Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “KALİTESİZLİĞİ muhafazakârlık diye yutturmayın” dedim geçen hafta. Dedim demesine de, niye dedim ben de bilmiyorum. “Kalitesizliği muhafazakârlık zannedip yutmamak” için de belli bir kalite gerekiyor. O yoksa, ben yutturmayın desem de yutan oldukça yutturan da olacaktır. Yazıya pek çok tepki geldi. Olumlu olumsuz. Kimileri diyor ki: “O anlattığın Türkiye gibi bir Türkiye, anca sizin gibilerin gördüğü kısıtlı bir Türkiye’dir. Genelde böyle bir şey yoktu. Siz şanslı azınlığın yaşadığı Türkiye’yi gerçek Türkiye zannedip bize yutturmayın.” Haklılık payı yok değil bu sözlerde. Evet çoğunluğun Türkiye’si değildi bu belki ama “Çoğunluğun Türkiye’si böyle olsun” diye bir uğraş vardı. Köy Enstitüleri bunun için kuruluyordu. Halkevleri bunun için organize ediliyordu. Şimdi AK Parti milletvekili olan Bağcılar Belediye Başkanı Sevgili Feyzullah Kıyıklık’la belediye başkanı olduğu günlerde sohbet ediyorduk. “En büyük sorunumuz kültür. Kent kültürünü öğretmeye çalışıyoruz. Köylülükten kurtarmaya çalışıyoruz” demişti Bağcılar’ı kalkındırma çabasını anlatırken.

        KURTLAR VADİSİ KÜLTÜRÜ

        Bakın “azınlık” denilen o kültürü yaşamış olan “muhafazakârlar” nasıl hatırlıyor o günleri: “1974’te anne-babamın Mardin’de yapılmış düğün fotoğraflarında bir tane kravatsız adam, sakal tıraşı kaçık adam, gece kıyafeti olmayan, saçları yapılmamış kadın yok. Ben bu seneki evliliğimde inanın o kaliteyi tutturamadım. RSVP’de özellikle herkese ‘Lütfen koyu renk takım elbise ve kravat takabilir misiniz’ dedim. Maalesef trend ‘günahkâr sokakların tövbekâr delikanlısı’. Bazıları kravat taksalar da kirli sakaldan kurtulamadım.”

        TARİH OLDU

        Bu da Malatya’dan: “Yazınızı okuyunca hem hüzün hem de duygusallık yaşadım. Şu an AVM yapılan Sümerbank Havuzbaşı’nda hafta sonları caz partisi yapılırdı. Malatya’nın gençleri, Malatya Orduevi’nde yapılan aynı partideki yaşıtlarıyla dans konusunda yarışırdı. Şeker Fabrikası Havuzbaşı ayrı bir güzellik idi. Kızlar geceleri kol kola sinemaya giderlerdi, yılbaşında renkli sinemada gece boyunca süren eğlenceler şimdi tarih oldu. Sizin anlattığınız Melita olayı yine iyi, gece sinemaya gidenlere ‘Gâvur icadı, ne işiniz var’ diye bağıranlar oluyor şimdi. Gece erkekler bile çıkmaya korkar olduk.” Bu da İstanbul’dan muhafazakâr semtlerin bile nasıl muhafazakâr olmaktan çıkıp kalitesizliğe doğru koşar adım gittiğini anlatıyor:

        BU DA İSTANBUL MUHAFAZAKÂRI

        “Doğdum, büyüdüm Fatih’teyim. Ailem de öyle. 20 sene önceki kaliteli muhafazakâr komşularımızın yerini, yazmalı, yaşmaklı, ayağında plastik ayakkabımsı bir şeyler olan insanlar aldı. Köyde yaşadığı kültürlerini aynen devam ettiriyorlar. Sanki oraya sonradan gelen benmişim gibi pencere ardından beni dikizliyorlar. Eski komşularımız daha kapalı insanlardı ama hiçbiri gözünü dikip bakmazdı. Biz de onlara bakmazdık. Zaten bakacak bir şey de yoktu. Annemin son derece muhafazakâr komşusu, pırıl pırıl giyinmiş, aracına tenis raketlerini yerleştirirken gıptayla seyrederdik. Gittiler şimdi. Çünkü muhafazakârlıkla alakası olmayan, sözde kapalı ama kocaman göz makyajlı, pejmürde, yaşmaklı insanlarla birlikte olmayı onlar da istemediler. Murat Bardakçı’ya tavsiyem, o ‘sözde muhafazakârlığı’ yaşasın da görsün. Yok öyle artık İstanbul’un, Anadolu’nun güngörmüş, tatlı muhafazakârları. Sanki onlar ortadan yok oldu, nesilleri tükendi ve yerlerini başkaları aldı. Başkalaşmışlar, dönüşmüşler ama neye dönüştüklerinin bile farkında değiller. Daha kötüsü seni de dönüştürmeye çalışıyorlar. Bir kalite, kültür çıtaları olmadığı için de dalıyorlar paldır küldür. Fatih’te kimi çarşaflı, kimi başörtülü muhafazakârların yerini şimdi başka bir muhafazakâr tipi aldı. Eskiden kalan muhafazakârları da dışladılar zaten. Onlarla da uyuşamadılar. Kapılarda çekirdek çitleyen... İnsanları perde ardından gözetleyen... Okumaktan, müzikten, resimden, kendi ülkesinin, kendi inancının kültüründen bihaber... Hiçbir şey bilmediğini bile bilmekten aciz bir kalabalık. Eski muhafazakâr başını örterdi ama kafasının içi açıktı. Bunların başı kapalı ama başlarının içi daha da kapalı. Murat Bey yazık ki, kendi çevresiyle değerlendiriyor. Burada biliyorum onun da eski dostları var. Onlara sorsun, bunları anlatacaktır onlar da.” başkalarından kendimize görev zaman.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ

        Adam olmayı başkalarından önce kendimize görev saydığımız zaman.

        Diğer Yazılar