Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Suriye'nin kuzeyine ve Irak'ın kuzeyine hava harekatı yapmışız yine.

        Yapalım yapmasına da.

        Müttefikimiz, dostumuz, F-35'leri bırak, elden düşme F-16'ları bile vermeyen ve bu eski uçakları versin diye kapısını aşındırdığımız Amerika Birleşik Devletleri, bizim hava harekatından 1 gün önce açık bir şekilde vatandaşlarını uyardı.

        Dedi ki, "Ey Vatandaşlarım, Türkiye, Irak'ın ve Suriye'nin kuzeyine bir hava harekatı yapmayı planlıyor. Bu bölgelerden uzak durun."

        Sizce ABD bu uyarı ile Suriye'nin ve Irak'ın kuzeyindeki yoğun Amerikalı nüfusunu mu korumayı amaçlamıştı!

        ABD'nin bu uyarısından sonra acaba bölgedeki terör unsurları "Biz Amerikalı değiliz" diyerek yerlerinde oturmaya devam mı etmiştir!

        Yoksa onlar da araziye uyum mu sağlamıştır?

        Teröristler bu kadar salak olabilir mi!

        Biz bu kadar salak mıyız!

        Sadece Togg'la sevinmeyin abileri de var

        Sadece Togg'la sevinmeyin abileri de var
        0:00 / 0:00

        Geçen gün dedim ya, “İyi şeylerden de bahsetmek istiyorum” diye, yine size iyi bir şey anlatayım.

        Evet memlekette iyiye giden pek fazla şey yok ama yine de bazı kişiler ya da kurumlar, insanüstü bir gayretle, umut verici işler yapmaya çalışıyorlar.

        Bu çok az sayıdaki iş herkese moral veriyor, umut veriyor ve gurur veriyor.

        Bunların en başında TAİ’nin ve Bayraktar’ın savunma sanayiindeki işleri, yine aynı sektörde denizde Yonca Onuk'un yaptıkları, Aselsan’ın, Havelsan’ın, Roketsan’ın kimi üretimleri geliyor. Bunlar 40 yıllık çabanın, yatırımın sonuçları.

        Tabii son günlerde bunlara bir de Togg’un seri üretime geçmesi eklendi.

        Herkes “Yerli ve milli otomobilimiz” diye Togg’la keyifleniyor.

        Ancak yollarda yerli ve milli başka araçlar da, başka markalar da dolaşıyor.

        Üstelik de sadece Türkiye yollarında değil.

        Dünya yollarında.

        Bu markalardan biri ve uluslararası alanda birincisi Temsa.

        Yıllık 10 bin üretim kapasitesi ile Türkiye’nin en büyük otobüs üreticilerinden biri ve Otokar ile birlikte yerli ve milli iki markasından biri iken, bir anda zor günler geçirmeye başlamış ve kapanma noktasına gelmişti.

        Türkiye açısından üzücü bir durumdu.

        Çünkü Temsa yılların emeği ve yatırımı idi.

        Türkiye’de yüzde 30, ABD’de şehirlerarası coach pazarında yüzde 18, Fransa’da turizm araçları ile yüzde 6’lık pazar payına sahip ve pek çok ülkede Türk markası olarak satılan bir marka idi.

        Yok olması yazık olacaktı.

        Neyse ki, marka toparlandı, Sabancı grubu yanlıştan döndü.

        Şimdi ise elektrikli otobüs üretimine geçti.

        Türkiye’nin 2040 yılında tüm ağır vasıta satışlarının sıfır emisyonlu olacağı vaadine paralel 4 ayrı elektrikli modelin üretimine başlamışlar.

        İlk elektrikli otobüslerini İsveç’in Öckerö Adası’na satmışlar.

        Daha sonra Skoda ile yaptıkları ortaklık ile Skoda logolu otobüsler üreterek bunları da Prag Belediyesi’ne teslim etmişler.

        ABD için özel olarak üretilen TS45E modeli elektrikli otobüs bir süredir Silikon Vadisi’nde ve Kaliforniya’nın diğer bölgelerinde test kullanımında.

        İspanya’nın Mircua kentinde elektrikli bir Temsa hizmet veriyor.

        Fransa, Sırbistan, Romanya ve Litvanya ile yaptıklarıanlaşmalar ile bu ülkelere de elektrikli şehir içi toplu taşıma amaçlı otobüsleri üretmeye başlıyorlar.

        Türkiye’de de Samsun Belediyesi ile yaptıkları anlaşma gereği yüzde 100 yerli elektrikli otobüsü belediyenin ihtiyaçlarına uygun olarak geliştiriyorlar.

