Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İki kardeş ülke, Azerbaycan ve Türkiye arasında yapılan enerji nakil anlaşmalarında ne hikmetse tuhaflık eksik olmuyor. Kardeşlik hukukuna zarar verecek, uzun vadede de işlerin daha iyi gitmesini engelleyecek bir yaklaşım sergileniyor. Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı’nda (BTC) böyle olmuştu. Yıllarca Türkiye, ev sahipliği yaptığı BTC’nin işletilmesinde zarar etti. Ceyhan’da Azerbaycan’ın ham petrolünden gram almazken, kardeş ülke dünyaya petrol satıp para kazandıkça, Türkiye zararına katlandı. Yıllar sonra, AK Parti hükümetinde Taner Yıldız’ın Enerji Bakanlığı döneminde BTC’de Türkiye’nin uğradığı zarar giderildi.

        Azerbaycan-Türkiye arasındaki BTC anlaşması konusunda önemli bir ismin, İbrahim Palaz’ın yapmış olduğu tartışılması mümkün olmayan değerli tespitleri söz konusu. Palaz, 2010’da BTC’nin Türkiye bölümünü işletmek üzere kurulan BOTAŞ International Limited (BOTAŞ BIL) şirketinin genel müdürü ve yönetim kurulu başkanlığına atandığında adeta şoke olmuştu. Çünkü BTC anlaşmasına imza atanlar Türkiye’nin menfaatlerini hiç dikkate almamışlardı. Palaz, 2008-2010 arasında Houston merkezli Universal Pegasus mühendislik firmasında Hazar, Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi direktörlüğünü yapmış olması hasebiyle de anlaşmaya küresel ölçekten baktığından, tuhaflıkları daha geniş perspektiften tespit etmişti.

        ***********

        HAZAR’DA İNGİLİZ ETKİSİ NE KADAR?

        Türkiye BTC’de neden zarara uğratıldı? Çünkü kardeş ülke muhabbeti devredeydi. Aşırı sevgi veya nefretle anlaşma, ticaret yapılamayacağı gerçeği unutulmuştu. Yeter ki proje olsun, stratejik BTC hayata geçsin, kardeş Azerbaycan petrolünü dünyaya satsın yaklaşımıyla, BTC anlaşmasına imza atılmıştı. Evet, arkada İngilizler, BP vardı, Hazar’ı Batı’ya açarken bazı riskleri minimize etmek için bir şeyler yapmış olabilir, ama Türkiye tarafı uyurken, kardeş Azerbaycanlı yetkililerin de bu durumu görmeleri gerekmez miydi?

        Başkalarını suçlamayalım, Türkiye tarafı neden böyle bir anlaşmaya imza attı, onu araştıralım.

        Şimdi aynı durum yine İngiliz etkisiyle Azerbaycan doğalgazını Türkiye ve Avrupa’ya ulaştıracak Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi’nde (TANAP) geçerli. Bu ayın sonunda Eskişehir’de akmaya başlayacak Azerbaycan Şah Deniz II’nin ticari gazı, Türkiye’nin tüketeceği en pahalı gaz olacak! Doğrudur, TANAP da stratejik bir proje, ama bu stratejilerin hepsinin Türkiye’ye karşı olması mı gerekiyor?

        30 Mayıs tarihli yazımın başlığı, “TANAP’tan gaz nasıl akacak?” şeklindeydi ve pahalı akacağına vurgu yapıyor, bunun iki ülke arasında düzeltilmesi gereken bir durum olduğuna dikkat çekiyordum. Aynı gün SOCAR Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Vagif Aliyev de bir basın toplantısıyla, Türkiye’nin en ucuz doğalgazı TANAP üzerinden ithal etmeye başlayacağını açıkladı. Hemen hemen tüm medyada yer aldı. Aliyev, Güney Gaz Koridoru Boru Hattı ile Gürcistan sınırındaki doğalgaz rakamını açıklamıştı. Ama o gaz % 70 mülkiyeti SOCAR’ın olan TANAP’a girip Eskişehir’de tüketiciye ulaştığında Türkiye’nin en pahalı gazı olacak.

        Burada şöyle bir savunma yapılabilir. Türkiye diğer ülkelerden de gazı sınırda alıyor. Aşağıda vereceğim rakamlarda sınırdaki teslim fiyatı ve bu gazların da yurtiçinde nakillerinde BOTAŞ’a belli bir maliyeti oluyor. Mesela TANAP’ın Gürcistan sınır ile Eskişehir arasında bin metreküp gaz için aldığı 79 dolarlık nakil ücreti, aynı mesafede BOTAŞ’ın tarifesinde 13 dolara tekabül ediyor. Hasılı TANAP’ın bu aşırı nakliye bedeliyle Azerbaycan gazı Avrupa’da nasıl rekabetçi olacak? Eğer Avrupa’ya ucuz gaz satacaksa bunu Türkiye, bizler mi sübvanse edeceğiz?

        BOTAŞ’ın TANAP’ta % 30 hissesi olması sebebiyle bir kısım paranın geri alınacağı varsayımı da bir şeyi değiştirmiyor. Gazın pahalı taşınması gibi bir sorun var. Şah Deniz I. Faz anlaşması da 2021’de bitiyor ve o boru da boş yatacak. Türkiye tüm Azerbaycan gazını TANAP’tan pahalıya almak durumunda kalacak. Bakalım bu durumu kim, nasıl düzeltecek?

        ***********

        SAVAŞ UÇAĞI TF-X’TE ANLAŞMAZLIK

        İngiliz Financial Times (FT), İngiltere ile ortak geliştirilmek istenen Türkiye’nin ilk yerli savaş uçağı projesi TF-X’teki işbirliğinde fikri haklar (IP) aidiyeti konusunda sıkıntılar olduğunu yazmış. Türkiye, özellikle tüm savunma projelerinde fikri hakların kendinde olmasını istiyor. Bu durumu da masaya oturduğu ilgili ülke veya şirketlerin yetkililerine dile getiriyor. Ancak IP meselesi sanıldığı kadar kolay aşılacak bir durum değil. Fikri haklar, bazı durumlarda o şirketin veya ürünün tek varlık sebebi. Ancak şirketi satın alınca sahibi olabilirsiniz. Ortaklıkla veya ortak üretim anlaşmasıyla ya da belli paketler için yapılan anlaşmalarla da kolay elde edilecek bir hak değil.

        Öte yandan, uçak, gemi, helikopter, fırtına obüsü vs. ürünlerin, motor gibi IP hakkı size ait olmayan bir donanımı sebebiyle, ihracatında sorun, kullanımında kısıt olması, Türkiye’nin çok yakından bildiği bir durum. Hatta acı hatıralar da söz konusu. Dolayısıyla tüm bunlar bilinirken, İngiltere’nin TF-X 5. nesil savaş uçağı projesinde, mesela Rolls- Royce’un motorda fikri hakları vermek istememesi Türkiye için önemli, aşılması zor, sıkıntılı bir durum. İki taraf da haklı. Fakat iyi niyetle ve iş bilen uzmanların hazırlayacakları anlaşmalarla sorun aşılabilir. Bakalım savunmada birbirini tamamlayan iki ülke, nasıl bir model geliştirecek?

        Diğer Yazılar