Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Şirketlerimizin ihracat performansı yılın özelliğine uygun şekilde gerilerken, benim dış dünya ile münasebette asıl dikkatimi çeken ülkemizdeki yabancı şirketlerin sayısında ve yatırımlarındaki düşüş. Bu çok önemli bir problem.

        İSO 500’ün dev eserinden aktarmaya devam ediyorum. Bakın son yıllarda yabancıların imalat sanayine yaptıkları yatırımlardaki gerileme ne kadar belirgin boyutlara varmış.

        Bunu görmezden gelemeyiz. Çünkü onlar yatırım yapmıyorlarda biz yerliler olarak yatırımlarımızı artırmıyoruz. Çok az sayıda şirket ya da grup gelecek aklınıza son yıllarda büyük yatırımlara girişen.

        Ford ile Koç Grubu’nun bu yıl açıkladığı yatırım, Ciner’in son yıllardaki soda külü yatırımları... Başka? Milyar dolarlık yatırımlar deyince akla az sayıda örnek geliyor. Genele bakınca da bu böyle.

        Strateji ve Bütçe Başkanlığından aldığım bu grafiğe göre toplam yatırımların milli hasıladan aldığı pay 2019 yıl sonu itibariyle 2010 seviyelerine geri dönmüş durumda. Yatırım istihdamı yaratacak, milli gelirin potansiyelini artıracak, daha az oynak bir gelir modeli sunacak vs. Faydaları saymakla bitmez.

        Son olarak, üretim sektörümüzün nasıl gerçek büyüme kaydedebileceği konusuna kısaca değinmek gerekir. Aslında rapor bunun neden bir türlü olamadığını da ortaya koyuyor. Katma değerli üretim için Ar-Ge’ye pay ayırmak gerekiyor. Böylelikle yüksek katma değerli ürünlerimiz artacak.

        Oysa son yıllarda yaşanan ekonomik zorluklardan ötürü şirketlerin tek derdi hayatta kalmak ve mümkünse ucuz kredi ile maliyetleri kontrol altında tutmak. Böyle bir ortamda araştırma faaliyetlerini çok çok az sayıda şirket, anlamlı olarak geliştirebilir.

        Birlikte görelim.

        Sonuçlar da zaten farklı bir yere gitmiyor. Şirketlerimizin hem İSO 500’de hem de yurt genelinde üretebildikleri katma değerli ürünlerin toplam üretim paletindeki payı pek bir yere kıpırdamıyor. Kilo başına ihracat değerlerimiz, aksine geriye gidiyor.

        Doğal olarak, Ar-Ge tek başına belirleyici değil. Eğitim sistemi, yatırım ortamı, düzenlemeler gibi kritik faktörleri göz ardı edemeyiz.

        Sonuç yerine şunları yazmak mümkün.

        Sanayi şirketlerimiz pandemiden kur krizine, küresel daralmadan başka pek çok engele rağmen hayatta kalmayı öğrendiler. Birçoğu önemli ihracat gücünü haiz. Geçtiğimiz yılki performansları bunun en iyi kanıtı.

        REKLAM

        Ne var ki şirketlerimizin daha fazla büyüyebilmeleri, daha yüksek katma değerli üretim yapabilmeleri ve refah yaratabilmeleri için önce makro şartların düzelmesi gerekiyor. Ancak bunların ardından mikro yöntemlerle bilançoların finansal piyasalardaki hareketlere daha az duyarlı hale gelebilmeleri için alan açılmasını umabileceğiz.

        Diğer Yazılar