Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yıl 2011. Türkiye İsrail’in Heron’larını almış, kullanmaya çalışıyor ama istediği verimi alamıyor. Öte yandan Türk Havacılık ve Uzay Sanayi AŞ (TUSAŞ) epeyce para dökülmüş insansız ANKA yapmaları için fakat ortada bir şey yok. Diğer taraftan özel sektörden bir şirket Baykar Makine, mini insansız hava aracı yapıp, uçurmuş, Türk Silahlı Kuvvetler (TSK) envanterine sokmuş. İHA’ların taktik sınıf olarak tanımlanan büyüklerini de yapabileceğini de ortaya koymuş ama en milli olması gereken yerlerden tuhaf tepkiler veriliyor. Ön kesiliyor.

        İşte o günlerden, yani yaklaşık 7 yıl öncesinden, geçen hafta TEKNOFEST’te karşımıza çıkan manzaralı günlere geldik. Ama halen daha kat edilecek epeyce mesafe var. Nedenlerinin ip uçlarını yine 7 yıl önceki yazımda bulmaya çalışalım.

        14 Eylül 2011’de Heronların nasıl alındığını kimse sormuyor?’ başlıklı yazımın bazı bölümlerine bir göz atalım:

        "Başbakan Erdoğan'ın "İsrail Heronlarımızı geri vermiyor" çıkışından bu yana herkes insansız hava aracı konusunda ahkâm kesmeye başladı. Halbuki insansız hava araçları konusuna Türkiye ilgi gösterir, özel sektörünün de önü açılırsa önümüze tarihi bir fırsat çıkması an meselesi. Öyle milli uçak, milli tank, milli gemi gibi milli gösterip, yerli dolambaçlı yollara girmeden havacılık sektörünü çağımız itibarıyla en iyi yerinde yakalayabiliriz. Hatta bu alanda dünyanın birkaç ülkesinden birisi olabiliriz. Yapılması gereken, içerideki beyin güçlerine fırsat verip organize etmek.

        Başka bir şey gerekmiyor. Emin olun İsrail'den alınan Heronlar için sarf edilenden daha fazla emek de gerekmiyor..

        Şu an kendimize ait ne savaş, ne yolcu uçağımız var. Fakat geçmişte Vecihi Hürkuş, Nuri Demirağ gibi isimlerimizin geliştirip uçurduğu ürünleri biliyoruz. Bugün yerli değil, milli insansız hava araçları için oynanan oyunun geçmiş yıllarda bu iki isim için sahnelendiğini de biliyorum. Bu sebeple İsrail'e gidip dönmeyen Heronlar konusunda bakmamız gereken asıl adresler içeride."

        Evet 7 yılda çok değişti. En azından artık milli ve özgün tasarımlı ürünlerimiz var ama halen daha model konusunda sorunlar aşılmış değil. Halen daha kamu, çok paralar dökerek, düblikasyonlar yaparak, denetimsiz ar-ge kaynakları vererek kendi kontrolündeki kamu veya yarı kamu şirketlerle yol almayı tercih ediyor. Özel sektörün üstelik belli başarılara imza atmış olanların bile önü tam olarak açılmış değil. Yıllar önce dikkat çektiğim model sorunu henüz aşılabilmiş değil...

        HAVALİMANI GÜVENLİĞİNDEN GEÇEN TEK SİLAH !

        Yaşadığımız iletişim çağında yanımızda ayırmadığımız, hatta 24 saat beraber olduğumuz mobil cihazların (Cep telefonu ve tabletlerin) her geçen gün farklı bir yönü ortaya çıkıyor. En ilginci ise akıllı telefonların ‘Bir HAARP Silahı’ olarak kullanılabileceğine dair değerlendirmelerin yapılması.

        Bilgi sistemleri alanında çalışmalar yapanların bu yöndeki uyarıları, mobil cihazları nasıl kullanmamız gerektiği konusunda bir kez daha düşünmemizi gerektiriyor. Çünkü, bu işe kafa yoran uzmanlar cep telefonunun temel fonksiyonunun, GSM ve WIFI şebekeleri üzerinden iletişim kurmak olduğunu ancak cihazlarda hem GSM kuleleri hem de Wi-Fi Access Point'ler ile iletişim kurabilecek antenler mevcut olduğuna dikkat çekiyor. Wi-Fi veya GSM sinyallerinin, radarların çalışma tekniğine benzer şekilde özel uygulamalarla bir hedefe yönlendirilmesi halinde ciddi problemlerin olacağını vurgu yapıyorlar.

