Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ‘’AK Parti’nin oyu düşüyor’’ diyen diyene. Herkes kendi çevresinden bu kanaati destekleyen izlenimler aktarıyor. Açıklanmayan kamuoyu yoklamaları da benzer bir sonuca işaret ediyormuş...

        Olabilir mi? Olabilir elbette, ama...

        İngiltere’de -ve İsrail’de de- son seçimlerde araştırma firmalarını seçmenler şaşırttı. Öyle deniyor. Koca koca araştırma firmaları, seçimden sonra, abonelerinden ve kamuoyundan özür dilemek zorunda kaldılar.

        Bizde de benzer bir durum yaşanmayacağını kim bilebilir?

        Seçmen bazen böyle sürprizler yapar; ‘’Kararsızım’’ diyerek kime oy vereceğini saklar veya yanlış parti ismi vererek araştırmacıyı yanıltır. İngiliz araştırma firmaları, yanlış öngörüleri sonrasında bu mazereti öne sürdüler ve ‘’Seçmen bizi aldattı’’ dediler...

        Acaba?

        Kuşkumun altında siyasi partileri yönetenlerin akıllı ve pragmatik kadrolar olduğu inancım yatıyor. Kamuoyu araştırmalarını para verip yaptıranlar da genellikle onlar zaten; araştırmalarda çıkan sonuçlardan öğrendiklerine göre kampanyalarını ve kullandıkları argümanları her gün yeniden dizayn eden de o kadrolar...

        Herkesin bildiği gerçek, kamuoyu araştırmalarına en fazla önem veren partinin AK Parti olduğu... 3 ayrı firmayla çalışıyor AK Parti ve onların bulgularından yararlanıyor. Şimdi değil yalnızca, 2002 seçiminden beri...

        2002 seçiminde AK Parti’yi başarıya ulaştıran, bilimsel bulgulara verdiği önemdi; kampanya sürecinde ele alınan konular, konuların kimler tarafından nasıl işleneceği ayrıntısına kadar, ANAR’ın sunduğu bulgular eşliğinde belirlenmişti.

        Sonradan eklenen 2 yeni araştırma firması da şimdi sürekli sahada, başka firmaların bulgularına da sahip olmayı ihmal etmiyor AK Parti...

        Eğer kamuoyu araştırmaları etrafta söylenenleri haklı çıkaracak bir düşüşe işaret ediyor olsaydı...

        Herhalde AK Parti yönetim kadrosu kampanyanın akışını değiştirirdi.

        Yoksa realiteyle bağların koptuğuna mı inanmalıyız?

        Bazen öyle olur çünkü; uyarılara rağmen risk alabilmiş ve sonunda kazanmış olanlar, aldıkları riski daha büyütmekten çekinmez hale gelebilirler. Öyle olmasaydı, dünün etkili iktidar partileri ciddiye almadıkları rakipleri tarafından dize getirilebilir miydi?

        Turgut Özal, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit hep risk büyütme sonucu kaybettiler geçmişte.

        MHP Lideri Devlet Bahçeli’yi gözünüzün önüne getirin: 2002’de AK Parti’yi iktidara taşıyan erken seçim Bahçeli’nin ısrarlı ‘’Seçime gidelim’’ bastırmasının sonucuydu; MHP o seçimde baraja takıldı. Liderinin “seçim” ısrarı yüzünden MHP 5 yıl Meclis dışı kaldı.

        “Riski büyütme sonucu kaybetme” diye buna diyorum.

        Ne dersiniz, bugün de böyle bir durum söz konusu olabilir mi?

        İngiltere’de anketlerin kaybedeceğine işaret ettiği Muhafazakâr Parti, seçimden önceki son hafta içerisinde kampanyasında radikal değişikliklere gitmişti. Başarıyı getiren de, önceleri anketçilere farklı partilere oy vereceğini söylemiş hayal kırıklığı yaşayan seçmenin, o hafta içerisinde kanaat değiştirmesine yol açacak yeni bir muhafazakâr söylemle karşılaşması oldu.

        Anketler genellikle doğru söyler.

        Galiba AK Parti bu seçimde şansına -ve tabii liderine de- güveniyor ve anketlerin yanlış söylediğine inanıyor. O inançla da, strateji ve söylem değiştirmek yerine, şimdiye kadar aldığından daha büyük bir risk üstleniyor...

        Kamuoyu yoklamalarının bulgularını değil de, kendine yakın yazarların yazdıklarını daha fazla önemsiyor olabilir mi AK Parti’nin strateji uzmanları?

        Olabilir.

        Diğer Yazılar