Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Derecelendirme kuruluşu Moody’s, Türkiye’nin uzun vadeli yabancı para cinsinden kredi notunu 1 kademe indirdi. Görünümü ise negatiften durağana yükseltti. Böylece kurum indinde kredi notumuz yatırım yapılabilir seviyenin 2 kademe altına inmiş oldu. Bu seviyede olanlar Gürcistan ve Kosta Rika.

        İndirim kararında 2 asıl gerekçe var. Kurumların kalitesindeki erozyonun devamı ve olası bir dış şok riskinin artmış olması. Kurumsal kapasitenin zayıflamasında Merkez Bankası para politikasının yetersiz kalışına, adalet sistemine ilişkin aksaklıklara ve 2019’da devreye girecek yeni siyasal yapıdaki eksikliklere vurgu yapılıyor. Dış şoklara karşı dayanıksızlık başlığı altında ise artan yabancı para cinsinden dış borçtaki artış, iç politikanın gergin olması ve gelişmiş ülkelerin para politikalarında sıkılaşmaya gitmeleri var.

        Hiç şüphe yok ki Türkiye, ekonomik ve siyasi meselelerinde birçok hata yapmaktadır. Ülkenin ekonomik ve sosyal hayatında da tamir edilmesi gereken pek çok alan bulunmaktadır. Darbe girişimi sonrasında geniş çaplı soruşturmalar, dış ülkelerle gergin ilişkiler ve makro ekonomik göstergelerin bu denli dalgalı olması pek de alışılageldik gelişmeler değildir. Bu bakımdan Türkiye en yüksek not alan AAA’ya talip değildir zaten. Dolayısıyla, olduğu yerdeki kredi notunun bazı riskleri kapsaması gerekir. Ne var ki derecelendirme kurumlarının notları AB ilerleme raporu da değildir, siyasi mülahazalara bu denli boğulan değerlendirmeler bir süre sonra iyiden iyiye sübjektif hale gelebilir. Aynen bu raporların geldiği gibi.

        Temellere dönersek, kredi notu bir ülkenin geri ödeme riskini ölçer. Geri ödeme aslında 2 bileşenden oluşur. Geri ödeme kabiliyeti ve geri ödeme isteği. Rusya, Arjantin gibi ülkeler zor zamanlarda ödemeyi pek sevmezler mesela. Alyansını bozdurup borcunu ödeyen Türk milleti sanırım sırf bu özelliğiyle bile pozitif bir bakışı hak eder? Oysa bu asla dikkate alınmaz. Bankalar, sigorta şirketleri gibi kredi dağılımı yapan kurumlar kredi riski değerlendirirken geçmişe de bakarlar. Niyetiniz ya da siciliniz bozuksa kusura bakmayın... Türkiye’de bu tam tersine olmuştur.

        İkinci bileşen ödeyebilme kabiliyeti ise cebinizde paranız var mı, yoksa borçlanma imkânınız var mı buna bakar. Türkiye’nin kamu borcunun milli gelire oranı % 30’un altındadır. Bu oran gelişen ülkelerde (EM) % 47’dir ve son 10 yılda 10 puan yukarı gitmiştir. Türkiye’de ise tam aksine son 10 yılda 10 puan düşmüştür! IMF verilerine göre yine son 10 yılda EM’in bütçe açığının milli gelire oranı % 1’den % 5’e yükselmiştir. Oysa Türkiye’de birçok olaya karşın bu oran % 2’nin altında ya da civarında kalmıştır. Hane halkı borçluluğunda da ülkemiz en düşükler kategorisindedir. Aynı zamanda altın ve döviz mevduatı ile 200 milyar dolardan fazla döviz pozisyonu taşımaktayız. Amerika yıkılsa en çok Türkler üzülür!

        Öyleyse kimin borcu Moody’s’i bu denli rahatsız ediyor? Cevap şirketlerin. Finansal kriz patlak verdiğinden bu yana memleketin büyümesini dövizle borçlanarak finanse eden şirketler aslında sorunun kaynağı. Bu arada, net 200 milyar dolardan fazla döviz yükümlülüğü olan ve bunun en az yarısı 5 yıldan uzun vadeli olan şirketlerin bunu yönetemeyeceği konusu tartışmalı bir konudur. Kaldı ki borcu 15 milyon dolardan düşük olan şirketler için hedge mekanizması devreye girmek üzere ve 15’i aşanlar için de önlemler birkaç ay içinde açıklanacak. Yani borcun yönetme kalitesine ilişkin adımlar da atılıyor.

        Kurumsal kapasite haklı şekilde bir problem olarak anılıyor ancak mesele buysa tüm muhalifleri seçime giremez duruma getiren ve başbakancumhurbaşkanı arasında gidip gelen başkanlık koltuğuyla yönetilen Rusya’nın henüz yatırım yapılabilir seviyede olmasını nasıl açıklayacağız? 2016’da Türkiye’nin notunu indirirken ülkenin rekabetçilik endeksinde 70’lere indiğini not eden Moody’s şimdi 53’e terfi ettiğine neden değinmez? 2013 yılında Türkiye’nin kredi notunu artırdığında ülkenin cari açığının milli gelire oranı % 7’ye yakındı. Bugün ise % 5’in altında! Yine notun indiği yıl 2019’a kadar % 2.7 tahmin edilen büyüme önce % 3.2 oldu, ardından tahminen % 7’yi geçti, bu yıl % 5 civarında olması bekleniyor. Bunu nereye koyacağız? Yüksek enflasyon yerine 3 büyümeyi tercih etseydik bu kez de büyüme profili düştü diye not inmeyecek miydi? Sonra yine “Evet haklılar” denmeyecek miydi?

        2013 yılında Başbakan Erdoğan’ın tam da Başkan Obama ile ABD’de görüşeceği gün notumuzu yükselten Moody’s’ti. Not bugün düştü. Ben bu nota ekonomik gerekçeler dünyasında bir yer bulamadım. Bulanlardan dinlemek gerek sanırım...

        Diğer Yazılar