Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından, 9 Temmuz akşamı, ‘Atom Karınca’ vurgusuyla Mustafa Varank, Sanayi ve Teknoloji Bakanı olarak kabinenin en dikkat çeken üyelerinden birisi oldu. Akabinde hızlı bir şekilde sahaya indi. Ancak Bakan Varank’ın indiği saha oldukça zorlu. Araştırma-Geliştirme (Ar-Ge) organizasyonlarında, teşviklerde dublikasyonlar (İkilenme) fazla ve ciddi anlamda koordinasyona ihtiyacı var. Böyle bir ortamı da ancak ‘Atom Karınca’ sıfatını hak eden bir isim toparlayabilir. Bakanın işi zor nitekim.

        Ben de zaman zaman gündeme getiriyorum, ülkemizin teknolojik gelişimindeki en önemli eksiği bir modelinin olmaması. Dolayısıyla Bakan Varank’ın hızlı bir şekilde yol alabilmesi için acilen Türkiye’ye uygun teknolojik hamle modeli geliştirmesi gerekir. Bir de tabii olarak sanayi ve teknolojiyle ilgili kurumların tek çatı altında olması icap eder. Bakanın konuşmalarında ‘Milli Teknoloji Hamlesi’ne vurgu yapması, bu alanda farklı bir model ortaya koyacağının işaretlerini veriyor.

        ABD'deki İndiana Üniversitesi'nin Bilgisayar Bilimleri bölümünde yüksek lisansını yapan Bakan Varank, uzun bir süredir devletin en tepe noktasından, sahada olup biteni gözlemlemiş bir isim. Dolayısıyla hızla sahaya inmesinin bir sebebi sorunları ve çözümlerini biliyor olmasından kaynaklanıyor olabilir. Çünkü başdanışmanlık görevi boyunca, yüksek teknoloji, savunma sanayi ve araştırma-geliştirme alanlarıyla özel olarak ilgilenmiş, hatta birçok problemi de çözmüş bir isim. Yüksek teknoloji, bilgisayar teknolojileri ve uygulamaları, savunma sanayi ve araştırma-geliştirme alanlarıyla özel olarak ilgilenmiş olması, TÜRKSAT Yönetim Kurulu Üyeliği görevinde bulunması önemli. Fakat TÜRKSAT ve uzay çalışmaları gibi teknolojiyle yakından ilgili bazı kurumlar, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı yerine bir başka bakanlığın uhdesinde. Bakalım bu dağınıklığa nasıl bir çare bulunacak?

        TÜRKİYE ESKİ TÜRKİYE DEĞİL

        Türkiye’nin neden eski Türkiye olmadığını rakamlarda görmek mümkün. Mesela, 2002 yılında 5 teknopark varken, bugün 57'si aktif, 24'ü kurulum aşamasında, toplam 81 teknoparka sahibiz. Ne kadar verim alındığı, verilen destek ve teşviklerin nasıl denetlenip, faydaya dönüştürüldüğü konusunda elbette kafa yorulması lazım. Yani sadece sayı olarak artan teknoparklara odaklanmak yerine buraların daha verimli kullanımı için de çaba gerekiyor. Mesela AK Parti Hükümetleri döneminde, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri'ne bugünkü rayiç bedelle 720 milyon TL yatırım kaynağı aktarılmış. Daha önemlisi ise son 4 yılda 18 milyar TL'yi aşan vergi muafiyetleri sağlanmış. Sağlanan bu vergi muafiyetlerinin elbette gözden geçirilmesi, bir nizama oturtulması icap edebilir.

        Ayrıca ülkemizin teknoloji veya endüstri haritasının da bölge bölge çıkarılması şart. Mesela Bakan Varank’ın görevi üstlenmesinden sonra ilk ziyaretini 4 bin 500’den fazla Ar-Ge personeline ve bin 200’den fazla yerli ve milli projeye ev sahipliği yapan İstanbul Teknopark’a yapması, SAHA İstanbul’u (Savunma Havacılık ve Uzay Kümelenmesi) ziyaret etmesini bir mesaj olarak algıladım. Çünkü Türkiye’nin nerede, neyin, nasıl yapıldığı ve yapılacağı belli.

