Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Elektriğe gelen zam hayatımızın hemen hemen her noktasında cebimizden daha fazla para çıkmasına sebep olacak. Döviz fiyatlarının başını alıp gitmesiyle eriyen gelirlerimiz, düşen refah seviyemiz elektrik zammıyla daha da aşağı inecek. Küresel piyasalarda hem boru doğalgazı hem sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) fiyatları yukarı yönlü seyrediyor.

        Kısa süre önce Avrupa’daki gaz fiyatlarına dikkat çekerek Çin ve Uzak Asya’dan diğer ülkelerin yoğun LNG taleplerinin etkisini yazmıştım. Türkiye içinse durum daha kritik. Bir yandan doğalgaz fiyatları ABD Doları cinsinden yukarı doğru çıkıyor, diğer taraftan ülkemizde dövizin yükselişi durdurulamıyor.

        Vahim olan ise elektrik üretimimizin halen daha önemli bir kısmı yaklaşık yüzde 50’si ithal doğalgaz ve kömür kaynaklı. İthal doğalgaz ve kömür aynı zamanda elektrik üretiminde baz gücü oluşturuyor.

        TEİAŞ verileriyle elektrik üretiminde detaya girmek gerekirse gigawat/saat (GWh) olarak ithal kaynaklara göre dağılım şöyle;

        • - Mart 2020’de doğalgazın elektrik üretiminde payı yüzde 19,33’den takribin 10 puan artarak Mart 2021’de yüzde 29,03 yükselmiş.
        • - İthal kömürde ise aynı dönemde küçük bir miktar azalma var. Mart 2020’de ithal kömürün elektrik üretimindeki payı yüzde 21,48’den yaklaşık 2 puan azalarak yüzde 19,37 olmuş.
        • - Elektrik üretimindeki ithal kaynak payına mart ayı itibariyle baktığımızda yüzde 48,4’lik bir rakam karşımıza çıkıyor.
        • - Barajlardaki su meselesini yani kuraklığı da hesaba katarsak ithal kaynaklar oranının daha da yükseldiğini söyleyebiliriz.

        Elektrikte yerli kaynakların payını vereyim tablo daha iyi anlaşılsın.

        Mart 2020’de hidro elektrik santrallerinin elektrik üretimindeki payı yüzde 29,06 seviyesinden Mart 2021’de yüzde 18,26’ya düşerken, yenilenebilir enerji kaynaklarının payında 2 puan yükselerek yüzde 18,65 olmuş. Mart 2021’de linyit kömürünün payı yüzde 12,54, taşkömürü yüzde 1,29, asfaltit yüzde 0,74 ve sıvı yakıtlar yüzde 0,10 olmuş.

        Mart 2021 itibarıyla Türkiye’nin kurulu elektrik gücü 96 bin megavata (MW) ulaştı. Kaynaklara göre dağılım şöyle;

        Hidroelektrik: %32,24

        Doğalgaz : %26,55

        Yenilenebilir: :19,88

        Linyit : 10,45

        İthal Kömür : %9,29

        Taş kömür : %0,84

        Asfaltit : %0,42

        Sıvı Yakıtlar: %0,33

        Gerçek maliyetlere bakınca doğalgazda konut abone grubu tarifesine yüzde 12, sanayi abone grubu tarifesine yüzde 20 zam gelmesine neredeyse oturup şükredeceğiz. Özellikle dövizin durdurulamıyor olması ülkemiz için en önemli sıkıntı. Fakat doğalgaz termik santrallerinin elektrik kurulu güç içindeki payı yeni yatırımlar olmaması, bazı santrallerin devre dışı kalması sebebiyle düşüyor. Ancak ihtiyaç olduğunda da üretimde en etkin faktör olarak yerini korumaya devam ediyor. Doğalgaz termik santralleri kuraklık riskine karşı önümüzdeki yıllarda da yerlerini koruyacak gibi... Bu yıl yaşananlarda buna işaret ediyor.

        Çok sayıda gerekçe sıralansa dahi “elektriğe neden zam geldi?” Sorusunun basit cevabı maliyet artışı olabilir. Zaten ilgili kamu kurumlarının açıklaması da böyle. Fakat asıl sebeplerden birisi hatta en önemlisi dövizdeki hareketlilik. Bu ne kadar maliyet artışı olarak anlatılır bilemiyorum. Ekonomi yönetimi bu işin neresinde? Bunu nasıl tarif etmek gerekir?

        Son yıllarda Türkiye ekonomisindeki dalgalanmalar, istikrarsızlık, sıcak para bulunması için kaidesiz, kuralsız hareketlenmelere müsamaha gösterilmesi, son yıllarda yabancı vatandaşlara sağlanan imkanlarla ülke içi dinamiklerin bozulmasının da bu elektrik zammında payı söz konusu.

        Bir de yenilenebilir enerji kaynaklarına akıtılan dövizlerin gölgelenme hadisesi var. Sanki rüzgârdan, güneşten, jeotermal ve biyokütle kaynaklarından bedava elektrik elde ediyormuşuz gibi bir hava estiriliyor. Yenilenebilir enerji kaynak ihalelerinde halen daha yerli ve milli üretimlere yeterli seviyede öncelik verilmediğini de bir kez daha hatırlatmış olayım.

        Örnek bir YEKA ihalesi yapıldı ve Türkiye 1000 MW kapasiteli Konya Karapınar Güneş Santrali ile beraberinde Kalyon Güneş Teknolojileri Fabrikası’nı kazandı. Güneşten elektrik üretiminde teknoloji ihracat edecek konuma geldik. Bu ve benzeri yaklaşımların devam etmesi lazım. Fakat şu an itibariyle mevcut düzenlemelerle güneş, rüzgâr, jeotermal ve diğer enerji kaynaklarının altyapısında ithal teknoloji ürünlerine milyarlarca dolar ödemeye devam ediyoruz. Yerli ve milli ürünlere istenen seviyede alan açılmıyor, ihalelerde yabancı ürünlerin üstünlüğü söz konusu.

        İthal doğalgaz ve kömür ile birlikte ithal enerji teknoloji ürünlerine de devletin ilgili kurumlarının hassasiyet göstermesi gerekiyor. Elektrik fiyatlarında ithal teknoloji ürünlerinin etkisinin azaltılması için de çalışmalar yapılması lazım. Lobilerin “yenilenebilir enerji kaynaklarınız var” yönlendirmesine yenik düşmeden doğayı, çevreyi koruyacak düzenlemeler yaparak, yenilenebilir enerji kaynakları harekete geçirilmelidir. Rüzgâr ve jeotermalde ortaya çıkan aceleci ve bilinçsiz yatırımların çevreye verdiği zararların tamirinin mümkün olmadığını söylemeye gerek yok. İthal teknoloji sebebiyle oluşan yüksek maliyetler karşımıza elektrik zammı olarak çıktığı gibi çevreye etkileri ise henüz konuşulmuyor.

        Netice itibariyle elektriğe tüm abone grupları için yüzde 15 zam yapılmasının, elektrikte son 3 yıllık artışın yüzde 100’ü geçmesinin sadece bu sene başından itibaren doğalgazda fiyat artışının yüzde 20’ye ulaşmasının tek sebebi enerji kaynaklarının maliyetleri değil. Bu zamlarla birçok şeyin maliyetini ödediğimizin de bilinmesi lazım. Eğer gerçek maliyeti hesabıyla zam yapılmış olsaydı zannediyorum fiyat artışının biraz daha fazla olması gerekirdi. Dolayısıyla sonbahar gibi bir zam dalgası daha gelebilir.

        Diğer Yazılar