Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CUMHURBAŞKANLIĞI’na yeni seçilen Tayyip Erdoğan’ı sandıkta deviremeyen “güçler”, onu etkisizleştirmek hatta mümkünse yerinden etmek için içerideki huzursuzlukları, dış olayları mı kullanıyorlar? Bir “komplo”ya mı muhatap Türkiye?

        Bu soruya benim vereceğim olumlu veya olumsuz cevap hiç önemli değil; önemli olan Tayyip Erdoğan ve çevresinin bu konuda ne düşündükleri... Onların söylem ve eylemleri, yukarıdaki soruya, “Evet, bize yönelik bir komplo var” cevabı verdiklerini belli ediyor...

        Onları bilmem, ama ABD’de zamanında beğenilen, seleflerinin çekindiği pek çok konuya el atarak ülkesinin siyasi tarihinde silinmez izler bırakmış Richard Nixon’un, 1972 yılında yeniden başkan seçilmeyi başarınca, bir “komplo” ile karşı karşıya kaldığını bilirim.

        ABD’de “başkan devirme” oyununu kurgulayanlar, Nixon’u, siyasete pislik bulaştırarak “demokratik sisteme karşı komplo yapmak” ile suçlamışlardı.

        Newsweek Dergisi’nin son sayısında olayın medya eliyle nasıl kotarıldığı uzun uzadıya anlatılıyor.

        Devlet içerisinden birileri önce Washington Post’un iki genç muhabirini konunun içine çekiyorlar...

        Konu şu: Beyaz Saray’la irtibatlı bir ekip, seçim öncesinde, rakip partinin karargâhına giriyor, hırsızlık yoluyla kampanyada kullanılacak malzeme ararken suçüstü yakalanıyor. Karargâhın bulunduğu binanın adından mülhem “Watergate” adı veriliyor bu olaya...

        Halk, medyada yer alan “skandal” boyutundaki olaya aldırmayıp oyunu kullanıyor ve Nixon’u yeniden seçiyor. “Oyun” kurgulayanlar yılmıyor ve aylarca süren haber sızdırmalarla konu üzerindeki medya ilgisinin sönmemesini sağlıyorlar. Hem de aradan geçen bunca yıla, yargılama sırasında ortaya saçılan belgeler ve tanıklıklara rağmen “hırsızlar” ile Nixon ve yakın çalışma arkadaşları arasında bire bir ilişki de kurulamadığı halde...

        Nixon istifa ediyor...

        Hani “Batılı ülkelerde darbe olmaz” diye bilinir ya, 1974’te, ABD’de, bal gibi bir “darbe” gerçekleşti.

        Merak edenler, o zaman neden böyle bir “darbe” yapıldığını kolaylıkla öğrenebilirler...

        Beyaz Saray’da krizi yönetirken Nixon’un yaşadığı çaresizlik dikkat çekicidir. En yakınlarından bile kuşku duymakta, kendisinin başına bu derdi saranları iş dünyasında, etnik azınlıklar arasında ve dost bilinen ülkelerde aramaktadır.

        Herkesi dinlemek üzere Beyaz Saray’da kurduğu uzun kulak sistemi kendisinin bütün konuşmalarını da kayda aldığı için, yaşadığı hayal kırıklıkları ettiği küfürlere kadar biliniyor.

        Darbe biraz da Nixon’un bu ruh hali sayesinde başarıya ulaşıyor.

        Bizde olan biteni “AK Parti hükümetine karşı bir darbe girişimi” veya “komplo” olarak görenlerin, Nixon’un son iki yılını biraz daha yakından incelemesinde yarar var.

        Mücadelede yapılmaması gerekenleri yaptı Nixon; daha doğrusu oyunu kuranların kendisinden bekledikleri gibi davrandı. Küfürler etti. Sağı solu suçladı. Tehditler savurdu. Attığı her adımda elindeki kozları belli etti; kozları kalmayınca da...

        Sonu geldi.

        Peki, şimdilerde ülkemizde bir “komplo”yla karşı karşıya olduklarını düşünenler nasıl davranıyor?

        Gözlerimizi kapatalım ve 12 yıldır siyasi hayatımızın değişmez figürlerinin kendilerine yönelik bir “oyun” kurulduğunu fark edince insiyaki olarak nasıl davranacaklarını düşünelim...

        Evet, aynen öyle, kendilerinden beklendiği gibi davranıyorlar...

        Katılanların çoğunun üzerlerinde oynanan “oyun”u fark etmediği gösterilere katılanları cezaevlerine gönderecek tedbirler almaya kadar...

        Ben yine de umutluyum, bunun bilinmesini isterim...

        Diğer Yazılar