Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Artan popülizm dünyayı, kutuplaşma ise Türkiye'yi zorluyor. En basit olayların dahi kuşku malzemesi olduğuna ve işleniş biçimine göre kabul gördüğüne şahit oldukça, birçok şeyi temelinden ve tekrar anlatmak gerektiğine inanıyorum.

        TÜİK'in açıkladığı Şubat ayı fiyat değişimlerine göre memleketimizde enflasyon yıllık %19,67'ye geriledi. Bloomberg HT anketine göre bu oranın %20,10 olması bekleniyordu.

        Enflasyon düştü mü? Evet. Peki memlekette fiyatlar düştü mü? Elbette hayır. Geçen yıl aldığınız birçok ürün şimdi daha pahalı. Bu malum. Düşen şey artışın hızı.

        Bunu bir örnekle izah edelim.

        Bebeğinize aldığınız mama 20 lira olsun. Seneye bu malın enflasyonu %100 ise aynı fiyat 40 lira oldu demektir. Sonraki sene enflasyon %10'a yavaşlasın. Fiyat düştü mü? Hayır. Yeni mamanın fiyatı 44 lira olmuştur artık. Enflasyon çakılmış ancak bu mama fiyatını düşürmemiştir. Sadece mamanın fiyat artışı daha makul bir seviyeye indi denebilir. Hepsi bu.

        Enflasyon yavaşladı ancak fiyatlar düşmedi. Burada anlaşalım.

        Peki bu yüksek fiyatlar neden bizim yakamıza yapıştı? Hangi kanallarla yapıştı? Öncelikle sürekli değer yitiren kurumuz sebebiyle fiyatlama davranışları bozuldu. Ardından bu eğer kayıplarına gerekli hassasiyeti göstermedik. Bu kez kur daha da fazla değer yitirdi. İthal girdi bağımlısı ve yatırım & tüketim iştahımıza oranla düşük tasarrufa sahip bir ülke olduğumuz için fiyatlar şaşırtıcı seviyeler geldi.

        Üretici fiyatlarındaki artışın %40'ları aştığı, tüketici fiyatlarının genel düzeyinin ise %25'lerde arttığı zorlu aylar gördük. Bu tam olarak ne zamandı? Ekim ayında. O günden bu yana hafifçe geriliyor yıllık enflasyon.

        Belki de gerileme daha sert olabilirdi. Hepimizin malumu gıda fiyatları olmasa. O gıda fiyatları işte artmayı sürdürdü. Artış hızı düştü ama yine de... İşte o sorunuzun yanıtı burada. Domatesten haberin var mı? Evet var. Gıda fiyatları yıllık %29 artmış. Akaryakıt da ona eşlik edince görünüm bozulmuş.

        Gel gelelim, madalyonun diğer yüzü de var.

        Türk Lirasındaki değer kayıpları durmuş durumda. Kurdaki aylık oynaklık 64'ten 13'ün altına indi. Kur 7,20'den 5,20'ye geriledi. Ağustos - Şubat arasındaki bu sakinlik fiyatlara da yaradı. İthal fiyatlar önce çıldırdı, şimdilerde duruldu. Sebebi talep olmaması. ÜFE'de de benzer bir seyir söz konusu.

        İstanbul Sanayi Odasının açıkladığı Satın Alma Yöneticileri Endeksi detaylarında konu aslında geçen hafta anlatılmıştı. Talep olmadığı için işletme likidite sağlamak ve suyun üstünde kalmak için fiyatları kırıyor. Başka türlü ifade etmek gerekirse, hayatta kalmak ya da daha yüksek enflasyondan ötürü marjları eriyeceği için fazladan zam yapmış olanlar da bunları geri çekiyorlar. Acı verici ancak dengelenme böyle oluyor.

        Kurdaki sakinlik dayanıklı tüketim mallarının, cep telefonlarının fiyatlarını sabit tutuyor. Araç fiyatları artmıyor ve ev tekstili örneğin, daha da pahalanmıyor.

        Bundan sonra fiyatlar nasıl seyredecek? Eğer Türk Lirası yeniden değer kaybetmeye başlamaz ise tahmini enflasyon patikası şu mantıkla ilerleyecek: Baz etkisinin yüksek olduğu aylarda düş, kalanlarda yüksel. Böylece yavaş ekonomi sebebiyle enflasyon gerilerken, gıda gibi yapışkan ve yapısal bozukluklar sebebiyle yükselecek.

        Buradan hareketle enflasyonun özellikle temmuz-ekim arasında iyice düşeceğini ve belki de %12'ler civarına düşeceğini ancak yılı %15'in üstünde kapatacağını varsayıyoruz. Eğer devam eden ÖTV ve KDV indirimleri geri alınırsa ya da sigaracılar vergi yükünü vatandaşa yansıtırsa, Türk Lirası değer kaybederse... Hesap şaşacak. Bu aksilikler olmazsa bir parça rahatlayacağız. Durum bu.

        Diğer Yazılar