Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir ara yıl başından bu yana %40'ı bulmuştu milli paramızdaki kayıplar.

        Bunun enflasyonu yükselteceği, yüksek enflasyonun paraya yeniden değer kaybettireceği ve ardından enflasyonun yükseleceği bir döngüye gidiyorduk.

        Nisanda 4 olan dolar kuru 7,20'yi görüyor ve 'nerede durur totosu' oynanmaya başlıyordu. Haliyle etrafımızdaki herkes yatırım uzmanı, piyasa kurdu ve stratejist olmuştu. Tahminler, kaçırılan fırsatlar, bolca hikaye...

        Neden böyle oldu? Elbette toz ve gaz bulutundan başlamak gerek. Yüksek döviz borcu biriktirip, özel tüketimi yüksek cari açık ve hızlı enflasyon ile taşımaya kadar geri gitmek gerekecek. Ardından fonlama koşullarında gerek küresel gerekse de yaşadığımız politik gerginliklerden doğan bozulma.

        Peşi sıra Amerika'dan gelen hasmane tutum ile birlikte kısa vadeli şokun zirvesi ya da dibi.

        ***

        Buradan sonra olanlar daha önce pek yaşamadığımız kadar eşgüdümlü oldu. Bunca tepki üretme kapasitemiz vardı madem, neden buraya getirdik işi oysa?

        BDDK'nin TL'yi satmayı zorlaştıran 'swap / kur takası' adımları. TCMB'nin TL ve döviz likiditeye ilişkin önlemleri, ardından bankaların pozisyonunu güçlendirecek adımlar. Başta İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali olmak üzere sektörün hep birlikte güçlü bir ses vermesi ile bankacılığa ilişkin endişelerin silinmesi. Vatandaşın 2 milyar dolardan fazla döviz bozması ve son olarak Katar'ın Türkiye'ye yatırım kararı.

        Tahminen dibi gördük. Bundan sonra asıl mesele reel ekonomiyi yönetmek ve yaşayacağımız yavaşlamayı doğru idare etmek.

        ***

        Kabul etmek gerekir ki Amerika'nın bu kısa zamanda yaşananlarda son vagondan trene binmesi işleri çok değiştirdi. Ancak bunu tamamen olumsuz da anmayalım. Gülen'i ısrarla taşıyan ABD'nin Rahip Brunson'un hemen bırakılmasında müttefikinin finansal istikrarına yönelik hamle yapacak kadar ısrarcı olması öğreticidir de aynı zamanda.

        Türkiye artık ABD'nin oluşturmak istediği yeni düzeni en açık gören ülke oldu. Korku filmlerinde canavarı ilk gören ancak diğerlerine anlattığında inandıramayan kahraman gibi. ABD artık böyle. Orta Doğu'da İran'a karşı, dünyada kendi kurduğu düzene karşı ve oldukça kaba. Bunun elbette sonuçları olacak. Türkiye şimdi bunun farkında.

        Finansal akut dönem büyük ihtimalle geride kalıyor. Şimdi bayram sonrasında yapılması gerekenleri tartışmak gerekiyor. Buraya kadar doğru adımlar atıldı, üstelik hızlı bir biçimde.

        Bundan sonra, piyasanın likidite pozisyonu düzelir düzelmez merkez bankamızın politika faizini hayatın gerçeklerine yanaştırması gerekiyor. Zaten çakılmış olan kredi büyümesine eminim daha fazla zarar vermeyecektir bu hamlesi ile. Ancak TL'nin değerlenme sürecini garanti altına alacaktır. Bu artık bir güvenlik meselesi haline de geldi ne yazık ki.

        Ardından Avrupa ile yeniden flört ve Türkiye'nin uzun vadeli yapması gerekenlere meyledip yapması için hızlı bir tempo gerekecek. Çünkü işlerin yatıştığı köşeyi döner dönmez bizi yerel seçimler bekliyor. Bunu da atlatıp, Doğu ile daha fazla ticaret yapmalı, Batı'nın iyi yönlerini alıp (AB, İngiltere gibi) yolumuza devam etmeliyiz. Amerika yalnızlaşacak ancak hamleleri ve gücü bitmiş değil. Bu yüzden yaşadığımız sallantı için üzülmek yerine neden bu kırılganlıkları biriktirdik ve 'nasıl bir daha olmazı' düşünmemiz gerekiyor.

        Diğer Yazılar