Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Dünya artık aşı ile yatıp kalkıyor. Her ülke sınırlı sayıdaki şirketten hızla ve uygun bedellerle aşı temin etmek için uğraşıyor. Ancak “Uygun bedel” mevzusu şu an en fazla gündem olan husus ve “Aşı diplomasisi” olarak ülkelerin gündemine girmiş durumda.

        Türkiye’nin Çin’den uzun süre önce aldığını açıkladığı, ancak getirilmesinde yaşanan gecikmelerin arka cephesinde birçok konuyla ilintili ciddi bir “Aşı diplomasisi” olduğunu unutmamak gerekiyor.

        Türk Hava Yolları (THY) ile getirilen aşının nereye indirileceği, ne zaman geleceğine yönelik yaşanan karmaşalar, tartışmalar ayrı bir durum. THY, Çin aşılarının İstanbul Havalimanı’na getirilip, sonra Ankara’ya gideceğini açıklamışken, aşının sahibi Sağlık Bakanı Fahrettin Koca gece sosyal medyadan aşıların direkt Ankara’ya geleceği haberini verdi. THY böyle bir karışıklığa neden sebep oldu, ayrı bir mesele…

        Fakat Kovid-19 salgınıyla baş etmek için birçok ülkenin aşı geliştiren ülkelerle “Aşı diplomasisi” yaptığını, bazı tavizlere zorlandığı unutulmamalı. Evet aşıda başarılı olan ülkeler aynı zamanda diplomatik kazanımlar peşinde. Sipariş verip, zamanında teslim alamayan ülkeler için sürekli olarak arka planda bir pazarlığın döndüğü düşüncesi hakim.

        "Çevre Ajansı" nereye kurulacak?

        "Çevre Ajansı" nereye kurulacak?
        0:00 / 0:00

        Yeni bir ajansımız daha oldu: “Çevre Ajansı.” Hayırlı olsun. Ancak şu anki mevcut kanunların uygulanmasında sıkıntı varken üzerine yeni bir bürokratik halka eklenmiş olmayacak mı? Böylece sorunlara müdahale gecikeceği için çevre kirliliği de hızlanarak artmayacak mı? Halbuki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan Hanımefendi’nin başlatmış olduğu “Sıfır Atık” hareketi mevcut kanunlarla ciddi yol alıyordu.

        Yaşadığımız sorunlar ve tablo ortada: Kaçak inşaat, imar pisliği, bağa bahçeye yetmeyen dereler için kurulan HES’ler, barajlarının etrafındaki kirlenmeler, su kaynaklarının kötü kullanımı, kuruyan göller, yurtdışından ithal edilen plastik çöpler, deniz kirliliği ve sahil işgalleri… Ve bunlara karşı mücadele edenlerin başarısızlığı…

        Çevre ve Şehircilik Bakanlığı başta olmak üzere mahalli idareler, belediyeler çevre konusunda yeterli duyarlılığa sahip değil. Mevcut yasalar da uygulanmıyor. Yolunu, yöntemini, adamını bulan uygun bedellerle yasaları çiğnemekte özgür. Çevre sorunu sadece duyarlı, bilinçli vatandaşı üzüyor. Çevre bilinci olmadıktan ve mevcut kanunlar hayata geçirilmedikten sonra “Çevre Ajansı” bürokrasiyi artırır, karmaşaya sebep olur. Bu esnada çevre daha fazla kirlenir.

        Mesela Türkiye’nin atık pil sorunu nasıl çözülüyor? Pil ithalatçılar mevcut yasa çerçevesinde bir dernek kurmuşlar, ama hiçbir soruna şikâyete cevap veremiyorlar. Plastik ayrı bir sıkıntı. Çöplerin kaynağında ayrıştırılıp değerlendirilmesi bambaşka vizyon isteyen ciddi bir problem. İlgili kamu otoriteleri ise yeni kurumlar oluşturmaya çalışarak sorunlar ötelemektedir.

        Yaz saatinden başka malzeme yok mu?

        Yaz saatinden başka malzeme yok mu?
        0:00 / 0:00

        Yaz saati tartışması kapandı sanıyorduk. Meğer zihinlerde canlı duruyormuş. CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, kaldırılması yönünde yasa teklifi vermiş. İnşallah Ağbaba’nın anlamak, daha iyi hale getirmek için gram enerji harcamadığı bu konu bir daha bu şekilde açılmamak üzere kapanır. Zira Ağbaba’nın iddialarının hiçbirisi doğru değil. Azıcık araştırma, fayda/zarar analizi bile yapılmamış.

        Bilindik argümanlarla savunma yapılıyor. “Karanlıkta uyanan, işe veya eğitimi gitmek zorunda kalan milyonlarca bireyin çoğu kez gün ışığından yararlanmamasına…” Şeklinde başlayıp devam eden cümlesinde Ağbaba, kendince başka gerekçelerde sayıyor ve kaldırılsın diyor. Aklı başında hiç kimse bu gerekçeleri sonuna kadar bile okumaz.

        Türkiye’de vekillerde dahil olmak üzere genelde olaylara toptancı bir zihniyetle bakılıyor. Ama çoğunluğun, ülkenin faydası dikkate alınmadan, herkes bulunduğu konuma göre ihtiyaç tanımlıyor. Mahalli çözümler, ihtiyaca göre tanımlamalar, kafa yormalar, yenilikler için çaba sarf eden yok.

        İstanbul ve Ankara’da yaşayan gazeteciler de çocukları sabahın erken saatlerinde okula gidiyor diye yaz saati uygulamasına karşı çıkmıştı. Ne kadar menfaat odaklı, benmerkezci bir yaklaşım olduğunu söylemeye gerek var mı? İstanbul karanlıkken Kars’ta, Hakkari’de, Ağrı’da güneş çoktan doğmuş oluyor. Oralardaki çocuklar akıllarına bile gelmiyor.

        Böylesine büyük bir ülkede yaşadığımızı, buna göre çözüm üretilmesi gerektiğini gündeme getirmek yerine saatin ileri geri alınması tartışılıyor. Böyle bir ülkede mesailer, eğitim neden aynı saatte başlar ve biter. Okullar neden aynı tarihlerde açılır ve kapanır. Tatili çıkılır. Milli Eğitim Bakanı’na soralım bakalım mantıklı bir cevap alabiliyor muyuz? Azıcık kafasını kaldırıp gelişmiş ülkelere bakan yok mu?

        Diğer Yazılar