Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Azerbaycan’ın Türkiye’de önemli yatırımlarından birisi olan Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi (TANAP) 30 Haziran’da hizmete girmeye hazırlanıyor. Ticari gaz akışının Eskişehir’de başlamasıyla önemli bir proje daha yaşamımıza girmiş olacak. Ancak...

        Azerbaycan gazını Avrupa’da İtalya’ya götürecek olan Trans Adriyatik Doğalgaz Boru Hattı’nın (TAP) tamamlanması halinde proje amacına ulaşmış olacak ve işin o bölümünde de Türkiye’nin partner olarak bulunması şart. Fakat TAP’ta Türkiye adına bir girişim yok diye biliyorum.

        Diğer taraftan TANAP’ta Güney Gaz Koridoru- Azerbaycan’ın (SGC) yüzde 58, BOTAŞ’ın yüzde 30 ve BP’nin de yüzde 12’lik hissesi var. Fakat Türkiye bölümündeki yüksek rakamlı gaz transit fiyatları rahatsız ediciliğini koruyor. BOTAŞ’ın bu hatta ortak olup gelirden pay alması da durumu değiştirmiyor. Gaz fiyatını aşağı çekemiyor. Bu tarz önemli ve büyük projelerin küçük rakamlara kurban edilip tartışılır hale getirilmemesi lazım. Bu sebeple Eskişehir’de gaz tesliminde fiyatın yeniden formüle edilmesi icap ediyor.

        Eğer mevcut anlaşmalardaki haliyle TANAP’tan gaz akmaya başlarsa, Eskişehir’de en pahalı doğalgazdan birini kullanmaya başlamış olacağız. İki kardeş ülke arasında bu tartışmalara fırsat vermeden fiyat müzakerelerinin şimdiden yapılması gerekir. Bakü-Tiflis-Erzurum hattıyla Azerbaycan’dan yılda 6.6 milyar metreküp doğalgaz ithal ediyoruz. TANAP aracılığıyla da ilave olarak 6 milyar metreküp daha gaz alacağız, ama fiyat konusu aynı güzergâh olmasına rağmen çeşitlenecek, çatallanacak. Türkiye’ye ulaşan boru hatlarının mesafeleri eşliğinde Rus ve İran gaz fiyatları dikkate alınarak TANAP ile birlikte müzakere yapılması iyi olmaz mı? Hatta TANAP’a Türkmen gazının da nasıl dahil edilebileceği tartışılsa, araştırılsa fena mı olur?

        ***********

        ROBOTTAN SICAK BİR KAHVE!

        Türk kahvesi yapan makineler icat edilmeden önce kahve otomatlarıyla dalga geçilirdi. Çünkü Türk kahvesinin, hazırlık süreci, pişirme usulü sebebiyle otomatlar veya bugünkü gibi makineler tarafından hazırlanamayacağına inanılırdı. Ama o günler çok geride kaldı. Kahve için konuklarım çaycımıza can-ı gönülden teşekkür ediyorlar.

        Kısa süre önce Karayip Adaları’ndan Curaçao’ya gittiğimde, barda müşterisizlikten harbiden sinek avlayan robot dikkatimi çekmişti. Garibim daha fazla boşa zaman harcamasın diye bir kolasını içmeye karar verdim. Dünyada ikinci bir örneği olmayan robot Knoki’nin barındaki şaşırtıcı manzaradan sonra dün de Briggo adlı firmanın istediğimiz kalitedeki kahveyi tam bizim sevdiğimiz tarzda yapacak robotlar geliştirdiğini okudum. Artık yapay zekâ ile makinelerin uyumlu çalışması devreye girdiği için epeyce sürprizlerle karşılaşacak gibi görünüyoruz. Müşteriler akıllı telefonlarına bir uygulama indirerek siparişlerini kişiselleştirip robota iletiyor, o da siparişlerini hazırlıyor. Bu, binlerce şubesi olan kafelerde epeyce işgücü kaybı demek.

        Bir iki aşamada, personel yardımıyla hazırlanan sıcak bir kahveyi robota sipariş etmenin önünde bir engel yok. Geriye kalıyor maharetli eller. Robotların eğitimli baristalara ulaşabilmeleri ilerde mümkün olur mu bilemiyorum. Kahve yapan robotların yaygınlaşması sonrasında biraz maliyetli de olsa barista elinden, lezzetli özel kahve içmek mümkün olacak gibi görünüyor. Ancak robotların istihdama etkilerini, insanlığın geleceğini şekillendirmelerini durmadan tartışsak yeridir.

        ***********

        BAŞBAKAN, İSTANBUL BELEDİYESİ’Nİ NİÇİN UYARDI?

        Başbakan Binali Yıldırım, geçen hafta “Fiber Optik Altyapı Ortak Kullanım” programında genelleme yaparak belediyelere ilginç bir uyarıda bulundu, ama hedefte İstanbul Büyükşehir Belediyesi vardı: “Belediyeler, telekom altyapı şirketi olmaya hevesleniyor. İşinizi yapın kardeşim. Kanalizasyon, park, bahçe, altyapı... Sizin işleriniz bunlar. Bırakın iletişimciler iletişim işini yapsın, şehircilik işini de siz yapın. Niye başkasının alanına hevesleniyorsunuz?”

        Başbakan bu uyarısında ne kadar haklı? Bilemiyorum. Çünkü fiber konusunun regüle edilmesinde çok geç kalındığı için belediyeler devreye girmeye çalıştı. Hatta bakanlık ve ilgili kuruluşlar, fiber altyapının geliştirilmesi ve ortak kullanımı için bir model geliştirip düzenlemeler yapmayınca Turkcell ve Vodafone gibi operatörler de İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) kurduğu İSTTELKOM AŞ isimli şirket çatısı altında çözüm arayışına gittiler. Ben de bazı eleştirilere rağmen, iyi bir ortaklık yapısı kurulması halinde örnek model olacağını yazmıştım.

        Başbakan çok geç uyardı, ama suyu, yolu vatandaşa götüren belediyelerin, fiber kablo döşemelerinin önünde önemli bir engel de olmadığından bu işe de soyunmuşlardı. Çünkü fiber altyapı işinde belediyeleri de rahatsız eden ciddi bir boşluk oluşmuştu. Keşke geçen hafta bulunan çözüm modeli, 2 yıl önce hayata geçirilmiş olsaydı. En azından bugün, bu konuda daha farklı şeyler konuşuyor olabilirdik.

        Diğer Yazılar