Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Dün COVID'le ilgili Türkiye’de artık sağlıklı veri olmadığını yazınca, okurlar “Fransa’da durum ne?” diye sordular.

        Fransa’da durum tam bir felaket.

        Dün yeni vaka sayısı 147 bin 248.

        Son 13 günde toplam 960 bin yeni vaka.

        Sayılar hızla artıyor.

        Önümüzdeki hafta günlük vaka sayısının 200 bini geçeceğine kesin gözüyle bakılıyor.

        Yaz olmasına ve herkesin dışarda olmasına rağmen sayıların yüksek olması kış için korkutuyor.

        Vaka sayısının yüksekliğine karşın, hastaneye yatışlar düşük seyrediyor.

        Dün hastaneye yatan 397 kişiyle birlikte toplamda 15 bin 496 kişi hastanelerde tedavi görüyor.

        Bunlardan 898’i yoğun bakımda.

        Hastaların çok önemli bir bölümü ikinci hatta üçüncü kez COVID’e yakalanmış durumda.

        Ancak genel olarak vakalar hafif semptomlarla seyrediyor.

        Hastalar bir hafta içinde hafif olan belirtileri de atlatıyorlar.

        Bu yüzden de hükümet en azından şimdilik önlemleri arttırmayı ve yasakları yeniden devreye almayı düşünmüyor.

        Tüm Avrupa’da durum üç aşağı beş yukarı aynı.

        Ciddi misiniz!

        Ciddi misiniz!
        0:00 / 0:00

        14 Mayıs günü, Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini veto edeceğimizin en yüksek perdeden ve makamdan açıklandığı gününün ertesi “Veto!” başlığı altında şöyle yazmışım:

        “NATO’nun büyükleri Türkiye’nin vetosunu büyük bir engel olarak görmüyor. Türkiye’nin bedeli mukabilinde bu vetoyu geri çekeceğine inanıyorlar.”

        Ben bunu yazınca Türkiye daha da yüksek perdeden konuşmaya başladı.

        Veto asla kalkmayacaktı.

        Çünkü İsveç ve Finlandiya teröre destek veriyordu.

        Bu ülkelerde bulunan ve Türkiye’nin istediği teröristlerin iadesi, bu ülkelerin terör örgütlerine karşı net bir tavrı, terör örgütlerine karşı parlamentolarından gerekli yasaların geçmesi şartları öne sürülüyordu.

        Yoksa veto asla ama asla kalkmayacaktı.

        İsveç ve Finlandiya ise başından beri “Merak etmeyin” diyor, başka bir şey demiyordu ama aynı günlerde Stockholm’deki binalara terör örgütü bayrakları yansıtılıyordu.

        Türkiye giderek daha da yüksek perdeden bağırıyordu.

        “Almayacağız. Sokmayacağız. Giremezler.”

        Sonra NATO toplantısı geldi çattı.

        Ve daha ilk gün, ilk görüşmede “Yelkenler suya indi.”

        Ortak açıklamaya “Türkiye, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini destekler” ifadesi girdi.

        Ve bu durum Türkiye’ye “Diplomasi zaferi” olarak sunuldu.

        Peki ne oldu!

        İsveç, Türkiye’nin istediği 24 teröristi iade mi etti?

        Hayır.

        Türkiye’nin istediği terör karşıtı yasaları mı parlamentosundan geçirdi?

        Tabii ki Hayır…

        Ülkesinde faaliyet gösteren terör örgütü bağlantılı dernekleri mi kapadı?

        Zinhar hayır.

        Bu örgütlerin ülke içinde serbestçe propaganda yapmasını mı yasakladı?

        Yoo, hiç öyle bir şey yapmadı.

        Keza Finlandiya da bu konularda somut bir adım atmadı.

        Sadece ve sadece ilk günden beri söylediklerini tekrarladılar.

        “Türkiye’nin çekincelerini ve kaygılarını anlıyoruz. Gereğini yaparız.”

        İlk gün de bunu söylediler.

        Son gün de bunu söylediler.

        Ve karşı tarafın pozisyonunda en ufak bir kıpırdama olmadığı halde, Türkiye pozisyonunu 180 derece değiştirdi.

        Bir gün içinde “Asla giremezler"den, “Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz”e geçti.

        Yani benim 45 gün önce söylediğim noktaya.

        “Türkiye’nin vetosunu ciddiye alan yok”un ne kadar doğru bir tespit olduğuna.

        Sonra bana mesaj atan gençler diyor ki, “Fatih Abi sen kahin misin?”

        Ne alakası var çocuklar.

        Kahin olmaya gerek yok ki…

        Biraz tanımak yetiyor.

        İşin kötüsü artık dünya da tanıyor!

        Ama yine de enseyi karartmayın.

        Sonunda Biden’la görüşülecek!

        Lozan'ın gizli maddeleri ve Jelibon bon bon bon

        Lozan'ın gizli maddeleri ve Jelibon bon bon bon
        0:00 / 0:00

        Aslında Türkiye eğlenceli bir ülke olarak da görülebilir.

        Tabii içinde yaşamıyorsanız.

        Böyle bir şey dünyanın başka hangi ülkesinde olabilir?

        Ülkenin başkentini çeyrek asır yönetmiş birisi bir televizyon kanalına çıkıyor ve twitter’da Türkiye’nin ha babam de babam sürekli petrol ve doğalgaz bulmasıyla dalga geçmek için yapılmış bir şakayı gerçek zannederek Adıyaman’da 6 milyar dolarlık “Jelibon rezervi” bulunduğunu söylüyor.

        Kim bilir belki de eski belediye başkanı da Türkiye’nin sürekli petrol bulmasıyla çaktırmadan dalga geçiyor, bilmiyoruz.

        Gerçekten eğlenceli bir durum.

        3200 kilometre öteden, kahkahalarla gülüyorum.

        Eğlencesiz olan ise bu sözlere, yani Belediye Başkanı’nın 6 milyar dolarlık jelibon rezervi bulduğumuz iddiasına inanacak milyonların olması.

        Size şaka gibi geliyor belki ama emin olun yarın öbür gün telefoncu amcalardan ya da pazar çıkışı Avrupa’nın ekonomik olarak çok zor durumda olduğunu söyleyen teyzelerden bir tanesi sokak röportajı yapan youtube kanalına 2023 yılında Lozan’ın gizli maddelerinin ortadan kalkmasından sonra Türkiye’nin 6 milyar dolarlık Jelibon çıkarıp enerji sorununu çözeceğini söylemezse ben hiçbir şey bilmiyorum.

        Tabii bazı muhalifler de Jelibon yataklarının Mehmet Cengiz’e peşkeş çekileceğini iddia edebilir.

        Diğer 4 artı 1 müteahhit de “Biz de jelibon isteriz” diyerek iktidarın kapısına dayanabilir.

        Dediğim gibi uzaktan izlemesi eğlenceli bir ülkeyiz.

        Ama uzaktan.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Bakmakla okumak arasındaki farkı anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar