Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Amerikan Merkez Bankası (Fed) istediği korkuyu yüreklere saldı.

        Enflasyon ile mücadele eden merkez bankası hüviyetini korumak istiyordu ve öyle de yaptı. Yatırımcılar buna inandılar ve pozisyonlarını buna göre ayarladılar. Şimdi belki de bu kadar sert tedbirler almak durumunda kalmayacaklar.

        Konu ile ilgili yazdığım iki yazıyı buraya bırakıyorum.

        Peki bu artan faizlere gelişen ülkeler nasıl tepki verecekler?

        Her şeyin sonuna mı geldik yoksa fırsatlar olacak mı?

        *

        Bu bir yatırımcı raporu olsa uzun uzun konuyu irdeler fakat sonunda şu grafiği mutlaka paylaşırdım.

        Fed faizleri artırdıkça gelişen ülkelerin (JP Morgan EMBI Endeksi – sarı) bono makasları daralıyor. Hatta hisse senetleri (MSCI EM Endeksi – yeşil) yükseliyor.

        Mantık çok basit.

        Fed’in faizleri artırabilmesi gelişen ülkeler için olumlu algılanıyor.

        Küresel finans krizi patlıyor ve 2008 etrafında faizleri indirmeye başlıyor.

        Herkes karamsar. Gelişen ülke (EM) bonolarına satış geliyor. Böylece ABD’ye göre göreceli olarak faizleri artıyor. Şirket değerlemeleri yara alıyor. Böylece hisse senetleri de düşüyor. Hatta çakılıyor.

        REKLAM

        Ancak faiz artarken, işler normalleşiyor diye moraller toparlanıyor. Çünkü basit bir kural var.

        Faizler artabiliyorsa ve enflasyon evcilleştirilmişse, büyüme var demek. İşler yolunda demek.

        Bir diğer sebep ise faizlerin artacağı beklentisi önceden alınıp satılıyor. Faizler artmaya başladığında her şey yaşanmış ve geride kalmış oluyor.

        Bugün durum pek farklı değil.

        Sağır Sultan bile Mart ayında artık Fed’in faiz artıracağını duydu. Yıl sonu fiyatlamaları çoktan 125 baz puana kadar vardı...

        *

        Bu ortamda aşılanma oranları yüksek, kuruna istikrar kazandırmış ülkeler öne çıkacaklar.

        Faizleri çoktan artırmış Latin Amerika ve Doğu Avrupa ülkeleri ilk aklıma gelenler. Asya örneğin, düşük aşılanma ve düşük faizlerle geride kalabilir bu döngüde.

        Sanırım bazı yatırımcılar benimle aynı fikirde olmalılar ki EM hisseleri, Çin ve savaş tehdidi yaratan Rusya hariç çoktan pozitif ayrışmaya başladılar. Fon akımları da hisselere doğru akma eğiliminde.

        Bakın JP Morgan’ın derlediği akım verilerine göre tablo parlak. Henüz 1 ay dolmamışken hisseler 12 milyar dolar giriş görmüşler.

        *

        Sanırım bu yazıda en çok hangi ülkeyi tahmin etmek seni zorluyor diye sorsaydınız bu kendi memleketim olurdu.

        50’ler ile flört edecek enflasyon, yıllardır yaşanan yabancı çıkışı, geçen yılın açık ara devalüasyon şampiyonlarından...

        Fakat borsanın enteresan bir özelliği var. O da müthiş bir enflasyon koruma aracı olması.

        Ülkemizde volatilite düşüyor. Kur oynaklığı 90’lardan 20’lere indi. Bono risk primi hala çok yüksek ancak 100 baz puan kadar iyileşti. Kur yerinde sayıyor ve faiz getirisi net negatif.

        REKLAM

        Yani 50’lerin konuşulduğu enflasyon ortamında 17 faiz almanın baştan reel olarak para kaybetmek demek olduğunu herkes biliyor.

        Geriye, sadece borsa ve gayrimenkul kalıyor varlık sınıfı olarak. İkincisinde baş döndürücü yükselişler yaşandığından, oynamaya yeri yok denebilir.

        Bireysel emeklilikte devlet katkısının %30’a yükseltilmesi de diğer bir destekleyici faktör.

        Zaten borsanın faizi yenmesi için yıllık %20’den biraz az getirmesi yeterli olacak.

        Yerliler için hisse senetleri tek rasyonel seçenek ve mecburi istikamet gibi görünüyor. Ancak yabancıların kurdaki istikrara ya da borsadaki şirketlerin ucuzluğuna ne kadar inanacakları asıl belirleyici faktör olacak.

        Borsa, enflasyonu da yenebilecek mi işte onu kurumsal yatırımcılar belirleyecek.

        Diğer Yazılar