Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bugüne dek kazandığı birçok ulusal ve uluslararası ödülün ardından, heykeltıraş Uğur Çakı şimdi Türkiye’yi New York Çağdaş Sanat Bienali’nde temsil etmeye hazırlanıyor. Sohbetimizse İspanyol ressam, tasarımcı ve heykeltıraş Salvador Dali’den başladı...

        Heykeltıraş Uğur Çakı, büyük usta Salvador Dali’ye olan benzerliğiyle dikkat çekiyor. Mesela bir gün İspanya’daki Dali Vakfı’nın bahçesinde dolaşıyormuş, yanına gelen bir turist, “Tıpkı babanız gibi görünüyorsunuz” demiş. Çakı, “Benzerlik varsa da sadece fiziksel bir şey. Dali, benzeri olmayan bir sanatçı, bir dâhiydi. Picasso gibi...” diyor. “Bu adamlar iki büyük dünya savaşı gördü. Açlığı, kıtlığı, sefaleti yaşadılar. İspanya İç Savaşı’ndaydılar. New York’a gitmek mi kurtardı acaba onları? O da olamaz, çünkü Amerikalıların İspanyollara köylü gözüyle baktıkları dönem... Picasso zaten İspanyol köylüsü. Ama yırtmışlar işte. Dolayısıyla Dali’yle kimseyi karşılaştıramayız. Çırağı olabilsek yeter...” Ben de sorularıma Dali’yle değil, heykelle devam ediyorum.

        Heykelin sevilmediği bir ülkede yaşıyoruz; niye üvey evlat muamelesi gören bu sanat dalına yöneldiniz?

        Sevilmemesinin sebebi açık: Osmanlı’da figür yasak olduğu için heykeller put addediliyor, günaha davet sayılıyordu. O yüzden bizde neredeyse hâlâ sadece politik heykeller yapılır. Benim heykeli seçme sebeplerime gelince... Resim bir illüzyondan ibarettir; her eve girebilir, her duvara asılabilir. Heykelse formu, ışığı ve gölgeyi illüzyona ihtiyaç duymadan yaratır. Bulunduğu mekânın parçası haline gelir; atmosferini, ruhunu değiştirir. Görsel sanatlarda mümkün olan en iyi ifade biçimidir. 

        Nasıl bir iş heykeltıraşlık?

        Görsel sanatların en meşakkatli dalı diyebilirim. Tasarım, malzeme seçimi, kalıp çıkarma, bronz işleme... Bunların hepsi kan, ter ve gözyaşı işi. En beteri de yeterince kabul görmüyor olması. Halbuki Cumhuriyet’in ilk yıllarında Atatürk Rudolf Belling gibi dünyaca ünlü heykeltıraşları getirtmişti Türkiye’ye, bu sanatı öğrenelim diye.

        ‘ÖDÜL ALDIM AMA DÖNÜŞ YOLUNDA HEYKELİM KIRILDI’

        İlk işleriniz nelerdi?

        Hiç portre çalışmamış biri heykeltıraş olamaz. Bir heykeltıraşın deseni en az bir ressamınki kadar iyi olmalı. Resimde anatominiz kusursuz olmasa da kıvırabilirsiniz belki işi ama heykelde ufacık bir hata bile bas bas bağırır. O yüzden öğrencilik ve sonrasında sanatın bütün dallarıyla ilgilendim. Ardından seramiğe geçtim. Tabii seramiğin bazı dezavantajları vardı, hele işlerinizin bir yerden bir yere taşınması gerektiğinde epey nankör olabiliyordu. Mesela 2002’de Mısır Bienali’nde bir eserim sergilendi, hatta bana ilk uluslararası ödülümü kazandırdı. Gelin görün ki dönüş yolunda heykel kırıldı. Bunun üzerine bronza başladım. Bir süre sonra başka atık metalleri de kullanmaya başladım. Hurda gemilerden parçalar topladım. Hurdacılık bana yeni ufuklar açtı; şimdi bronzla birlikte gazoz kapaklarından scrabble parçalarına kadar her şeyi kullanıyorum. 

        Nasıl çalışıyorsunuz?

        İşin sonunu baştan bilmeliyim. Şansa güvenerek ilerleyemem. Yoksa heykel bitmez. 

        O ne demek?

        Basbayağı bitmez işte. Heykelin bitmeme özelliği vardır. Sonsuza dek onunla uğraşabilirsiniz. Bir noktada kusursuz hale geldi diyelim ama o da yetmez size ve devam edersiniz. Sonunda da eliniz de berbat bir kütleye kalakalırsınız. Eskiden bunu defalarca yaşadım ama “Artık oldu” dediğim noktada durmayı öğrendim. 

        Şu dönem yaptığınız işlerde oyun malzemeleri kullanıyorsunuz...

        Jenga ve scrabble parçaları... Nasıl oldu biliyor musunuz; bir gün düşünüyordum, bizim kuşak sokakta büyüdü, çamurun, tozun toprağın içinde. Misketlerimiz, toplarımız vardı. Şimdiki çocuklarsa teknolojik nesneleri seviyor. Bilgisayarda da öyle... Biz PacMan’ler falan oynardık, piksel piksel, bulanık görüntüleri olan oyunlar... Şimdikilerin oyunları sinema filmi gibi, çizimler, animasyonlar 10 numara. Bu son seri aracılığıyla kendi kuşağımla bugünün çocukları arasında bir iletişim hattı yaratmak istedim herhalde.

        Diğer Yazılar