Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Küresel ekonominin yavaşlayacağı, merkez bankalarının faiz artırdığı ve korumacılığın yükselmeye devam edeceği bir resimde yatırımcılar için makro riskler ve fırsatlar neler olabilir?

        2018'in en büyük riski nedir sorusuna geçen yıl Başkan Trump'tır yanıtını vermiştik.

        Bu yıl ise riskler büyüyor.

        1) Başkan Trump: Bu yıl da aynı yanıtı vermekte bir beis görmüyorum. ABD'nin Çin karşısında göreli olarak gücünü yitiriyor olması ve Çin'in Kuşak ve Yol gibi küresel bir vizyon ortaya koyması artık kendisinin ve ekibinin sınırlarını zorluyor. Yeni ismi imza edilen NAFTA'dan tutun da AB ile olan ilişkilerin yeniden tanzim edilmesine kadar birçok yerde Çin'in izini görmek mümkün. Başkan'ın aldığı her nefesin Çin'le ilgisi var. Küresel büyümeyi, sırf bu yüzden korumacılık ile vurmaya hazırlanan Başkan Trump benim yine en büyük risk kaynağı adayım.

        2) İran - Suud çekişmesi: Başkan Trump'ın ilk yurt dışı ziyareti Suudi Arabistan ve İsrail'e yapılmıştı. Uçuşa yasak bölgeden, üstelik ABD'nin Orta Doğu ile işi kalmadı. Artık dikkatler Asya - Pasifik'te olacak beklentileri zirve yapmışken. Suudlar'a yüzlerce milyar dolarlık silah satışı vaadi, İsrail'e Kudüs desteği ve elçiliğin taşınması, peşi sıra da nükleer anlaşmadan çekilerek İran'a sert yaptırımlar açıklanması. Para birimi Tümen yıl başından bu yana Dolar'a karşı %70'e yakın değer yitiren ve döviz kıtlığı çeken ülkenin tepkisi emtia fiyatları için oldukça ciddi bir yukarı yönlü risk oluşturabilir. Hele Prens Muhammed bin Salman, Kaşıkçı sonrası tahtını koruyabilirse...

        3) Exitaly: Popülist ancak halk oyuyla gelmiş hükümetin bütçeye aşırı yüklenmesi ile birlikte ülkenin borçlanma maliyetlerinin ülke bankalarını da ellerinde tuttukları İtalyan Hazine kağıtları nedeniyle aşağıya çekecek bir seviyeye ulaşması. Diğer yandan, AB'den aşırı baskı görüp gönülsüz İtalyanları kötü sonuçlara razı etmek de bir risk olarak karşımıza çıkıyor. İtalya'nın birlikten ya da Euro'dan çıkması anlamına gelen Exitaly bu yüzden artık somut bir risk.

        4) Fed'in yavaşlaması: Trump vergi indirimleri yavaş yavaş devreden çıkarken ABD en iyi büyüdüğü çeyreği geride bırakacak. Yıllık büyüme %3'ün üstünden %2'nin altına doğru kayacak ve Başkan'ın yeniden vergi teşviki boca etmesine önayak olan Cumhuriyetçi ikili meclis ara seçimlerde tarih oldu. Fed ise kendisinin hiç de hoşuna gitmeyecek şekilde faizleri aynı tempoda artırmayı sürdürüyor. Ekonomik yavaşlamayı üstlerine almamak ve güçlü Dolar'dan sorumlu tutulmamak adına Amerikan Merkez Bankasının faizleri daha yavaş artıracağı beklentisi gelecek yılın, piyasalar için en iyi senaryosu olduğunu düşünüyorum. Bu sayede gelişen ülke varlıklarında kazançlar görülmesi kolaylaşır. Zayıf dolar ve düşük faizler ons altında da iyimser beklentileri yükseltecektir.

        5) Son maddede Çin'den kaynaklanabilecek bir düşük büyüme riski mi yoksa AB'de politik risklerin artması mı olsun karar veremedim ancak oyumu AB'deki politik risklerin artmasından yana kullanacağım. Şu yazıda detaylı olarak bu riskleri anlattım.

        Ancak İngiltere'nin hesapsızca AB'den çıkışı, Almanya'da Merkel'in zayıflaması, Macron'un düşük onaylanma oranı ile yüksek erimli işler yapmak istemesi, İtalyanların verdiği rahatsızlık ve periferideki olumsuzluklar (Polonya, Macaristan'daki demokrasi standartlarının AB'yi zorlaması) şeklinde listelenebilir. Bunların her biri yılın kalanı için büyüme kapasitesine ilişkin aşağı yönlü riskler olarak karşımıza çıkıyor.

        Diğer Yazılar