Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İZNİNİZLE, bugün, daha önce hiç denemediğim bir zihin egzersizini yapmaya karar verdim. Konumuz yine siyaset; üzerinde fikir yürüteceğimiz kişiler de, siyasi hayatta her gün isimlerini işittiğimiz, her gün bir şeyler söyleyen siyasiler olacak...

        Sizlerden istediğim, arkanıza yaslanarak şöyle bir Türkiye hayali kurmanız: Cumhurbaşkanı, Başbakan, CHP, MHP ve HDP liderleri bilinen görüşlerini aynen muhafaza ediyorlar...

        Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ülkeye başkanlık sistemi gelmesini istiyor ve bunu gerçekleştirmeyi dert edinecek 400 milletvekili özlemi içinde...

        Başbakan Ahmet Davutoğlu, ilk seçimden partisini başarıyla çıkararak liderliğini perçinlemek ve bu arada Meclis’e arzu ettiği “yeni Türkiye” idealine uygun bir kadro getirmeyi planlıyor...

        Kemal Kılıçdaroğlu, başında bulunduğu CHP’nin bu defa şeytanın bacağını kırarak yüzde 30 oranının üstüne çıkması için çabalıyor ve bunu sağlamaya yarayacak ittifaklar oluşturma amacıyla çevre düzenlemesi yapıyor...

        MHP Lideri Devlet Bahçeli, iktidarda bulunan ve kendisinin bir türlü ısınamadığı siyasi kadronun ilk seçimde büyük bir siyasi yenilgi tatması beklentisinde; Türkiye için öngördüğü millici bir iktidarın köşe taşlarını kendi eliyle hazırlıyor...

        HDP, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Selahattin Demirtaş’la zorladığı yüzde 10 barajını bu defa aşmak, İmralı’nın dikte ettirdiği “10 maddelik” yol haritasını siyasi iktidara uygulattırmak ve siyaseten güçlenerek yoluna devam etmek istiyor...

        Bildiğimiz, tahmin ettiğimiz planlar, niyetler, arzular, istekler...

        Liderler, önümüzdeki günler, aylar, hatta yıllar içerisinde gerçekleşmesini, kendisi, partisi ve ülke için yararlı bildiği planlar ve niyetlere yine sahip olsunlar; her biri o arzusu istikametinde çalışmalarını yürütsün, çabalasın... Ancak, sadece bugüne kadar tanığı olduğumuz bir kötü alışkanlıklarından vazgeçsinler: Kamuoyunun karşısına çıktıklarında birbirlerini ağır biçimde suçlayıcı konuşmalar yapmasınlar...

        İstediğimin hepsi bu kadar: Arzularını, niyetlerini, planlarını muhafaza etsinler, o yolda çalışmalarını sürdürsünler; fakat bunları diğer siyasi figürlerle kamuoyu önünde kavga ederek yapmaktan vazgeçsinler...

        Hani, kimsenin kimseye gerdan kırmasını, gereksiz kibarlık gösterisinde bulunmasını beklemiyorum; bütün istediğim, karşı tarafı rencide edecek bir üslup kullanılmaması...

        Ülkemiz birdenbire böyle bir siyasi ortama kavuşursa acaba ne olur?

        Kendi cevabımı hemen vereyim: Ülkeye huzur gelir. Huzurlu bir ülkenin bütün olumlu şartları Türkiye’ye avdet eder.

        Yasalar cepheleşerek değil, her fırsatta uzlaşma yolları aranarak Meclis’ten çıkarılır.

        En temel konular karşı cepheye yenilgi tattırma sonucu doğuracak biçimde değil, ülkeyi kazandıracak biçimde ele alınıp sonuçlandırılır.

        Tepede fark edilen rahatlama, hiç kuşkunuz olmasın, en aşağılara kadar sirayet eder, yeniden “millet” olduğumuzu hatırlarız.

        Dikkat ettiyseniz, partileri yerinde bırakan, liderlerine dokunmayan, her birinin amaçlarını aynen muhafaza ettikleri bir senaryo benimki; bugün olan bitenden tek farkı bu senaryonun, siyasetin üslubunun değişmesi...

        40 askerimizi daha fazla hayati risk altında tutmamak, daha da önemlisi ülkemizin savaşa sürüklenmesinin önüne geçmek için girişilen bir operasyonun bile gerebildiği bir ülke olmaktan çıkmamız...

        Her yeni açıklamayla doların bir inip bir çıkmasının durması...

        Korku dağları bekliyor havasının dağılması...

        “Çocuklarımın geleceği beni ürkütüyor” sözlerinin artık duyulmaması...

        Dışarıdan bakanların bize imrenmesi...

        Çok mu zor? Ne dersiniz?

        Diğer Yazılar