Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dünya Kupası tüm sporseverler için beklenen en büyük organizasyondur. Maçların heyecanı bir yana, yıldız futbolcular, farklı kıta ülkeleri, genç yetenekler, teknik direktörler hepimiz için keşfedilmeyi bekler…

        Rusya’nın ev sahipliğinde yapılan şampiyona, kendi adıma "hayal kırıklığı olarak geçti" diyebilirim. Öncelikle, Güney Amerika ülkelerinin “düşüşü” ilginçti. Arjantin, Brezilya, Uruguay hayal kırıklığı yaratırken; Meksika, Kolombiya ve Peru kupaya yalnızca renk katabildiler.

        İlk olarak Brezilya kadrosunda bulundurduğu sayısız üst düzey futbolcuya karşın takım olma özelliğini bir türlü gösteremedi. Bir maç dışında sıradan bir takım gibiydiler. Tıpkı Arjantin ve Uruguay gibi. Buna karşın çok fazla bir şey beklenmeyen Meksika ve Peru daha dinamik ve dikkat çeken bir takım oldular. Güney Amerika takımlarının Rusya’da bir varlık gösteremeyişi futbol düşünürleri için yeni bir araştırma konusu olmalı. "Bireysel yetenek mi, takım oyunu içinde yeteneğin kullanılması mı?" sorusunun yanıtını yarı finale çıkan takımlarda görmek mümkün. Belçika, Fransa, İngiltere ve Hırvatistan yükselen Avrupa futbolunun şifrelerini de ortaya koyuyor aslında…

        Futbol anlayışı birbirine çok yakın olan İspanya ve Portekiz, tıpkı Güney Amerika takımları gibi düşüşe geçen sistemin Avrupa ayağıydılar. Üstelik Messi ve Ronaldo bu düşüşü durduramayan yıldızlar olarak tarihe geçtiler… Her şeyin bir sonu olduğu gerçek. Yine de dünya yıldızı oyuncuların şampiyonaya renk katmalarını beklemek hepimizin hakkıydı…

        FRANSA BASİT OYNUYOR

        Messi’li Arjantin’i eleyerek dikkat çeken Fransa Milli Takımı, 2016 Avrupa Şampiyonası’nda final oynamıştı. Aradan geçen 2 yıllık süreçte takımı gençleştirmeyi ve yeni bir ekol yaratmayı başardılar. Teknik direktör Didier Deschamps’ın öğrencileri aslında bu yolda ciddi bir aşama katettiler. 1998 Dünya Şampiyonluğu ardından, 2006’da final oynamaları hiç de yabana atılacak bir takım olmadıklarını gösteriyor…

        Pogba, Kante gibi güçlü isimlerin takımı yönetmesi, oyun disiplininden kopmalarını önlüyor. En önemlisi ise 19 yaşındaki Mbappe’nin turnuvaya adını yazdırması oldu. Griezmann ve Giroud ile hucüm hattını güçlendiren Mbappe, hızı ve topa hakimiyeti ile her zaman tehlike yaratacak potansiyele sahip bir oyuncu. Bu özelliğini bir kez daha Rusya’da gösterdi…

        Aslında Fransa basit futbolu oynayarak rakiplerini devre dışı bırakıyor. Savunma güvenliği ve hızlı topla çıkma düşüncesi Didier Deschamps’ın başarısıdır. 1998’de kazanılan Dünya Kupası’nda takım kaptanı Deschamps, bu kez teknik direktör olarak kupayı kaldırmak istiyor. Rakibe göre analiz ve taktik kurmakta usta olduğunu son Belçika karşılaşmasında gördük. Pazar günü oynanacak final de yine Fransız teknik adamın takıma göre taktiği işi yarayacaktır…

        PROJE TAKIMI BELÇİKA

        Yarı finalde Fransa’ya elenen Belçika, turnuvanın sürpriz yapacak tek takımıydı. Son 10 yılı futbolcu yetiştirme ve sistem oturtmayla geçiren, Roberto Martinez’in takımı genç oyuncuları ile dikkat çekti. Milli takım ve kulüpler kurulan futbol akademileri ile yepyeni bir jenerasyon yarattılar. Üstelik Eden Hazard gibi yıldız bu altyapının ürünü. Yarı finalde, daha güçlü bir takım olan Fransa’ya elendiler. Yine deortaya koydukları mücadele sistemin başarısını gösteriyor. Avrupa futbolunun geleceğini yeşertecek girişim Belçika modeli olacaktır hiç şüphesiz…

        Diğer Yazılar