Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kıbrıs’taki petrol/gaz arama tartışmaları aynı zamanda Türkiye’nin uluslararası ilişkilerinde kimin yanında, kimin karşısında olduğunu anlaması ve birçok açıdan sorgulama yapması için de önemli detaylar içeriyor. Son günlerde yeniden gündeme gelen Katar’ın Kıbrıs’taki pozisyonunu ve Türkiye’yle ilişkisini ise dikkatli ele almak gerekiyor. Zira ülkelerin birden fazla merkezle, ülkeyle ilişkisi ve çıkarları söz konusu. Hatta Ortadoğu gibi bir yerdeyseniz, hayatta kalmak için olmak zorunda. Katar’ın Amerika ile birlikte Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile iş tutmasına bu çerçevede bakmak gerekir.

        Kıbrıs açıklarında Türkiye’nin itirazına rağmen petrol arayan ülkeler arasında Katar’ın da bulunması, ilişkilerimizin temellerine ve detaylarına bakınca üzüntü verici, hatta anlaşılması zor gibi görünüyor. Türkiye’den bu konuda eleştirilerin yapılması haklı, doğru, ama “Katar kendini nasıl savunuyor?”, işte onu bilemiyoruz. Fakat bu tarz yatırımları, sebepleri çerçevesinde anlamak mümkün. Katar’ın bulunduğu sahalar tartışmalı bölgeler değil, ama Kıbrıs toptan tartışmanın bir parçası. Ayrıca Kıbrıs açıklarında, dünyanın bütün önemli petrol ve doğalgaz oyuncuları, dev enerji şirketleri ve ülkeler yer alıyor. Hepsinin amacı da farklı.

        İlginç bir görüş:

        Kıbrıs, Mısır ve Akdeniz’de kıyısı olan bazı ülkelerde de girişim ve önemli yatırımları olan bir enerji şirketinin yetkilisinin tartışmaların açıklığa kavuşmasına katkı sağlayacak ifadeleri mealen şöyle: “Bizim burada bulunuyor olmamızın bir numaralı gayesi gelişmelerden haberdar olup küresel ölçekte kendi konumumuzu ve pazarlarımızı korumak. Önceliğimiz saha geliştirip üretim yapmak değil. Geliştiren ve üretenleri kontrol etmek. Hatta bazı büyük şirketler, ülkelerindeki kendi rezervlerini iyi pazarlayabilmek, rekabet avantajını kaybetmemek için buralara yatırım yapıp aldıkları sahaları muhafaza etmeye çalışırlar. Üstelik ilgili ülke ve ortaklarıyla saha geliştirme, yatırım ve üretime dair tarih detayları da olan sözleşmeleri olmasına rağmen farklı stratejiler yürütürler.”

        Bu önemli yetkilinin açıklamalarıyla, Katar’ın Kıbrıs’ta olma durumunu yan yana koyunca onların durumu da acaba böyle mi diye sormadan edemiyorum. Çünkü Katar, Amerikan ExxonMobil ile Kıbrıs’ta ortaya çıktı. Dolayısıyla farklı detayların olabileceğini de rezervde tutmak gerekir.

        Geçen yıl, 11 Nisan 2017’de “Kıbrıs’ta Rum-Exxon-Katar ilişkisi tamam!” başlığı altında bu konuyu Türkiye’de ilk gündeme taşıyan olduğum için sonraki süreci de takip ettim. Bizim yetkili makamlardan bu konuda açık bir şekilde yorum veya eleştiri yapılmadığını biliyorum -atladığım bir husus olmadıysa-. Ancak mutlaka arka planda Katar yetkilileriyle konuşulduğunu düşünüyorum. Belki bu tartışmalar sonrasında somut bir gelişme olmadığı için “Katar’ın Kıbrıs açıklarında olmasının üzüntü verici” olduğu açıklaması geldi. Durum tam böyle mi, onu da bilmiyorum.

        Müttefikimiz Amerika (ExxonMobil) ve Katar’ın (Qatar Petroleum) Türkiye’nin yüksek sesle itirazlarına rağmen, sorunlu Kıbrıs karasularında, adada iki taraflı çözümü beklemeden Rumların yanında yer almaları tuhaf bir durum. Ve Kıbrıs’taki ortak girişimin, ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, ExxonMobil CEO koltuğunda otururken geliştirildiği ve geçen yıl da sonuçlandırıldığı biliniyor. Katar’ın bu işi ne kadar gönüllü yaptığını araştırmak, öğrenmek gerekir. Sonrasında “Katar bizi neden üzdü?” sorusuna cevap bulmak daha kolay olacaktır.

        KÖPRÜ YAPMAYI ÖĞRENECEĞİMİZ KÖPRÜNÜN TEMELİ!

        Ve nihayet 1915 Çanakkale Köprüsü’nün temelini de anlamlı bir günde attık. Bir ilki gerçekleştirme yolunda bakalım ne derece ilerleyebileceğiz. Nedir o ilk? “Köprü yapabilecek ülkeler arasına yükselmiş olmak.” Şu ana kadar hayata geçirilen hiçbir köprüyü tek başımıza ve kendi mühendislik başarılarımızla yapamadık, yapacak tecrübeye ulaşabilmek için de ne devlet, ne de müteahhitler organize olabildi. Boğaz’a ilk köprüyle beraber böyle bir vizyon konsaydı, sonraki köprülerle, bugün köprü yapan ülkelerden birisi olabilirdik. Böylece büyük projelerin altından kalkabilecek mühendislik donanımı olan şirketimiz veya şirketlerimiz olurdu. Dünyadaki birçok büyük projenin alt üstlenicilerinin, taşeronlarının bizim müteahhitlerimiz olmasının sebebi mühendisliğimizin zayıf olmasından, tasarım tecrübemizin olmamasından kaynaklanıyor.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Zaferi törenleri esnasında temelini attığı 1915 Çanakkale Köprüsü için projeyi hayata geçirecek konsorsiyumun ortaklarından Limak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir, “Bu köprüyle köprü yapmasını öğreneceğiz” açıklaması yapmıştı. Bence en önemli detaylardan birisi de budur. Keşke bizim müteahhitlerimiz de her şeyi yapmaya çalışacaklarına belli alanlarda derinleşip nitelikli işler yapsalar, uluslararası arenada taşeron olmaktan kurtulsalar. Artık kaymağı bol işlere yönelseler, iyi olmaz mı? Binlerce inşaat işçisiyle elde ettiklerinin çok daha fazlasına onlarca Türk mühendisiyle kavuşacaklarını görseler iyi olur.

        Bakalım Nihat Özdemir, en büyük hayaline, yurtdışında tek başına köprü yapmaya 1915 Çanakkale Köprüsü ile ulaşabilecek mi? Havalimanı yapıp, işletmesini beceremeyen, marka olamayan, tüneller yapıp, devamını getiremeyen, halen daha büyük projelerde taşeron olmaya çalışan tüm müteahhitlerimizin ders alması ümidiyle...

        Diğer Yazılar