Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Öyle sanıyorum ki, bir çoğunuz uzun bir süredir çocuklarına yerli marka bir oyuncak almadı, alamadı. Belki bu uzun sürede yerli oyuncakları bilen, onlarla hatıraları olanlar dede, yerli oyuncaklarla oynayanlar da baba oldu. Ama zaman da değişti. Çocuklar artık 20 yıl öncesinin oyuncaklarıyla ne kadar oynayıp büyüyebilir, bilemiyorum. Dijital dünyada sanal oyunlarla birlikte, drone gibi büyükleri de ilgi sahasına çeken enterasan icatlar da ortaya çıktı. Hasılı değişen dünyanın, çocuklara hitap eden oyun ve oyuncak tarafında da biraz yavaş kaldık. Her sene zararlı, zehirli, kalitesiz, kanserojen içeren hammaddelerden yapıldığı söylenen ve en kötü sıfatlarla anılan ürünler Türkiye’ye sokuluyor. Övündüğümüz nokta ise bunların ne kadarının yakalandığıyla ilgili oluyor. Miktar veriliyor, falan... Gerçekte ise ne kadar zararlı ürünün ülkeye sokulduğu tespit edilemiyor. Zira sakıncalı ürünler bir yolu bulunup çeşitli isimler altında ithal edilebiliyor. Evet uyandıysanız, oyuncak sektöründen bahsediyorum.

        Mesela, sorumlu adreslerden biri Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) böylesine çoluk-çocuk işleriyle pek ilgilenmez, uğraşmaz, ama uğraşması gerekirdi. TİM’in, “Sağlıksız ürün ithal ediliyorsa, gümrüklerimize kadar geliyorsa, devletin Sağlık Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Dış Ticaret Müşteşarlığı gibi epeyce kurumu var” dememesi gerekirdi.

        Netice itibarıyla Türkiye, sürekli olarak dış ticaret açığı verirken, birçok ekonomist, uzman, araştırmacı, bürokrat, istatistikçi, “cambaz bak” der misali sürekli olarak ithal enerji kalemlerine (petrol/ doğalgaz) dikkat çektiler, çekiyorlar. TİM de sessizliği ve tepkisizliğiyle bunlardan birisidir, TÜİK de. Hatta bazı bakanlıklar da! Çünkü bu yaklaşım, dış ticaret açığında etkisi olan, sektörler ve ürünlere bakılmasını perdeledi. Artık kimse onlar, ithalat lobisi de engelledi diyebilirisiniz.

        İyi de, Türkiye ekonomisine yön verenlerin, yurtiçinde istihdamı, katma değeri, sağlıklı ve dengeli büyümeyi engelleyen ithal ürünler için artık uyanıp bir şeyler yapmaları gerekmez mi? Özel tedbirler bir kenara, ülkemizin kendi kaide ve kuralları içinde bile kontrol ve denetim yapılsaydı ciddi mesafe kat etmiş olurduk. İstatistik tutulmuyor ve mücadele de edilmiyor. Evet, oyuncak sektöründen bahsediyorum, ama sancılı konular başka sektörlerle de benzerlik arz edebilir. Devlet ithalatın mevzuatlara uygun yapılması konusunda samimi ve ciddi olmadığı için iki türlü zarar gördük. Hem sağlığımız hem de paramız heba oldu.

        Çin ve Uzakdoğu’nun sağlıksız, kalitesiz oyuncakları, devletimizin kontrol ve denetim eksikliği, hatta dış ticaret zaafları sebebiyle hayatımıza girdi. Bir de açgözlü yerli ve milli tüccarlarımız bu işe soyunup oyuncak sektörüne de el atınca, ithal ürün lobisinin önüne kimse geçemedi. Türkiye’de oyuncak üretecek büyük/küçük şirket de yaşama şansı bulamadı. Çoğunun kapısına kilit asılmıştı, şimdi bir kıpırdanma var.

        Son yıllarda milli ve yerli üretim hamlesine yönelik adımlar, ihaleler ve kamu alımlarında yerli ürünün teşviki gibi hususlar sebebiyle bir hareketlenme başladı. Bunlardan biri de fuar yapacak hale gelen oyuncak sektörü. Umarım fuara katılanların çoğunluğu yerli ürün sahibi Türk şirketleridir. 22-25 Mart 2018 tarihlerinde, TÜYAP’ta ilk kez düzenlenecek “İstanbul Oyuncak Fuarı” sebebiyle bu satırları kaleme alma gereği hissettim. Oyuncakçılar Derneği Başkanı Yakup Kireçci de Ortadoğu’nun lideri olmak üzere yola çıktıklarını söylüyor.

        Bakalım devamı nasıl gelecek? Oyuncakçıların geri dönmesi önemli ve sevindirici bir gelişme...

        ***********

        MİLLİ İLACA MODEL DAYANMIYOR

        Uzun süre ve sık aralıklarla, sağlıkta başarılı tarafların ilaca, doktora, hastaneye erişimin kolaylaştığının anlatıldığı zamanlarda, bir hususa, önemi bir zaafa ilaç endüstrisine ve buradaki başarısızlıklarımıza dikkat çektim. Ama ilgilenen olmadı. Ne Sağlık Bakanlığı, ne Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve ne de sanayi ve üretimle ilgili diğer 2 bakanlık, milli ve yerli ilaç üretimine gerektiği şeklide değer verdi. O taraf ciddi anlamda boş bırakıldı. Geçmiş yıllardaki ilaç şirketlerinin büyük günahları dikkate alınarak cezalandırılma yoluna gidildi. İlaç fiyatları da, uygulamada bazı aksamalar olsa bile ilk defa makul ve mantıklı bir formüle kavuşturuldu. Lakin o sorun, ilaç üretimi meselesi de büyüyerek devam etti. Birçok yerli şirket yabancılara satıldı. Sağlıkta başarılı olunan 3 erişim noktasında da artık bir pörsüme söz konusu. Eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın ilk yıllarındaki heyecan da yok, formüller de. Ama 2023’te milli ilaç hedefini tutturmak için “start-up” modeli devreye sokulacakmış. Bu “cek cak”lı işler ne kadar pirim yapar bilmiyorum. Yeni modelle devlet, molekül icat edecek, start-up havuzu oluşturacakmış. Evet başka ülkelerde de yıllar önce böyle yapılmaya başlandı. Ama mucib-i merakım şudur: Bizim yetkililerimiz, şimdiye kadar neden bu havuzları oluşturmadılar? Neden ilaç endüstrisini ihmal ettiler? Bu sorulara da birileri cevap verse gelecek hedeflere nasıl ulaşacağımızı daha iyi anlamak mümkün olur.

        Diğer Yazılar