde edebilir. Ne de olsa çok ucuza çalışıyorlar” deme hakkına sahip mi!

        Bu nasıl bir yönetim anlayışıdır?

        Bu nasıl bir devlet anlayışıdır?

        Ya da gerçekten ortalıkta bir devlet kaldı mı!

        Komiseri unuttuk mu!

        Komiseri unuttuk mu!
        0:00 / 0:00

        Olay o kadar çok ki, hangisine yetişelim.

        O kadar çok soru soruyoruz ki, hangisini hatırlayalım.

        Vallahi bazen benim de kendime yetişemediğim oluyor.

        Geçen hafta içinde köşemde bazı sorular sordum, bazı iddialarda bulundum.

        İlgili bakanlıklar ya da kurumlar da yanıt verdiler.

        Zaman zaman beni suçlasalar da yanıtları haklılığımı ortaya koyar nitelikteydi.

        Canları sağolsun.

        Hakaret, suçlama, sindirme, tehdit artık bir Türkiye gerçeği.

        Alıştık.

        Ancak fark ettim ki, bir sorum ya da gündeme taşıdığım bir iddia yanıtsız kalmış.

        Ankara’da, Şehit Osman Avcı Karakolu’nda bir Suriyelinin komiser yardımcısı olarak atandığı yolundaki iddiayı gündeme getirmem karşısında bir yanıt verilmemiş.

        Acaba bu iddiaya da bir yanıt verebilirler mi, yoksa benim hiç arzu etmememe rağmen bu kişinin adını soyadını yazmamı mı beklerler!

        Göç İdaresi de mi yalancı!

        Göç İdaresi de mi yalancı!
        0:00 / 0:00

        Devlet kendi verdiği sayıları nasıl inkar edebilir anlamıyorum.

        Hadi gerçekliği tartışmalı olsa da devlet kurumları tarafından verilen sayılara inanmak zorundayız.

        Başka çaremiz yok.

        Dün zaten bu sayılara göre son yıllardaki Suriyeli göçmen miktarını yazdım.

        Bu sayılar Göç İdaresi'nin sayıları idi.

        Dün bu konudaki en yetkili ağızdan 2017 yılından beri Suriyeli göçmen sayısının artmadığı söylendi.

        Şaşırdım.

        Bu büyük yükün altında ezilen ama gerçekten de bu sorun ile insan üstü gayretle ve başarılı sayılabilecek biçimde boğuşan Göç İdaresi Başkanlığı’nın internet sitesindeki resmi kayıtlara 2018 yılında Suriyeli göçmen sayısı 3 milyon 426 bin.

        2022 yılında ise 3 milyon 762 bin.

        Buna artış denmiyorsa ne deniyor çok merak ederim!

        İstanbul'da da aynı ceza mı!

        İstanbul'da da aynı ceza mı!
        0:00 / 0:00

        Trabzonspor’un şampiyonluğuna bir şey diyeceğim yok ama Türkiye Futbol Federasyonu ve siyaset bu şampiyonluğa gölge düşürmek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.

        Önce Türkiye Futbol Federasyonu, Trabzonspor’un bilhakkın, rakiplerinden daha iyi bir futbolla önde götürdüğü ligi sanki şaibeli, haksızlıkla dolu bir ligmiş intibaını güçlendirmek için bir grup hakemi, sezonun orta yerinde “Iskat etti”.

        Verilen mesaj açıktı.

        Bu hakemler lige gölge düşürüyor.

        Sonra bu hakemler geri döndü.

        Yani bir verilen mesaj “Lig şaibeli olarak sürüyor”du.

        Bu arada futbolcuların alın teri üzerinden siyasetçiler de “Biz de bu işin içindeyiz. Biz olmasak…” mesajlarını zaten uzun zamandır veriyordu.

        Ve son olarak da disiplin kurulunun kararı.

        Maç oynanırken taraftarlar sahaya giriyor, arada rakip takım oyuncuları tartaklanıyor, maç yarıda kalıyor, tartaklanan oyuncular sahaya dönmese maç iptal olacak.

        Federasyon vere vere toplamı 600 bin TL’yi bulan para cezası veriyor.

        Peki diyelim ki, bu suçun karşılığı bu.

        Seneye bir İstanbul derbisinde aynı şey olursa ne yapacaksınız?

        Yine aynı ezayı verebilecek misiniz!

        Bu mu bu eylemin karşılığı.

        Bu Trabzonspor’a iyilik mi, kötülük mü!

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Yanımızdaki insanların ortalaması olduğumuz unutulmadığı zaman.

        Diğer Yazılar