Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        IRAK Kürtleri tarihte yaşadıkları büyük zorlukların karşılığını alacakları günlere yaklaştıklarını düşünüyorlar. Hem Molla Mustafa Barzani'den Mesud Barzani'ye gelen muhafazakâr-gelenekçi kesim hem de daha sosyalist-ilerlemeci okulun devamı olan Celal Talabani'nin takipçileri gelinen noktada otonominin kendileri için yeterli olmadığını iddia ediyorlar.

        Barzani, son dönemde yaptığı açıklamalarda Irak'ın artık fiilen bölündüğünü ve bağımsızlığın Kürtlerin doğal hakkı olduğunu söyledi. Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) Dış İlişkiler Birimi Başkanı Felah Mustafa da bağımsızlık kararını, bu zamana kadar uygulanan yanlış politikalardan ötürü büyük acılar çeken Kürt halkının vereceğini belirtti.

        Açıklamalara bakılırsa Irak Kürtleri tarihin kendi yanlarında olduğunu düşünüyorlar ve bağımsızlığın onlar için kaçırılmaması gereken bir fırsat olduğunu söylüyorlar. Peki, gerçek durum Kürtler açısından bu kadar heyecan verici ve olumlu mu?

        Sürekli çatışma ve istikrarsızlıklarla anılan bu coğrafyada Irak Kürt bölgesi son 10 yıldır tabiri yerindeyse "altın çağı"nı yaşıyor. Yatırımlar hızla artıyor, yüksek binalar Erbil semalarını süslüyor. Eğitimden ekonomiye, sosyal yaşamdan altyapıya büyük bir ilerleme söz konusu. Kürt bölgesinde 2011 yılında kişi başına düşen milli gelir 2003'e göre yüzde 1400 artmış, bu bölge bütün Irak'a yapılan yatırımların yüzde 55'ini tek başına çekmişti.

        Bunların hepsinin temelinde Irak Kürdistanı'nın güvenli ve istikrar vaat eden bir yer olması yatıyor. Ancak bu istikrar eğer bağımsızlığa gidilirse aynı ölçüde sürdürülebilecek mi? Kürtlerin kazanımları, elde ettikleri refah ve bugünlerdeki avantajları aynı şekilde kalacak mı?

        Bu soruya evet demek çok zor. Bölgesel aktörlerin Kürtlere yönelik politikalarını ve onlarla olan ilişki biçimlerini bugüne kadar olduğu biçimiyle devam ettireceğinin garantisi yok. Her ne kadar Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin (KYB) önemli isimlerinden Berham Salih, "Irak'ı bölen Kürtler değil, Şii-Sünni kavgasıdır" dese de Kürtlerin Irak'ı bölenler olarak Arapların husumetini çekeceklerine şüphe yok. Bu da bir başka uzun çatışma potansiyelini içinde barındıran bir denklem demek.

        Diğer taraftan sofradan payına düşenden fazla ya da hak ettiğinin ötesinde lokma götürme hırsı da beklenmedik komplikasyonlara yol açabilir. Bugün bir oldubittiyle ele geçirilen Kerkük, anayasal olarak Kürdistan Bölgesel Yönetimi sınırları içerisinde değil. Haliyle bu konu bir başka potansiyel çatışma ve anlaşmazlık konusu olarak devam edecek ve hem Irak genelinde hem de Kerkük özelinde Arap-Kürt ilişkilerini etkileyecektir.

        Üç önemli siyasi oluşum olan Kürdistan Demokrat Partisi (KDP), KYB, Goran Hareketi'nin her birinin halk nezdinde karşılıklarının olduğunu ve özellikle KYB ve KDP'nin silahlı güçlerinin bulunduğunu dikkate almak gerekiyor. Olası bir bağımsızlık sonrası bu gruplar arasındaki rekabetin bir siyasal uzlaşıya mı yoksa silahlı çatışmaya mı dönüşeceği ve devlet inşasının hangi dinamikler üzerine inşa edileceği bir başka çetrefilli konu.

        Evet, Kürtler için zaman geldi ve tarih onların yanında ve lehinde cereyan ediyor. Ancak her şeyden önce, "Tüm bunların anlamı, Irak Kürtleri için bağımsızlık mıdır?" sorusunun cevaplanması gerekiyor.

        Heyecandan daha çok aklıselim ile hareket edilmesi gereken bir süreçten ve acelece politikalar geliştirerek değil, soğukkanlı bir öngörüyle alınması gereken bir karardan bahsediyoruz. Umarım Kürtler kendileri için en doğrusunu yapar, kazanımlarını berhava etmezler.

        Diğer Yazılar