Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BIST 100 Endeksi bu yıl %17 değer yitirdi. Kayıplarda borsamız ile yarışabilen, ABD'nin ticaret savaşının bir numaralı mağduru olan Çin. Ülkemizin içinde bulunduğu ligin ortalama değer kaybı ise %8. Borsamızda neler olduğunu anlamak için küreselden yerele gelmek zorundayız.

        TİCARET SAVAŞI VE FED ZARAR VERİYOR

        Dünyada hiç şüphesiz iki egemen tema var. Bunlardan biri Fed tarafından sıkı para politikası izlenmesi. Diğeri ise Amerika'nın kendi rolünü yeniden belirleme çalışması. Piyasaların payına bundan düşen ticaret savaşları olarak anılıyor. Fed'in faizleri artırması dolar yükümlülüğü, dolar varlığından fazla olanları geriyor. Açık döviz pozisyonu kendi ölçülerine göre fazla olanlar radarda. Bu ülkelerin kurlarında bir sızlama var, faizleri yükseliyor ve şirketlerinin değerleri düşüyor. İkinci işlek kanal ise beynelmilel ticarette yaşanan tansiyonun büyümeye yara vereceği olgusu. Böylelikle global ölçekte çok ihracatı olanlar, kendi ekonomik büyüklüklerine göre fazlaca dış satım yapanlar ve küresel değer & arz zincirlerinde yüksek bir yere sahip olanlar bu işten zarar görüyorlar; görecekler.

        GLOBALDEN GLOKALE

        Gelişen ülke borsaları dünyada ne olup bittiği ile ilgili ancak elbette bu tek belirleyici değil. Neden böyle? Çünkü ülkelerin kaderleri her zaman küresel itme faktörleri ile tanımlanmıyor. Kaderleri tamamen başkalarına bağlı değil. Yerel şartlar, teknik sınıflandırması ile 'çekme faktörleri' de epey önemli.

        İçinde bulunduğumuz yıl ve gelecek sene birçok ülkede seçimler baş aktör oldu. Oynaklığın önemli bölümü buradan geldi. Küresel yavaşlamayı fiyatlamaya çalışanların satışları ile gerileyen emtia fiyatları ülkelerin ayrışmasına sebep oldu. Bu yıl yerelin yılı oldu.

        TÜRKİYE'NİN HİKAYESİ

        Küresel ticaretten yüksek pay almayan, Fed'in faiz artışlarından yüksek özel sektör borcu sebebiyle kısmen zarar gören ülkemizin hikayesi ne oldu peki?

        Son yılların en aktif hikayesi; sürekli seçim / potansiyel büyümenin üzerinde iç talebin devamlı olarak uyarılması ile hızlı büyüme tercihi / hızlı enflasyon & yüksek cari açık / yüksek fonlama ihtiyacı / düşük tasarruf / düşen verimlilik şeklinde yazılabilir.

        Bunu darbe teşebbüsü, kredi notlarının erimesi izledi. Finansal istikrarın tesis edilmesi için para politikası ve maliye uyumunu bekleyen yatırımcılar ise tam olarak bu resmi göremediler. Bu da bize son turdaki kur erimesini ve %17'yi hedefleyen enflasyonu getirdi. Şirketlerin sağlığı konusu masaya geldi.

        Bu ortamda borsamızın çarpanlarına sağlıklı şekilde karar vermek mümkün mü? Pek sanmıyorum. Yine de birşeyler söylemek gerekirse, 2018 çarpanları ile borsa 7.2 fiyat / kazanç ile işlem görüyor. Bu, son 5 yıllık ortalamamızın %25 altında. Gelişen ülkelere göre ise neredeyse yarı yarıya ucuz hale geldik. Fark nasıl kapanır? Ucuz olmak mutlaka şirketlerin yeniden değerlenmesi sürecini getirir mi?

        Getirmez. Geçmiş performans gösterge olmadığı gibi umut da bir strateji değildir. Ne arıyor yatırımcılar? Enflasyonun düşüşünü, böylece kurun erime sürecinin bittiğini görmek istiyorlar. Makro çerçeve çizildikten sonra hangi şirketin nasıl hayatına devam edeceğini ve bankalara ne ölçüde yük bineceğini izliyorlar. Bunları hallettikten sonra borsanın ilgi göreceğini söylemek oldukça kolay. Yatırımcılar işte bu dibi arıyorlar.

        Diğer Yazılar