Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Eğer yöneticilerinin tümü aptal, ne oldum delisi, burunlarından ötesini göremeyecek kadar kibirli insanlar değilse, devletlerin attığı her adımın bir anlamı vardır. Kimini bizler anında görürüz, kimi yıllar sonra ortaya çıkar.

        Rus uçağının sınırlarımızı tacizi üzerine düşürülmesi bir devlet eylemidir; hangi devletin kararıdır henüz bilmesek de, öyledir.

        Şu anda bilinen haliyle, sınırını kendi sınırıymış gibi kullanan Rusya’ya sınırlarını hatırlatma amaçlı almış olabilir o kararı Türkiye...

        NATO’nun, “müttefiki” bildiği Batı ülkelerinin, dostluğuna güvenedurduğu İslam dünyasının, sınır ihlallerine dayanamayıp Rusya uçağını düşürmesi sonrasında verecekleri tepkileri ölçmek istemiş olabilir Türkiye; birçok başka şeyle birlikte...

        Bölgedeki artan ağırlığına diş bilediği için, sürekli taciz ederek, Türkiye’yi böyle bir karara sürüklemeyi planlamışsa Rusya, buna da şaşırmam...

        Suriye üzerinde son sözün sahibi olma zamanı geldiği kanaatiyle hareketlenen Rusya, bölgedeki nüfuz alanından Türkiye’yi çıkarabilmek ve müttefikleri nezdinde yalnızlaştırmak için tacizlerini artırmış, uçağının düşürülmesiyle başlayan krize yol açmış olabilir.

        İsterseniz dikkatimizi, ABD, Rusya ve Türkiye’nin adlarının geçtiği bir başka uçak düşürme krizi üzerinde yoğunlaştıralım: 1960 yılındaki U-2 krizi... Türkiye’deki İncirlik Üssü’nden kalkıp Rusya üzerinde casus keşif uçuşu yapan bir U-2 uçağını, 1 Mayıs 1960 günü, Sverdlovsk bölgesinde seyir halindeyken, Kruşçev’in talimatıyla yerden atılan füzelerle düşürmüştü Sovyetler Birliği...

        Paris’te yapılması planlanmış “Doğu-Batı Zirvesi”nden sadece iki hafta önce...

        U-2’lerin Sovyet sınırları içerisinde defalarca uçmasına daha önceleri göz yumulmuştu; Eisenhower’i utandırmak, ABD’yi müttefikleri gözünde saldırgan göstermek amacıyla vermişti Kruşçev uçağı düşürme emrini...

        ABD, uçağın Sovyet hava sahasında düşürüldüğünü öğrenir öğrenmez, pilotun öldüğünü sanarak, ortaya çıkacak tablonun yıpratıcı etkisini azaltacağını düşündüğü “düşen uçağın hava durumu araştırması yaptığı, askeri bir görevi bulunmadığı’ senaryosuna sarılmış, Moskova da, Amerika’nın bu senaryosunu kullanarak, olayın etkisini daha artıracak bir oyun planı kuruvermişti.

        Ruslar bu oyunu hep oynar.

        U-2 uçağının pilotu Gary Powers kazadan sağ kurtulmuştu ve görevinin ayrıntılarını kendisini sorgulayanlara anlatmıştı.

        Önemli olan, zor durumda kalan ABD’nin bundan sonra ne yaptığıdır.

        Başkan Eisenhower, Doğu-Batı Zirvesi’ne gitmeden önce, 11 Mayıs günü, Rusların gayretiyle uyanmış dünya ilgisine cevap olarak bir konuşma yaptı ve “soğuk savaş”ın “hür dünya”ya kaçınılmaz görevler yüklediğini, Moskova’nın niyetlerini boşa çıkarmak için istihbari çalışmalara kendisinin onay verdiğini açıkladı.

        Gerçek hayatta devletler arasında bu tip krizler çıkar...

        İlgiyle izlenen Amerikan dizisi “Madame Secretary”nin son bölümünde “hayali” bir kriz işlendi bu hafta. ABD başkanı içindeyken Air Force One uçağının elektronik aksamına bilgisayar korsanları saldırdı ve uçak az kalsın düşüyordu. İz sürülerek bunun, ABD’nin Ukrayna’dan yana politikasını beğenmeyen Rusya tarafından yapıldığı kanaatine varıldı. Aynı günlerde Ukrayna Devlet Başkanı’nın uçağı da düşürülmüştü; kimsenin burnu kanamasa bile...

        Az kalsın nükleer savaş başlayacak iken, dışişleri bakanının son anda duyduğu kuşku, gerçeği ortaya çıkardı: Meğer her şeyi Rusya karşısında kendilerinin yanında daha fazla yer almasını isteyen Ukrayna yapmamış mı?

        Hangisi daha tutarlı: Gerçek olay mı, senaryo olan mı?

        Diğer Yazılar