Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İran ile Batı’nın imzaladığı “nükleer anlaşma”yı takiben 2016 yılı sonunda yapılan İran Meclis seçimlerinde, 290 milletvekilliğinden oluşan parlamentonun tahsisli 4 üyesi dışındaki 286 milletvekilliğinden 270’ini, Batı ile daha çok ekonomik ve politik ilişki içinde olmayı öne çıkaran liberal adaylar kazanmıştı. Aynı şekilde muhtemel yeni dini lideri belirleyecek olan 80 üyeli “Hubregan Meclisi”nin 70’ini de liberal adaylar elde etmişti. İran’da oluşan bu müspet hava, siyasal adımlarla da desteklenen uluslararası anlaşmalarla (Airbus ile imzalanan uçak alımı ve Total ile imzalanan doğalgaz sahalarının iyileştirilmesine yönelik anlaşmalar gibi...) bütçe gelirleriyle gerçekleştirilmesi imkânlar dahilinde olmayan yatırımlarla iş ve aş konusunda bir beklenti oluşturmuştu. Ancak bu beklentilerin hayal kırıklığına sebep olması, bugün İran’da yaşanan ayaklanmanın en önemli nedenlerinden biri olarak görülebilir.

        İran’da uzun süre yatırım ve akademik çalışmaları sebebiyle bulunmuş, Tahran Üniversitesi’nde misafir hocalık yapmış olan Dr. Aslan Yaman, 1979’da İslam Devrimi ile teşekkül ettirilen ve İran devlet sistemindeki siyasal gücü elinde bulunduran kurumların karmaşık bir yapı şeklinde kurgulandığına dikkat çekiyor. İran’daki bu karmaşık yapı, başta demokrasi ve ekonomi olmak üzere her alanda farklı fikir ve muhalif görüşlerin ifade edilmesine imkân tanımıyor. Bütün bunların üzerine gelecek kaygısı, iş ve aş da eklenince, bugün sokakta olan tablonun, İran’ı yakından bilenler tarafından tahmin edildiğini, hatta beklendiğini söylemek mümkün. Dolayısıyla Amerika ve İsrail etkisini ikinci planda düşünmek gerekir.

        ***********

        KARMAŞIK BİR BÜROKRASİ VAR

        İran’da karmaşık bürokrasi yapısını anlayabilmek için mutlaka Şii algısıyla birlikte, nasıl bir “siyasal İslam” düşüncesinin ortaya konulduğuna da bakılması gerekiyor. Bu anlayışla oluşturulan kurumlar ise şöyle: Rejimin Menfaatini Teşhis Konseyi: Doğrudan lider tarafından tayin edilir. Temel görevi, kurumlar arasındaki uzlaşmazlık konularında kararlar vermektir.

        Koruma Konseyi (Şorayı Nigâhban): 12 üyeden oluşur, mecliste kabul edilen kanunların Kur’an ve anayasaya uygunluğunu denetler. Kur’an ve anayasayı yorumlar, dini görüşler ilan eder. Her türlü seçimde aday adaylarını elemeye tabi tutarak aday olacakları belirler.

        Adalet: Ülkedeki her türlü yargı gücünün bağlı olduğu kurumdur. Başında liderin temsilcisi sıfatıyla başyargıç bulunur.

        Devrim Muhafızları Ordusu: Ülkenin askeri sistemine paralel olarak Kara, Deniz, Hava orduları, Füze ve Uzay Merkezi, Kudüs Gücü ve milislerden (Besic) oluşur. Silahlı ve milis güçlerle birlikte, 2 adet banka, sigorta ve finans şirketlerinin, çok sayıda ticaret, sanayi ve inşaat şirketinin sahibidir. Emeklilik fonları üzerinden ekonomik faaliyetlerde oldukça etkin ve pek çok bonyad (dayanışma fonu) üzerinde ise önemli bir ekonomik aktördür. (Irak, Suriye, Yemen, Lübnan gibi ülkelerdeki operasyonlar, Kudüs Gücü tarafından gerçekleştirilmektedir.)

        Meclis-i Hobregan: 8 yıl görevde kalmak üzere seçimle belirlenen 80 üyeden oluşur. Tek görevi lideri seçmektir. Bu kurumların dışındaki Millet Meclisi dahil, seçimle gelinen temsili kurumlar ve tüm devlet yapılanması ikincil konumdadır.

        İran, bu yapılanmayla diğer ideolojik devletlerden ayrılıyor. Görüldüğü üzere ağır bir bürokratik kontrol söz konusudur.

        ***********

        KAMU KONTROLLÜ VERİMSİZ EKONOMİ

        Devrim ve Irak savaşı sebebiyle ülkeyi terk edenlerin şirketleri devlet kurumlarına devredildiğinden, ülke ekonomisinin tamamen kamu kontrolünün altına girdiğine işaret eden Dr. Aslan Yaman, kamunun da bu işletmeleri çeşitli sebeplerden iyi yönetemediğini belirtiyor. Verimsiz çalışmalar sebebiyle de kurumlar sürekli zarar etmiş ve 70 milyar dolar civarında bir bütçe geliri olan İran’da neredeyse gerçek vergi mükellefi hiç olmamış. Dolayısıyla İran ekonomisinin büyütülebilmesi, ihracatının % 95’ini oluşturan petrol ve doğalgaz gibi hidrokarbon kaynaklarının fiyatlarına bağlı hale gelmiştir.

        İran’da % 30’un üzerine çıkan genç işsizlik ve % 50’lerin altına bir türlü düşürülemeyen toplam işsizlik oranlarıyla sistem sürdürülebilir görünmüyor. Bu sıkıntılı tablo eşliğinde, resmi devlet bütçesi içinde yer alan ve İran kamuoyunda tartışmalara sebep olan 2 milyar dolarlık dış faaliyetler bütçesi de sıkıntılı vatandaşın tahammül sınırlarını zorluyor. İran’da biriken basıncın, “10 yıl daha liberal, 10 yıl daha radikal” cumhurbaşkanları seçilmesini sağlayarak ötelenmesi de artık pek mümkün değil gibi...

        Her zaman liberal fikirleri ile sistem içinde kalmayı başarabilmiş Haşimi Rafsancani’nin şüpheli ölümünden sonra sokağa taşan tartışmaların bastırılması ise bu sebeplerden daha zor olacaktır. Yaklaşık 20 milyonu bulan ve “Devrim Muhafızları Ordusu”na bağlı olan milislerin (Besic) göstericilerin üzerine sürülmesiyle de belki olaylar bastırılacak, ama ya sonrası...

        İran’da bu defa yapılan gösterilerin, 1998 ve 2009’dakilerden daha farklı olduğunu, daha derinlerde talepler barındırdığını söylemek mümkün. Bu kargaşa sona erdirilebilse dahi, toplumda biriken rahatsızlığın belli periyotlarla yapılan seçimlerle alınması artık daha zor olacaktır.

        Diğer Yazılar