Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Anketler ve röportajlar gösteriyor ki İran’da yürüyen kitlenin sosyolojisi 2009’daki “Yeşil Dalga”dan farklı. Gözaltına alınan göstericilerin % 90’ı 25 yaşından küçük. 2009’un orta sınıf, beyaz yakalıları bu kez yok. Üstelik gösterilerin başlangıcı ülkenin dini başkenti ve ikinci büyük kenti Meşhed. İtirazın dalgaları daha düşük gelir grubundan ve kısmen taşradan geliyor.

        Bir tarafı seçimler ve sandık ile cumhuriyet, diğer yanı dini liderlik olan dual yapılı İran konsensüsü karşılıklı olarak birbirinden şüphe duyuyor.

        Başta muhafazakâr kesim yürüyüşleri hoşgörüyle karşılarken sloganlar kendileri aleyhine dönüşünce birden işler değişti. Cumhurbaşkanı Ruhani ise baştan beri ılımlı, ancak “bu iş sonra herkesin ayağına dolanır” mesajı veriliyor.

        Dini lider Hamaney’in hasta olduğu herkesin malumu. Hastalık ilerlerse Ruhani güç dengesini lehine bozabilir düşüncesiyle belki şimdiden önlem almak isteyenler var.

        Başkan Trump, İran’ı düşman ülke olarak konumladı ve karşısında İsrail ve Suudi Arabistan aksını oluşturmaya çalışıyor. Bu yüzden tek isteği Obama’nın imzaladığı nükleer anlaşmayı kaldırıp atmak. Gösterilerin büyümesi için her türlü desteği -en doğru anda- vereceğini söylüyor. Bunun onlara yardımcı olmayacağının farkında. Gösteriler büyüyüp insan hakları ihlaline gidecek bir noktaya varırsa nükleer anlaşmaya uymayı dikte eden Avrupa’ya da “Ama insan hakları ihlali” denecek ve İran’a yeniden ambargo...

        Göstericilerin ekonomik saiklerle sokağa çıktıkları yönündeki analizlerin tam tersi bir imaj var benim kafamda. Geçmişle kıyaslayınca, birileri sokağa çıkacaksa sevinçten çıkıp kutlamalı diye düşünüyorum.

        Eski Başkan Ahmedinejad kişi başı 90 dolar düzeyinde bir yardım programını bütçeye soktu. Popülist politikalar, uranyum zenginleştirme ısrarına küresel cevap olarak ambargoların ağırlaşması ve kamunun yanlış yeniden-dağıtım politikaları eklenince İran’ın arkaik ekonomik gemisi su almaya başladı. Yolsuzluk haberleri manşet oldu, bütçe açık verdi, büyüme çakıldı. Resesyonu artan işsizlik, yüksek enflasyon ve karaborsa kur fiyatları izledi. 100 dolardan şelale formasyonuyla düşen petrol fiyatları varil başına 20’li seviyelere inince tabuta son çivi çakıldı.

        Ruhani iktidara geldi. Enflasyon % 45’ten tek haneye indi. Büyüme % 7.5’e fırladı ve bu yıl da % 4 bekleniyor. Petrol dışı ticaret sadece bu yıl % 8 büyüdü, AB’ye ihracat 2017’nin ilk 9 ayında geçen senenin 2 katına çıktı. Doğrudan yabancı yatırım 2015’teki nükleer anlaşmanın ardından 10 katına çıktı ve İran’ın takvim yılı olan Mart 2016- Mart 2017 arasında 13 milyar dolar oldu. Bu tutar Türkiye’nin aldığı doğrudan yabancı yatırımdan fazla!

        Petrol fiyatları eski güzel günlerin yarısında bile değil ve üstüne askeri harcamalar bindi. Bütçe sert şekilde bozulmadı ancak tamir de olmadı. İşsizlikte toparlanma var ama petrol dışı sektörlerde büyüme güdük kaldığı için hedeflenen istihdam yaratılamadı. Popülist ve genişlemeci politikalar izlemeyen başkan bütçenin harcamalar tarafını sıkmaya çalıştı ve özelleştirmelere gitti. Bugün, Ahmedinejad döneminde verilen yardımlar reel olarak üçte birine inmiş durumda. Son bütçenin en tartışmalı yanı ise yoksullara yardımın 3 katına çıkmasına rağmen bunun dini vakıflara bağış ve ardından dolaylı olarak bu insanlara aktarılma mekanizması olması. Paranın yoksullara değil buradaki “aracılara” gideceği beklentisi bu nevi yardımlarla geçinen kesimin bam teline dokundu. Bütçeyi beslemek için önerilen benzine % 50 zam da halkın tepkisini çekti.

        Değinmeden geçilmeyecek diğer konu bankacılık. İran’da bankacılık 2000 ve öncesi Türkiye’den beter durumda. Bankacılık lisansı rejime yakın kimselere veriliyor. Birçok banka battı, bizdeki İmar’zedeler oluştu. İnsanların isyanı biraz da buna.

        Ülkedeki sorunların önemli bölümü cumhuriyet ve dini liderlik şemsiyeleri altındaki anlaşmazlıktan kaynaklanıyor. Ambargo altındaki ülkede malların, kurumların ve finansın arzını rejime yakın sınıf kontrol ediyor. Üretim araçları halkın değil. Bu yüzden küçük bir artık değer yaratılabiliyor. Bu da halka inemeden paylaşılıyor. Ruhani bu çarkı kırmaya çalıştıkça sorunlar büyüyor. Geçen yılın iki parlamento seçimini de liberaller kazanmışken ve bu yıl ilk turda, % 57 ile seçilen bir başkan varken halkın birden siyasi iktidara karşı ayaklanması hayatın doğal akışına aykırı.

        Diğer Yazılar