Koronavirüs salgını sebebiyle bakıma muhtaç insanlarımızın ağırlandığı huzurevi ve bakımevlerinde neler oluyordur? Bir düşünün, tahmin edin bakalım neler olabilir? Neler yaşanır? Beslenmeleri, banyoları, hastalıkları, giyim-kuşamları aklınıza gelecek her konuda farklısorunlar söz konusu.
Şöyle bir tablo düşünün; Annenizi bakımevine bıraktınız. Ama bir vesileyle uğradığınızda size kadın bakıcıların temizliğiyle ilgileneceği sözü verilmesine rağmen, erkek çalışanın onu soyup, banyo yaptırdığını görürseniz ne yaparsınız? Üstelik anneniz ağlayarak bu durumdan şikayet ederse derdinizi kim anlatırsınız?
İki ayrı önemli isimden yaşananları öğrendim. Çok ciddi sıkıntılar yaşanıyormuş, ama devletin ilgili kurumları buraları gerektiği gibi denetlemiyormuş. Kontroller yapılmıyormuş. Buradaki insanların, karşılaştığı insan hakkı ihlallerinin ise gündeme gelme ihtimali dahi olmuyormuş. Denetime gidenler yetkililerin odalarında evraklarını doldurup, onun gösterdiği yerlere bakıp çıkıyormuş. Hatta araştırma yapanlar, anketlerle buradaki hizmetleri ölçmeye çalışanlar da benzer şekilde hareket ediyormuş.
Sağlık Bakanlığı adına bulunan görevliler de buraların nüfuzlu kişileriyle ortak hareket edip, bakımevi sakinlerinin hak ve sorunlarıyla çeşitli nedenlerle ilgilenmiyorlarmış. Neredeyse bakımevlerinin tamamının sorunları aynı, çözümü henüz yok.
Bu sebeple kurum adı yazmanın anlamı yok. Konuyla ilgili bazı araştırmaları da okudum. Huzurevleri hakkındaki olumsuzlukların en önemli nedenlerinden biri yaşlı bakım hizmeti verenlerin maruz kaldığı risk faktörleriymiş. Ama o riski azaltacak hiçbir girişimin olmaması, sıradan bir iş gibi görülmesi doğru olabilir mi?
Koronavirüs salgını sebebiyle bakıma muhtaç kişilerden daha fazla para talep edilmeye başlanmış, ama daha az ilgi gösteriliyormuş. Normal sarfiyat kalemlerine maske, eldiven, dezenfektan gibi ilave malzemeler, aşırı miktarlar yüklenip fatura ediliyormuş. Gücü yetenler, bu dönemde "kalacak yeri var" diye ses çıkarmadan ödeme yaparken, bazıları için durum her türlü ihmale kadar varıyormuş. Kamera gibi tedbirlerde etkin değilmiş, caydırıcı olmuyormuş.
Temizlik ve hijyen en önemli problemmiş. Hatta bazılarında ağır kokular söz konusuymuş. Buralarda çalıştırılan kişilerin düşük gelirle istihdam edilmesi sorunun bir tarafını oluşturuyormuş. Yaptıkları işin zorluğu, meşakkati ve stresiyle birlikte aldıkları ücretle, emekleri arasında bir performans ilişkisinin olmaması en önemli handikapmış. Bu sebeple çalışan personelin büyük çoğunluğu değil, neredeyse hemen hepsi ya işini sevmiyor, ya da iş bulduğu an ayrılmayı düşünüyormuş.
Bakımevi sahiplerinin büyük çoğunluğu da buraları denetleyen kamu otoriteleriyle etkileşim içinde olmaları nedeniyle yapılan şikayetlerden netice alınamıyormuş. Şikayetçi olanlar (akraba, yakınlar) tescil edildiği için çekiniyorlarmış. Bakıma muhtaç yakınlarına yer bulamamak gibi bir sorunla karşılaşmamak adına sessizliği tercih ediyorlarmış.
Okuduğum bir araştırmada bakımevleriyle ilgili şu tespit yapılıyor;
Yaşlılara sunulacak hizmetlerin kaliteli ve işlevselliği için ilgili personelin konusunda uzman olması, bu işi severek ve benimseyerek yapması gerekir. Bu ilkelerle personel istihdam edilmesi, çalışanların sürekli eğitilerek maddi ve manevi yönden desteklenmesi icap eder.
Sorun iyi tarif edilmiş, ama bu şekilde özel yasal bir düzenleme yok. Bakımevlerinin sahipleri çeşitli yöntemlerle bakıma muhtaç insanlar üzerinden ciddi paralar kazanıyorlar. Sürprizlereaçık kazançlı sektörleri var. Çok göz önünde de değil. Rahatlar.
Öte yandan yaklaşık 2 bin 500 - 3 bin TL maaşla, zor şartlarda ve stres altında çalışarak, yaşamı zor idame ettiren bakımevi çalışanlar söz konusu. Bu yapıdan nasıl bir hizmet beklenebilir?