Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Türk Lirası yine hızlı ve yüksek oranda zayıfladı. Gördüğümüz yakın tarihli zirveden alalım. Yıl başından bu yana dolara karşı yüzde 20 değer yitirmiş.

        TL son 16 yılda sadece 3 kez düşerek yılı tamamlamadı. 2011’den bu yana ise her yıl değer kaybediyor. Sorun, son yıllarda değer kaybının enflasyonumuzun çok üstünde olması. Bu sebeple yüksek enflasyon ve finansal istikrara tehdit sarmalına giriyor olmamız.

        Bu nedenle son yıllarda devamlı olarak TL’nin cazibesini artırmak için adımlar atılıyor. Çünkü serbest piyasa karşıtı bir adım atılması doğru bulunmuyor. Bu sebeple sermaye kontrolü benzeri adımlar gelmiyor. Ancak alternatif kanallara yönelen tasarruf sahiplerini caydıracak BSMV artışı vs gibi önlemler açıklanıyor.

        Gel gelelim TL’deki erime ne yazık ki sürüyor.

        2013’ten sonra bizdeki düşüşün sebebi dünyada bol para dönemine Fed’in son vereceğini açıklamasıydı. Devamında ülkemizde de politik gündem negatif şekilde tezahür etti. Sık şekilde seçimler yaşadık.

        2016’da sebep darbe girişimiydi. Peşi sıra derecelendirme kuruluşlarının raporları ile aşağı gidiş perçinlendi. 2018’de para politikası ve maliye politikalarının senkronize olmaması bizi yaraladı.

        Şimdilerde TCMB’nin döviz rezervlerinin erimesi ve yeni kur politikasının işlemediği korkusu. Atılan adımların TL’yi daha da zayıflatacağından ürken tasarruf sahipleri özellikle altına yöneldiler. Türkiye’nin vatandaşları ülkenin ulusal parasının istikrarına ve onun getirisine emin olamadılar.

        REKLAM

        Görüldüğü gibi her dönemin ve TL’deki her erimenin hikayesi farklı. Bu sebeple yapılabilecekler de değişiyor.

        Bugünü ele alalım. Pandemi sebebiyle ciddi bir parasal genişleme var. Hazine düşük gelirler ve yüksek harcamalar sebebi ile geniş bir bütçe açığı veriyor. Rezervler olması gerekenin yaklaşık 100 milyar dolar altında. Hazine, krediler ve vatandaş yarı yarıya dövizleşmiş durumda. Üstüne TL yatırımı yapmanın cazibesi azalmış ve farklı varlıklara gitmek cezalandırılıyor. Yurt dışı yatırımcılar pozisyonlarını son yılların en düşük düzeyine kadar satmışlar.

        Ne yapmalı?

        Döviz ve altında uygulanan tedbirler çalışıyor mu? Asla.

        Bankadan TL’yi bulan zaten gidip elden döviz ya da altın alabiliyor. Üstüne bir de elinde olanı, sonra yüzde 1 fazla ödememek için pozisyonunu da bozmuyor. Demek ki bunu kaldırmak lazım.

        Pandemi sebebiyle atılan genişletici adımlar başta istenen etkiyi yapmış olsa da TL’nin gördüğü zarar sebebiyle hem bilançolar hırpalanıyor hem piyasa faizleri çoktan arttı. Kredi faizleri 5 puana yakın yükseldi ve mevduat faizleri yukarı gitmeye başladı. TCMB alabileceği tahvil limitine dayandı.

        Başka deyişle politika şimdi genişleyici değil daraltıcı etki yaratıyor.

        Bu durumda politikayı terse çevirmek gerekir. Bunun dozu ve zamanlaması konusunda piyasanın önünde olmak elzemdir.

        Böyle olursa ne olacak? Kısa vadede dövizdeki kontrolsüz yükselişin önü kesilecek. Kısa vadeli bir zirve göreceğiz. Sonrasında biraz daha genişleyen cari açıkla birlikte belki bu harekette görülen zirveye yavaşça ancak ürkütmeden bir daha gideceğiz. Ancak yılı daha yükseklerden kapatmayacağız.

        Yok eğer zamanlama ve içerik olarak geride kalırsak kurda yeni yükseklere daha sert tepkiler vermek zorunda kalacağız ki bu tahmin ederim, kimsenin işine yaramaz.

        Yazıyı ortalarına geri saralım. Her kur atağının belli bir küresel ve yerel arka planı var. Zaten sebepsiz yere bir kur düzenli olarak değer yitirmez. Ancak bizimki artık net bir trend çiziyor.

        Burada yanıtlamamız gereken soru şu: Her olay birbirinden farklı mı yoksa genel bir gidişata mı bakıyoruz? Çünkü öyleyse kısa vadeli çözümler bugünü satın alıyor fakat namütenahi şekilde karşımıza çıkıyor. Yok değilse kısa vadeli çözümleri ben kendi penceremden sıraladım.

        Bana öyle geliyor ki daha önce sıklıkla yazmaya çalıştığım şekilde krediye dayalı, konut ve arazinin yeniden değerlemesine dayanan ve açık üreten modelimiz tıkandı. Yerine net bir program önermedik. Bu sebeple geçiş dönemini devamlı suretle yeniden üretiyoruz. Sorunlar büyüdükçe iş finanstan ve ekonomiden çıkıyor. Hatta çıktı.

        Bugün artık kura istikrar kazandırmak için bambaşka alanları düzeltmek gerekiyor. İşin çetinliği de biraz da bundan kaynaklanıyor. İşin aksi gibi bu süreçte hep kendimize yaralar açıyoruz. Sonra ona geç ve zayıf pansumanlar yapıyoruz. Bu da dinç hissetmemizi engelliyor.

        Diğer Yazılar