Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AK Parti’ye yakın bazı kalemlerin “Oylar düşüyor galiba, koalisyona mı mahkûm olacağız yoksa” diye özetlenebilecek tespitlerini bir tür “taktik” olarak gören yorumcular var. Onlara göre, bu yazılar, AK Parti tabanına “Tamam, hatalarımız var, ama mesajınızı aldık; sandığa gitmez veya gidip oyunuzu farklı partilere verirseniz, ülkeyi koalisyona mahkûm eder, bütün kazanımlarınızı kaybedersiniz” uyarısında bulunmak için yazılıyor.

        Olabilir mi?

        Elbette olabilir, ancak seçmen böyle uyarıların ne anlama geldiğini hemen fark eder; kararını vermişse döneceğini de sanmam.

        Anavatan Partisi, iktidarının 5. yılına henüz kavuşmuşken (1989) ilk yerel seçimde tökezlemişti. Elinde tuttuğu İstanbul, Ankara ve İzmir’in belediye başkanlıklarının hepsini kaybettiği ciddi bir tökezlemeydi bu.

        Turgut Özal, seçim sonuçları belli olduğunda, “Halkımızın bize ceza vereceği belliydi; ama bu kadarını beklemiyorduk; kantarın topu kaçtı” demişti.

        Bir sonraki genel seçimde (1991) ise iktidardan düştü ANAP...

        Ceza vermeye karar vermişse millet, kimsenin gözünün yaşına bakmaz...

        Öyle bir hava var mı bugün?

        AK Parti bu seçimden de diğer partilerin önünde çıkacağı görüntüsünü veriyor. Mitingleri kalabalık, katılanlar fazlasıyla coşkulu. Rehavetten söz ediliyor, ama bizzat gözlemleyebildiğim veya haber alabildiğim kentlerde parti örgütü gece gündüz demeden çalışıyor; adayların parlak olmadığı veya beğenilmediği illerde bile...

        Mitinglerin kalabalığı ve katılanların coşkusu sandıkta başarının garantisi değildir gerçi...

        Refah ve Fazilet partilerinde de bulunmuş bir AK Parti kurucusu, ne zaman bu konu açılsa, 28 Şubat (1997) mağduriyetiyle gittikleri seçimde (1999) yaşadıkları hayal kırıklığını hatırlar. Dediği şudur: “O seçim kampanyasındaki coşkulu kalabalıkları daha önce görmemiştik. Refah kapatılmıştı ve o mağduriyet hissiyle, çekirdek tabanı oluşturan partililerimiz, miting alanlarını dolduruyordu. Ancak seçimde oyumuz çok düştü.”

        Doğrudur. RP’nin oyu 1995’te yüzde 21.38 iken, 1999 seçiminde Fazilet Partisi oyların yüzde 15.41’ini alabildi.

        Bu seçime giderken AK Parti’nin çekirdek tabanını teşkil eden kitlelerin heyecan ve coşkusunda herhangi bir azalma fark edilmiyor. Oyların düşebileceği ve koalisyon zarureti doğabileceği endişesi o kitle üzerinde yeterince etkili.

        Her partide olduğu gibi, AK Parti’de de, her seçimde biraz daha artan ödünç oylar var. Partinin siyasi çizgisine bakılmaksızın, icraatı ve temsil ettiği istikrar sebebiyle verilen oylar...

        O tür oyların en fazla aktığı partidir AK Parti... O oyları verenler 7 Haziran’da da AK Parti’yi tercih edecekler mi?

        Parti yönetiminin bundan böyle önem vermesi gereken kitle de, herhalde, sonradan eklenen oyların sahipleri olacaktır.

        Acaba bu hassasiyetin farkında mı AK Parti yöneticileri?

        Soruyu sormamın sebebi, 30 Mayıs günü için planlanmış “Fetih Mitingi” sırasında duyurulacağı yolunda duyumlar alınan bir “büyük müjde” beklentisi...

        “Büyük müjde” AK Parti saflarında dalgalanmalara yol açar hiç kuşkusuz; ancak nasıl bir dalgalanmaya? Çekirdek taban kadroyu mutlu edecek bir “müjde” ödünç oy sahiplerini kaçırabilir, mütereddit olanları da olumsuza sürükleyebilir...

        Kantarın topu 1989’da bu yüzden kaçmıştı; meydanları doldurmada sorun yaşamayan Fazilet Partisi 1999’da 6 puan birden gerileyivermişti.

        Seçime ve merakımızı gidermeye az gün kaldı...

        Diğer Yazılar