        Ve Temsa’nın bu işteki çözüm ortağı da yerli ve milli Aselsan.

        Tüm bunları "Yahu bu Temsa ne oldu acaba?" diye araştırınca, soruşturunca öğrendim.

        Otokar’ın da benzer bir girişim içinde olduğunu biliyorum, duyuyorum.

        Onu da yazarım bir ara.

        Yani anlayacağınız, Türkiye’de yerli ve milli araç deyince aklınıza sadece Togg gelmesin.

        Bu alanda başka öncüler de var ve onlar ihracata çoktan başladılar bile.

        Üstelik işin içine siyaset karışmadığı için çok daha rahat ilerliyorlar.

        Bayındır'a kapama, Medical Park'a sükut

        Bayındır'a kapama, Medical Park'a sükut
        0:00 / 0:00

        Bir süre önce Bayındır Hastaneleri'nden birinde yaşlı bir kadına eziyet görüntüleri sosyal medyaya sızdırılmıştı.

        İki hastane çalışanı, yaşlı kadınla dalga geçiyor, hastayı küçük düşürücü hareketlerde bulunuyorlardı.

        Tepki haliyle çok büyük oldu.

        Sağlık Bakanlığı ve Bakanı anında çok sert açıklamalar yaptılar.

        Daha soruşturma tamamlanmadan, neyin ne olduğu dahi anlaşılmadan hastanenin kapatılacağı, ruhsatının iptal edileceği açıklandı.

        Kimse de fazla bir şey demedi,

        Diyemedi.

        Ama Allah'ın işine bakın ki, şimdi benzer ve hatta belki beter görüntüler bir başka hastaneden geldi.

        Bu kez hastanenin adı Medical Park. O da Bayındır gibi bir hastane zinciri.

        Burada da iki hasta bakıcı bir yoğun bakım hastasına eziyet ediyor.

        Ama tepkiler daha farklı.

        Sağlık Bakanlığı'nda kapamadan falan söz eden yok.

        Bu kez önce sadece açılan soruşturma kapsamında inceleme.

        Doğru olan bu ama niyeyse Bayındır'a acil kapama kararı, Medical Park'a farklı uygulama.

        Dahası hastanın şikayetine karşın verilen bir de takipsizlik kararı var yargıda...

        Niye dersiniz?

        Çok belli.

        Çünkü Bayındır Hastanesi iktidara yakın birine ait değil.

        Medical Park ise iktidara oldukça yakın görünen bir hastane.

        Adaletsizliğin ve Türkiye’deki “Hak” anlayışının aynası bir durum.

        Dünya Kupası favorilerim

        Dünya Kupası favorilerim
        0:00 / 0:00

        Dünya Kupası Katar'da başlıyor.

        Katar'ın bu kupayı nasıl aldığına ilişkin suçlamaların arasında...

        Netflix'deki FIFA belgeseli de bu suçlamaların üzerine tuz biber ekiyor.

        Doğru.

        FIFA uzunca bir zamandır bir rezillik ama genel olarak spor dünyasında durum bu.

        Paranın çok olduğu ve değerlerin belirsiz olduğu yerde eğer büyük bir ekonomi de varsa yolsuzluk kaçınılmaz.

        Katar'ın bu kupayı rüşvetle ya da rüşvet benzeri yatırımlarla aldığı aşikar da, başka yerler temiz mi!

        Mesela Tokyo'nun olimpiyat oyunlarını İstanbul'un elinden tertemiz bir şekilde aldığını mı düşünüyorsunuz?

        Bence düşünmeyin.

        Dev şirketler, milyar dolarlık sponsorluklar söz konusu olunca spor da temiz kalmıyor ne yazık ki!

        Bu yüzden en iyisi sahaya bakmak, sporcuları izlemek.

        Ben öyle yapacağım.

        Çeşitli televizyonlardan arkadaşlar arayıp, Dünya Kupası ile ilgili fikirlerimi, favorilerimi soruyorlar.

        Vallahi konuya çok hakim değilim.

        Ama favorilerim elbette var.

        Bunlar sırasıyla Brezilya, artık bir başarı elde etmesini çok ama çok beklediğim Belçika, ilk kez takım haline geldiğini gözlemlediğim Arjantin, Ronaldo'nun Portekiz'i ve tüm eksiklerine rağmen Fransa.

        Yanılırsam da yanılırım.

        Ayıp değil ya!

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Kabahati karşıda aramakla yetinmediğimiz zaman.

        Diğer Yazılar