Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TBMM’yi yeni dönemin ilk oturumunda izlediyseniz ilginç bir tabloya tanıklık ettiniz demektir: Ülkede var olan neredeyse her renk bu Meclis’te temsil ediliyor...

        Anayasa’nın aradığı “temsilde adalet”, dün çalışmalarına başlayan yeni Meclis’te sağlanmış durumda.

        Şimdi sıra yine Anayasa’da öngörülen “yönetimde istikrar”ı sağlamada...

        “Yönetimde istikrar” son 3 seçimde sandıktan hep “tek parti iktidarı” çıktığı için sorun teşkil etmemişti; bu defa koalisyonu zorunlu kılan bir tablo var karşımızda ve koalisyon doğru bir formülle oluşturulamazsa daha önce iktidar-muhalefet arasında yaşanan çekişme ve çatışmalar hükümet içerisine de taşınabilir.

        Koalisyonlar bizim ülkemizde uzun ömürlü olamıyor.

        Partiler acaba ömrü uzun bir koalisyon arayışındalar mı?

        İlk bakışta kulağa garip gelse de üzerinde düşünmeye değer bir soru bu. Muhalefet partileri oy kaybettiği ilk genel seçimde yakalamışken AK Parti’nin daha zayıf hale gelmesini isteyebilir ve içlerinden hangisi koalisyon ortağı olacaksa bunu sağlayacak biçimde davranabilir.

        AK Parti de, seçimde oyunu kendisinden esirgemiş olanların “yanlış yaptıkları” kanaatiyle yeniden yuvaya dönmeleri umuduyla, hükümetin süresini kısaltmayı amaçlayabilir.

        Umarım, koalisyon hükümeti, bu sakıncalı beklentiler gözetilerek kurulmaz.

        Halkın beklentisi farklı çünkü.

        Türkiye içte ve dışta çetin sorunlarla baş etmek zorunda kalabileceği bir döneme doğru yol alıyor.

        Dünya ekonomisindeki gelişmeler bizi de olumsuz etkileyeceğe benziyor; son yıllarda alıştığımız büyüme rakamları yerini daha mütevazı başarılara bırakabilir.

        Bölgede meydana gelmekte olan çatışmalar ülkemiz kapılarına kadar dayandı. Uluslararası dengelerde önceki kabulleri zorlayan köklü kopuşlar ve çetrefil ayrışmalar yaşanıyor. Kimin “dost” kimin “düşman” olduğunda bile tereddütler var. Bu çelişkiler azalacağına büyüyeceğe benziyor.

        Kurulacak hükümetin, güncel ihtiyaçları karşılayan politikalar yanında, ekonomide ve dış politikada cesur kararlar alabilecek bir kalıcılığa sahip olması şart.

        Ortağını zora düşürme niyetiyle kurulan bir hükümet, yalnız siyaset alanını bulandırmakla kalmaz, ülke için de kolayca üstesinden gelinemeyecek yeni sorunlara yol açar.

        Ülke için hayati önemde olan sorunlarda daha önceden başlamış çözüm arayışlarının sürdürülmesi veya hiç değilse açılmış süreçlerin olumsuz etkilenmemesi de bir başka amacı olmalı kurulacak koalisyon hükümetinin...

        Muhalefet partileri (CHP, MHP ve HDP), kendi aralarında anlaşarak, geçmişe sünger çeken, bugüne kadar sürdürülen politikalardan farklı bir çizgi izleyecek bir koalisyon hükümetine vücut verebilirler; ancak hükümet AK Partili olacaksa, ekonomide, dış politikada ve “barış süreci” üzerinde anlaşabileceği bir partiyi yanına alması herhalde mantıklı olur.

        Acaba hangi partiyle daha iyi anlaşır AK Parti?

        CHP’yle mi, MHP’yle mi, yoksa HDP’yle mi?

        Hangisiyle?

        Başka ülkelerdeki deneyimler göz önünde tutulduğunda, “ülke için iyi koalisyon” arayışında, illa en yakın görünenlerin kapısını çalmakla oluşmuyor parçalı hükümetler; birlikte yaşamaya elverişli bir anlayış ve bu anlayışın sağlam bir protokole bağlanması ise vazgeçilmez şart.

        O zaman ölçüyü bulmak kolay: Kurulacak koalisyon hükümetini oluştururken, görevi üstlenecek liderin partisi, hiçbir partiye önyargıyla kapıyı kapatmamalı, en makul formülü hayata geçirebilmek için çaba göstermelidir.

        “En makul formül” hangisi mi?

        Uzun ömürlü hükümet hangisiyle oluşabilecekse o...

        Diğer Yazılar