Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        En son hangi seçim öncesinde böylesine bungun bir hava yaşanmıştı?

        Yazıya başlamadan önce, konu üzerinde düşünürken, dilimin ucuna, deruni halimi ses itibarıyla iyi anlattığını sandığım “bungun” sözcüğü yerleşti. İlhan Ayverdi’nin Lügat’ine baktım, karşısında “halk deyişi” uyarısıyla “sıkıntılı, kasvetli” açıklaması yazıyor.

        Hem sıkıntılı, hem de kasvetliyim...

        Geçmişe baktığımda, bu denli sıkıldığım, kasvetler içerisinde kaldığım bir seçim arifesi hatırlamıyorum. Tam tersine, her seçim, ülke için de, içinde yer aldığım camia için de, yakın çevrem için de hep umutlar getirmiştir.

        Tek parti bunaltısından seçimle yakayı sıyırmış, darbeleri seçimle savuşturmuş, ekonomik krizlerin, sorunların seçimler sayesinde üstesinden gelmiş bir ülkedir bizimki.

        İyi de neden bu defa seçim aynı olumlu beklentileri hissettirmiyor?

        Milletin “kodu mu oturtan” bir yönetim tarzını arzuladığı mı düşünülüyor?

        Dışarıda, dünyaya, çevremizdeki ülkelere, o ülkelerin yöneticilerine, Türkiye’yi önemsediği için görüş açıklamayı görev sayan yabancı dostlarımıza meydan okumak... İçeride, “Gözünün üstünde kaşın var” denmesini eleştiri kabul etme raddelerine kadar hazımsızlığı indirmek, her “rakip” gördüğünü “düşman”, her “düşmanı” da yok edilmesi gereken bir engel saymak...

        Herkese her şeyi söylemeyi kendisine hak kabul ederken, başkalarından gelen ufaklı-büyüklü takılmaları cezalandırılması şart birer densizlik olarak değerlendirmek...

        Bunları milletin “sert yönetim” istediği dışındaki bir tespitle yorumlamak mümkün mü?

        Oysa millet sertlikten, kavgadan, gürültüden, korkutulmaktan, etrafı saran sevgisizlikten, herkesi etkisi altında tutan baskıcı ortamdan bıktı.

        Kimseye gelmediyse bana gına geldi, kasvet bastı, sıkıntıdan bunalmaya başladım.

        “Yeter artık” diyorum, ama sesim ne kadar gür çıkarsa çıksın olanın etkilenebileceğinden kuşkuluyum.

        Sandıktan tek parti hükümeti çıktığını varsayalım. O tek parti şu birkaç yıldır yaşadıklarımızı yeterli sayıp umutlanmamızı mümkün kılacak yeni ve temiz bir sayfa açacak mı? Yoksa, “Madem millet bundan hoşlanıyor” deyip...

        Görüyorsunuz, bazıları için “en ideal” görünen sandığa yansıyacak irade bile beni irkiltiyor.

        Peki ya seçmen sandığa her şeye rağmen “kaolisyon” tercihini yansıtmakta ısrar ederse? Çok düşük bir ihtimal mi bu? Değil elbette. Ancak 7 Haziran’da sandıktan çıkan “koalisyon” tercihi nasıl yeni bir seçimi zorlamayı getirmişse, bu defaki tercihin yine aynı çözümle karşılanmayacağının garantisi var mı?

        Diyelim bu defa direnmekten vazgeçildi... Kurulacak koalisyon hükümeti bunun ne kadar yanlış bir tercih olduğunu ispatlamaya çalışmanın şamar oğlanı mı olacak, yoksa ülkeyi rahatlatacak bir formüle mi dönüşecek?..

        Size bu seçeneklerden hangisi daha muhtemel görünüyor?

        Ya “En iyisi, eksiğimizi başka partilerden Meclis’e girmiş ödünç milletvekilleriyle tamamlayalım” diye düşünülürse?

        “Olmaz, olmaz” demeyin lütfen...

        İhtimaller bu yazdıklarımla da sınırlı değil. “Bungun” halimle düşündüğümde, her biri diğerinden fazla kasvetimi artıran onlarca farklı senaryo zihnime üşüşüveriyor.

        Her zaman milletin hakemliğine güvendim, millet de her seçimde sağduyulu tercihlerde bulunarak güvenimi yanlış çıkarmadı. Hatta ilk bakışta üzüntü veren millet tercihleri bile sonrasında en ideale evriliverdi.

        Umutsuzluk soluduğum bugünkü “bungun” halimde de, tek umudum, sandığın önüne getirilmesini sessiz ve sakin bekleyen milletin müthiş sağduyusudur.

        Diğer Yazılar