Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türk varlıkları ucuz. Ama ne ucuzluk...

        Döviz kuru yeni yüksekler yapıyor. Profesyonelce bu işle ilgilenenlerin izlediği endekslerde gelinen seviyeler de fevkalade yerlere işaret ediyor. En fazla ticaret yaptığımız 36 ülke ile enflasyon farklarından arındırarak izlediğim reel efektif döviz kuru endeksimiz azıcık daha aşağı salınırsa verinin geri gittiği 90’lı yıllara dönmüş olacak. Rekabetçilik değil, basbayağı dış âleme karşı alım gücümüzde reel olarak sert bir erime var.

        Borsadaki şirketlerin çarpanları 2009 yılına döndü. Bu ucuzluk en son küresel krizde görülmüştü. Öyle bir fiyatlama! Halka arzlar birer birer erteleniyor. Borsaya gelenler de fiyatlarını indirmek zorunda kaldılar. Üstelik, BIST100 ile kıyaslanabilecek gelişen ülke borsaları bize göre yarı yarıya pahalı kaldılar. Biz ucuzladıkça ucuzladık.

        Tahvillere ve getiri eğrisine bakıyorum. Bozulan enflasyon görünümü ve TL’deki erozyon onları endişeye sevk ediyor, görüyorum. 10 yıllık tahvil faizimiz rekorda. 2 yıllık Hazine kâğıtları % 16.10 bileşikten işlem görüyor bu satırların yazıldığı dakikalarda. Söylemesi sancılı, ancak bu fiyatlama, bizden bir düşük not baremindeki ülkelerle aynı.

        Normal şartlarda böyle ucuz kur ve bu denli bedava varlıklara yatırımcı yağar(dı). Şimdi yoklar; neden? Eksik olan şey rehberlik. Yatırımcıya yol göstermek gerekiyor. Enflasyon rejimi değişip faiz düzeni bozulunca Türk Lirası üzerindeki baskı arttı. Getiri beklentisi arttı. Çünkü yabancı yatırımcı enflasyondan kaynaklı olarak kurun daha fazla baskı görebileceğini ve yatırımlarının küçülebileceğini düşünmeye başladı. Yerliler ise enflasyondan kaynaklı olarak kârlarının eriyeceği korkusuna kapıldılar.

        Yönlendir, dediğini yap ve yine yönlendir. İşin sırrı burada. Yoksa indirim ve ucuzluk bir spiral. Yönetmek ve yönlendirmek gerekiyor. Merkez Bankası yine en favori kurtarıcı ama belli ki yeterli olmuyor. Eşgüdümlü olmak gerekiyor. Gerekecek...

        ***********

        TEK RİSKTİ, GERÇEKLEŞİYOR

        2018’in tek riski nedir diye sorulunca yanıtım hep tekti: Başkan Trump.

        Küresel ticaret coştu, AB bile kervana katıldı ve reel olarak % 2’nin üzerine büyüdü. Gelişen ülkeler silkindiler, merkez bankaları normalleşmeye yüz tuttular. Tam oldu derken, Başkan sahne almaya başladı. Dünyaya çelik kotaları savurarak, Çin’i ticaret yoluyla tehdit ederek, İran anlaşmasından tek taraflı çekilerek tahmin edilemeze doğru dünyayı sürüklemeye başladı.

        ABD, İran’ın uranyum zenginleştirmesini engelleyen anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesine rağmen İran’la iş yapan şirketlere ceza verebileceğini açıkladı. Bunun bir taraftan muhatabı AB olacak. Şimdi, buradan sonrası oldukça kritik. Eğer AB, Rusya’ya gösterdiği müsamahayı burada da gösterir ve sessizce yerine oturursa çok korkalım. Belli ki âti karanlık. Alice Harikalar Diyarında’da Alice nasıl delikten baktıktan sonra yeni dünyanın kapıları ardına kadar açıldıysa bu çağın sakinleri olarak bizler de tavşan deliğinin ne kadar büyük olduğunu göreceğiz demektir.

        İran meselesi yakın geleceğin laboratuvarı olacak. Ya Batı’yı temsilen AB başta bu işe karşı çıkacak ve kural bazlı ticarete, adil uluslararası ilişkilere döneceğiz ya da “jungle”. Piyasaları böyle bir durumda düşünmek bile istemiyorum. Kudüs’te yaşanan katliam ne yazık ki zor günlerin habercisi. Birileri için o günler başladı bile.

        İnsanlığın başı sağ olsun.

        Diğer Yazılar