Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Beşiktaş - Fenerbahçe derbisi golsüz sonuçlandı.

        Heyecanı yüksek, temposu düşük, orta oyunu izledik. Taraftarın gol beklentisi gerçekleşmedi. Oyuncuların fiziksel yetersizliği dikkat çekti.

        Çok faullü sert bir mücadele vardı. Her iki takım öncelikle rakibe pas şansı vermek istemedi.

        Fenerbahçe açısından bakıldığında, 70 dakikayı boşa harcadılar açıkçası. İlk 45 dakika Beşiktaş'ın bir tane gol pozisyonu vardı. Valencia ile Beşiktaş savunmasını çok zorladılar. Bu oyuncu tek başına çalıştı. Kalabalık savunma arasında kayboldu. Net bir gol şansı vardı. Kaleci Ersin'den döndü.

        Teknik direktör Jesus, takımın makine gibi çalıştığını söylese de, Beşiktaş karşısında bunu görmek mümkün olmadı. Çakılı orta saha, ileride çoğalamayan bir Fenerbahçe izledik. Oyun orta alanda sıkıştı. Bu anlarda, takımın bir sıçrayış yapması beklendi. İrfan Can beklentilerin çok uzağında kaldı. Topu ezdi. Olumlu pas vermekten uzaktı. Ferdi yine tek başına çalıştı. İleriye taşıdığı topları arkadaşları değerlendiremedi.

        Fenerbahçe çok gol atan bir takım olarak biliniyor. Bu sezon farklı bir oyun anlayışı ile beğeniliyor. Neredeyse her oyuncunun gol şansı ve becerisini izledik.

        Beşiktaş karşısında ise bırakın golü, pozisyona girmeyi bile doğru dürüst beceremediler. Tam bir hayal kırıklığı yaşattılar.

        Jesus, Beşiktaş'ın alan ve adam kapatacağını düşünmüş olsa da, çözüm üretmekte yetersiz kaldı. Yaptığı değişiklikler zamanlama açısından geç oldu. Yorulan, enerjisi düşen takımı ateşleyecek oyunculara ihtiyacı vardı. Pedro, rakip savunma arasında kayboldu. Çok etkisizdi. Crespo ile Arao ancak rakibi durdurmak, oyunlarını bozmakla görevlendirilmişlerdi. Ofansif anlam da hiçbir şey yapmadılar. Organizasyon olmayınca üretim de gerçekleşmedi.

        Fenerbahçe’de topla en çok oynayan kaleci Altay’dı. Bu gösterge maçın nasıl geçtiğinin en somut örneğiydi. Savunma görevini yaptı. Bunu söyleyelim. Hata yapmadılar. Ancak topu oyuna sokmada beceriksizdiler. Çok pas hataları vardı.

        Fenerbahçe, deplasmanda bir puan alsa da oyun olarak kötüydü. Önceki performanslarının çok gerisinde kaldı. Rakip kaleyi zorlayan görüntü yoktu.

        Beşiktaş'a gelince; kendi sahasında taraftarın büyük desteği ve coşkusuna rağmen kazanamadı. Teknik direktör Ismael, öncelikle yenilmeden maçı bitirmek istiyordu. Rakibin oyununu bozmak üzerine bir taktik anlayışı vardı. Kazanılan topları hızlı kullanmak istediler. Savunma arkasına atılan toplarla şans bulmak istiyorlardı. Ne var ki rekor denecek sayıda ofsayta düştüler.

        Fenerbahçe'ye alan bırakmadılar. Yakın oynadılar. Pas yapmalarını engellediler. Sonrası? Sonrası yoktu. Kazanılan topları kullanma konusunda zorlandılar. Oyuncular verilen taktiğin ilk bölümünü gerçekleştirseler de ardından ne yapacakları konusunda şaşkındılar.

        Teknik direktör Ismael de tıpkı Jesus gibi "korkak taktik" üzerine yoğunlaşmıştı. Kenar oyuncularını ileri çıkaramadı. Pas oyunu ile pozisyon bulamadılar. Duran toplarla etkili olmaya çalıştılar.

        Ismael'in en büyük hatası maça yaptığı hamleydi. Nedeni ise Gezzal gibi bir yeteneği kulübede tuttu. Oyuna çok geç aldı. Gezzal oyuna girince, maçın seyri de değişti. Son 15 dakika Fenerbahçe'yi resmen titrettiler. Arka arkaya kaçan pozisyonlar izledik. Maçın tamamında neredeyse tek bir hava topu alamayan Weghorst, Gezzal'ın ortaları ile iki net gol şansı yakaladı.

        Karşılaşmanın özeti; iki teknik adam bir puanı yeterli görmüştü. Yenilmeden oyunu bitirmek istediler. Savunma ağırlıklı bir oyun oynattılar. İyi futbol yoktu. Gol tamamen şansa kalmıştı. İki büyük takımın bu kadar vasat oyunu şaşırttı. Golsüz maçın temposu da tadı da yoktu.

        Jesus ve Ismael alınan birer puanla eleştirilerden kurtulduklarını düşünüyor olabilirler. Futbolun kalitesini mahvettiklerini de unutmasınlar...

        Diğer Yazılar