        DENEYAP İLE ÇEKİRDEKTEN TEKNOLOJİYE

        Ülkemizin teknolojik hamle yapmamasındaki en önemli eksiğinin bir yol haritasının, modelinin olmadığına yukarıda dikkat çekmiştim. Bakan Varank’ın "Çocuklarımızı ve ailelerini, en çok da bizi heyecanlandıracak Deneyap Teknoloji Atölyeri kuruyoruz" açıklaması önemli. En azından bir modelin, yol haritasının işaretini verdiği ve ortaya çıktığını gösterdiği için kıymetli. ‘Milli teknoloji hamlesi’ şeklindeki vurguları anlamlı. Çünkü 81 ilde, 20 bin öğrenciye verilmesi planlanan eğitimle; robotikten kodlamaya, siber güvenlikten nano teknolojiye birçok alanda özgün içerik ve proje odaklı yaklaşımlarla geleceğin teknoloji yıldızlarının ve Ar-Ge mühendislerinin yetiştirilmesinin hedeflenmesi çok somut adım olarak dikkat çekiyor. Bakan Varank’a başarılar. Merakla izlemeye devam edeceğim…

        DENİZDEN KAÇ MİLYAR DOLAR ESER?

        Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın açmış olduğu bin 200 megavat kapasiteyle kurulacak, Türkiye'nin ilk deniz üstü (off-shore) rüzgâr enerjisi santralı (RES) ihalesine katılımın yüksek olacağı, yatırım rakamının da 3 milyar dolar seviyelerine ulaşacağı tahmin ediliyor. Daha önemlisi ise dünya genelinde en düşük rakamlı RES elektrik ücretlerinin bu ihalede ortaya çıkacağına dair beklentilerin olması. RES ihalesi için son başvuru tarihi 23 Ekim. Katılımcıların önemli bir kısmı yarışa hazır gibi.

        Deniz üstü RES ihalesine katılacak olan müteşebbisler, kilovatsaat başına 8 dolar/cent üzerinden açık eksiltmeyle teklif verecekler. En önemli detaylardan birisi olan yerlilik. Bu şartı ve mali kriterleri yerine getiren katılımcılardan en düşük teklifi veren ipi göğüsleyecek. Denizden esecek ucuz RES elektrik rüzgârı doğal olarak uzun vadede karadaki diğer RES’leri de etkileyecektir.

        Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA) RES projesi kapsamında yarış, Saros, Gelibolu-Şarköy ve Kıyıköy kıyı alanlarında olacak. Türbin ekipmanının % 60’ı yerli olacak ve % 80 yerli mühendis istihdam edilecek. Lisans süresi de 30 yıl.

        ELEKTRİKTE ASLAN PAYI DOĞALGAZIN

        Bir de elektrik üretimlerine göz atalım. Elimdeki rakamlara göre hazirandaki elektrik üretimi geçen yılın aynı ayına göre % 3,2 artmış ve 23 milyar kilovatsaate ulaşmış. Haziran elektrik üretiminde aslan payı 6 milyar 188 milyon kilovatsaat ve % 26,83’lük pay ile doğal gaz santrallerine ait. İthal kömür santralları 4 milyar 963 milyon (%21,52), yerli kömür santralları ise 4 milyar 89 milyon kilovat saat (%17,73) üretim yapmış.

        YENİLENEBİLİR ENERJİ CEPHESİ

        Hidroelektrik santraller 5 milyar 658 milyon (% 24,53), rüzgar 1 milyar 246 milyon (% 5,41), jeotermal enerji santralları 535 milyon (% 2,32) ve güneş enerjisi santralları ise 4 milyon 91 bin kilovat saat (% 0,02) üretim yapmış. Bu rakamlarla hazirandaki toplam yenilebilir kaynakların elektrik üretimindeki payı % 32,28 olmuş. Fakat kamuoyunun dikkatini çeken rüzgâr, güneş ve jeotermalde almamız gereken mesafenin başlarındayız.

        Diğer Yazılar