Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) yeniden politika faizi olarak belirlediği haftalık repo faizini 1.25 puan artırdı ve % 17.75’e çekti. Banka, artık sadeleştiği için açıklanmayan “diğer” faizlerini de yükseltti. Böylece, “ülke sınırları içinde gecelik faizler % 16.25’in altına sarkmasın ve % 19.25’in üstüne çıkmasın” demiş oldu.

        Başkan Murat Çetinkaya ve Para Politikası Kurulu bu faiz artışıyla uzun süre sonra piyasanın önüne geçmiş oldu. Kredibilite açığı kalmadığı gibi seçimler öncesinde sert bir faiz artışına giderek bunu pekiştirdiler. Böylelikle TCMB son 5 haftada 5 tam puan faiz artırmış oldu. Üstelik tüm faizlerini gerçek hayata uyarladı. Üstüne bir de olması gereken gibi “sadeleşti”. Artık herkesin anlayabileceği kadar basit bir politika güdüyor.

        ***

        Petrol şoku sonrası enflasyonu % 14’ü aşan Amerika’da işler iyi gitmiyordu. Günlük çözümlerin işe yaramayacağını düşünen yeni Amerikan Merkez Bankası Başkanı Paul Volcker 80’lerin hemen başında politika faizine 9 puan zam yaptı ve inanması güç olan % 20’li seviyeler görüldü. İstihdam ve büyüme çakılmış, eleştiriler artmıştı. Enflasyon ise düşmüyordu. Artışı önce politikacıları, ardından piyasayı ikna ederek yapan başkan ise tüm bunlara göğüs gerdi. 3 sene içinde enflasyon % 14’ten % 3’e indi. Bu, tarihte “Volcker anı” olarak yer aldı.

        Macri, uzun yıllar süren Peroncu hükümetten 2015 yılında görevi devraldığında Arjantin piyasalardan kopmuş haldeydi. Reform sözü ve liberalleşme adımlarıyla gelecek hikâyesi yatırımcılar tarafından satın alındı. Borsası 2 yılda 4 katına çıktı. Enflasyon hedefleri zora girince işin tadı kaçtı. Merkez Bankası 2018 yılında 5 haftada 13 puan faiz artırdı ve % 40’a çıktı. Yine de enflasyon hedefi inandırıcı bulunmadı. Kuru baskılamak için harcanan döviz rezervleri ve eksik rehberlik kanalı ile hiç sevmedikleri Uluslararası Para Fonu (IMF) ile görüşmelere başladılar. Yaşanan sancı durdu.

        ***

        Bir süredir, yüksek kurdan ötürü finansal istikrarın zarar gördüğünü anlatmaya çalışıyorum. Gereken mali sıkılaşma minimum düzeyde uygulansa alınacak büyük sonuç yerine genişlemeci tedbirlere başvurunca kur ve faiz zıpladı. Şimdi maliyeden ve ekonomi yönetiminden yılın kalanı için finansal istikrarı sağlayacak ve ekonomiye fren yaptıracak politika açıklamaları duyuyoruz.

        Şirketler kanalı ile gelecek bir bilanço resesyonuyla karşı karşıyayız. Ne demek bu? Bilançolarda biriken döviz borcuna karşın eriyen TL ile sıkışan şirketler işe alımları yavaşlatacak ve yatırım, harcama gibi kararlarını gözden geçirecekler.

        Tam da böyle zamanlarda kamunun ve para politikasının destekleyici olmasını bekleriz. Ne var ki hızlı ve daha da hızlanacak enflasyon, ultra-şişik kur sebebiyle şimdi ekonominin her kanalı hızlı bir yavaşlamaya gidiyor. Oldukça güçlü bir ilk çeyrek, iyi bir ikinci çeyrek derken yılın kalanında belki de sıfır büyümeye doğru gidiyoruz. Hazırlıklı olmanızı tavsiye ederim.

        Madem acı reçeteyi içmeye karar verdik. Öyleyse bunu hakkı ile yapalım. Ekonomi yönetimi ve siyasetten bankaya tam destek gelsin. Mali politikalar eşlik etsin. Reform iklimi hâkim olsun, yatırım ortamı hızlıca iyileşsin.

        Tüm bunlar bir araya gelince neden bir “Murat anı” olmasın? Diğer yol bir yere varmıyor keza.

        Diğer Yazılar