        KALP KRİZİNE VEYA YÜKSEK TANSİYONA SEBEP OLABİLİR Mİ?

        Mesela uçak kullanan bir pilota, alt kattaki komşuya veya önemli pozisyondaki bir şahsa, güvenlik personeline sinyallerin yönlendirilmesi halinde kalp krizine sebep olacağı belirtiliyor. Peki bu nasıl oluyor? Veya olabilir mi?

        GSM veya Wi-Fi sinyalleri,bir hedefe yönlendirilir ve yansıyıp geri dönen sinyaller özel bir uygulama (IOS için Objective-C, Android için JAVA) ile okunup görüntüye çevrilmesi halinde hedefte ciddi sorunlar ortaya çıkacağına dikkat çekiliyor. Diğer bir ifadeyle artık mobil cihazların silah gibi kullanılma dönemine geçildiği vurgulanıyor.

        Verilen örneklerden anlaşılan tehlikenin boyutu çok ciddi. Çünkü radarın çalışma mantığıyla aynı şekilde mobil cihazlar kullanılabiliyor. El radarının bir hedefe yönlendirilmesi halinde, kısa süre sonra o hedefte nasıl ciddi problemler başlıyorsa, artık mobil cihazlarda elde dolaşan bir tehlikeli radar gibi kullanılabilir. Bir kişi hedeflendiğinde onun kalp krizine veya yüksek tansiyonuna rahatlıkla sebep olacağının altı çiziliyor.

        Mobil cihazların, teknoloji çağında üstlendiği yeni misyon sebebiyle yakında insanlar, yanında oturan ve mobil cihazdan kulaklık ile müzik dinleyenden veya elinde cihazla meşgul olanlardan bile endişe etmeye başlayacak. Böylece akıllı cep telefonları da masumiyetini kaybedecek. Belki bu tarz tehlikelere karşı yeni cihazlara, yeni uygulamalara, sistemlere veya mekânlarda özel donanımlara ihtiyaç duyulacak.

        Mobil cihazların içinde gizlenmiş konumda olan (Teknolojik ve estetik sebeplerden) GSM ve WIFI antenleri (Bluetooth ve GPS'i antenleri şu aşamada değerlendirecek konumda değil) frekans bantları sayesinde duvarlardan geçebildiği içinher ikisi için de hem gönderici (Transmitter = TX) hem de alıcı (Receiver = RX) olmak üzere 2 anten bulunuyor. Sesin ya da datanın TX anteni üzerinden en iyi çeken GSM/Wi-Fi şebekesine gönderilip ve gelen sinyalleri de RX anteni üzerinden alınması iletişim çağında işin kötü yönlere dönüşmesinin de anahtarı konumunda.

        Üç GSM operatörümüz, Turkcell, Vodafone ve Türk Telekom uzmanlarının bu hususta bir çalışması varsa lütfen bizi aydınlatsınlar. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM), Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) ve Türk Hava Yolları (THY) yetkililerinin de dikkatini bu konuya çekmekte fayda var.

        PEKİ VATANDAŞ İÇİN ÇÖZÜM NEDİR?

        Tamam mobil cihazlar silah gibi kullanılabilir de havalimanındaki güvenlik personeli, uçakta pilot, kabin memuru, alt kattaki komşu, otobüsteki vatandaş, işyerindeki arkadaş ne yapsın? Nasıl önlem alsın? Alamaz, çünkü çözümü yok.

        Buna benzer bir konuyu yabancı kaynaklarda da gördüğüm için Türkiye’deki Kemmottron Bilgi Sistemi uzmanlarının uyarılarını dikkat aldım. Mesela yabancı kaynakta benzer mantıklı hava araçlarına nasıl zarar verilebileceğini anlatılıyordu ama önlem konusunda bir şeyin olmadığı belirtiliyordu.

        Mobil cihazların yukarıda saydığım riskleri konusunda da şu an itibariyle vatandaşın ulaşabileceği bir çözüm yok. Hatta istihbarat servislerinde de olması umuluyor. Düşünsenize bir devlet adamına bu şekilde saldırıldığını! Dolayısıyla konu hassas ve ciddi. Hatta ileri derecede casusluk ve terör kapsamında detaylar içeriyor.

        YATAK ODANIZA SOKMAYIN

        Ben size kendi çözümümü söyleyeyim. İşiniz olmadığı sürece akıllı telefonlarla veya tabletlerle yakın olmayın. Yatak odanıza sokmayın. Bulunduğunuz yerlerde aranıza mutlaka mesafe koyun. Sonra sabredin bakalım iletişim çağında neler olacak?

        Diğer Yazılar