Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Doğaldır, belirsizlikler artınca ihtimallerin önü açılır. Böyle olunca çok ihtimal tartışılır; en uç ihtimaller daha fazla insana, daha da mümkün görünür.

        Önümüzde mahalli seçimler var ancak uzun süredir olduğu gibi, bu seçimimizin de lanse edilişi ve idrak edilişi bakımından önemi büyük. Bu yüzden 'seçim sonrası beklentileri' şimdiyi etkiler hale gelmiş durumda.

        'Seçimden sonra Dolar 10 Lira olacakmış' ya da 'seçimden sonra ... Diyorlar.' kalıplarını epeyce sık duymaya başladım. Seçimden sonrası, seçimden önce bakınca nasıl görünüyor tartışmak istedim.

        REKLAM

        ***

        Türkiye ekonomisi şu aralar sert bir yavaşlama içinde. Bu yavaşlamanın kaynağı 2 türlü. Tüketim ve yatırım.

        Halihazırda bir güven sorunu yaşandığı için yatırımcılar önlerini görmek ve ardından sermaye riske ederek dönüşlerini almak için acele etmiyorlar. Ucuzlamış varlıkları alacak olanlar da her zaman olduğu gibi dibini kazımayı bekliyorlar. Daha ucuz fiyat. Daha kolay şartlar...

        Tüketiciler ise beklemedeler. Dövizdeki iyileşme ve faizlerdeki düşüş belirgin hale geldi. Ne var ki onlar da bilançolarını büyütmek istemiyorlar. Risk almaktan çok riski pas etmek üstüne sohbetlerin çoğu.

        Kredi büyümesi reel olarak yok. Ekonomi bir küçülme evresinde. Turizm, ihracat gibi döviz girdisi olan ve malını & hizmetini dışarıya satanlar mutlular. İçeriye oynayanlar için hayat yıpratıcı.

        Piyasalar için hava fena değil. Tahvil faizleri geriliyor, dövizde oynaklık düştü ve dar bir bantta makul hareketler görüyoruz.

        Ya seçimden sonra?

        REKLAM

        ***

        Ekonomi ve piyasaların tarifini yaptıktan sonra şimdi filmi 2,5 ay kadar ileri saralım ve nisan ayına gelelim. Manzara nasıl?

        Hikayeyi kimden dinlediğinize göre değişen onca senaryo acaba tutmuş mu? IMF gelmiş mi ya da Dolar 10 lira ya da uçup kaçmış mı?

        Hiç sanmıyorum.

        Benim tahminlerim şöyle.

        Reel sektördeki kredi yapılandırması furyası aynı hızla devam edecek. Şu ana kadar yapılandırılan yaklaşık 110 milyar TL'lik meblağa bir o kadar daha yeni talep eklenecek. Damda gezer miyav der misali, bu firmaların profilleri dünden belli. Dövizle borçlanıp dövizle satamayanlar. İç talepteki güçlü artışa düşük öz sermaye ile ve yüksek yatırım ile yakalananlar. Bankalar ise güçlü sermaye yapıları ve düşmüş olsa da hala kocaman olan karları ile buna göğüs germeye devam edecekler.

        Likidite sıkışık kalmaya devam edecek ve tüketim talebi cılız bir şekilde toparlanacak. Böylece son iki çeyrekte (tahminen) gördüğümüz daralmayı geride bırakacağız. Enflasyon düşse de yüksek kalacak. Bu yüzden vatandaş kısmi toparlanmayı hissedemeyecek.

        Döviz fiyatlarındaki yüksek seviye ve aşırı borçluluk nedeniyle özel sektör üretmekten ziyade var olana sahip çıkma mücadelesini sürdürecek. Bilanço resesyonu devam edecek. Ne yazık ki işsizlikte artışın sürmesi demek aynı zamanda bu eğilim.

        Kamu bütçe hedeflerine sadık kalıp en güçlü çıpası olan kamu maliyesini açmayacak.

        Piyasalar?

        Amerikan Merkez Bankası faiz artışlarını ağırdan aldığı sürece ve Türkiye'nin döviz ihtiyacı düştüğü sürece... Üstüne bir de gerileyen enflasyonu ekleyin. Piyasalar için hayat son aylarda olduğu gibi yine rahat olabilir. Neden olmasın?

        Sözün özü; seçimden sonraki birkaç ay daha reel sektörün ve vatandaşın mutsuz, piyasaların ve yatırımcıların mutlu olduğu günler devam edecek. Eldeki veriler bunu söylüyor.

        Diğer Yazılar