Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YAZI yazarken kafamın içinde kendi kendimle konuşuyorum. Sesim, bazen Tuncel Kurtiz gibi davudi, bazen ‘Mavi Ay’da David Addison’ı seslendiren Alev Sezer gibi muzip, bazen de Sezai Aydın’ın ‘Rocky’si gibi hafif kafası güzel tınlıyor kafatasımın içinde. Yalan yok, iç sesime âşığım...

        Ancak geçenlerde ağzımdan çıkanı kulağım duyduğunda, işittiğim sesten nefret ettim! Bir süredir gazetemizin ‘duayen’ sinema eleştirmeni Mehmet Açar’la Gazete Habertürk’ün Youtube kanalı için Sinema Sohbetleri yapıyoruz. Daha doğrusu Mehmet’in başrolde döktürdüğü bir sohbette ben ‘arkadan geçen adamı’ oynuyorum...

        Neyse, önceki gün Youtube’da “Acaba ne saçmaladım?” diye sohbeti izlerken, 3. dakikada can havliyle kapattım videoyu.

        Kendimi izlerken hiç tanımadığım bir adama bakıyormuşum gibi hissettim. Uyanamadığım bir karabasanın orta yerinde debeleniyormuşum gibi kan ter içinde kendi kendime “Bu el hareketleri, mimikler benim olamaz” diye isyan ettim.

        Ama asıl korkunç olan sesimdi!

        İnsanlar beni duyduklarında Morgan Freeman konuşuyormuş gibi hissediyordur diye düşünürken, aslında sesimin dev bir Serdar Ortaç olduğunu fark ettim. “Hayırrrrrrr!” diye bağırmak istedim ama bu felaket sesi daha fazla duymak istemediğim için sustum...

        JENNIFER’IN YÜZÜ

        BBC Türkçe’ye verdiği röportajda Selda Bağcan’ın kendi sesi için “Benzersiz bir ses, hiç kimseye benzemez” dediğini gördüğümde, “Acaba bütün şarkıcılar, oyuncular kendi seslerini duyduklarında ne hissediyor?” diye düşünmeye başladım.

        Sesinin kendisine enteresan geldiğini söyleyen Bağcan’ın, “Kendi sesimi dinlediğim zaman tüylerim diken diken oluyor...” dediğini duyduğumda ben de kendi sesim için aynı şeyi hissettiğimi fark ettim. Ama bir farkla Selda Bağcan sesinin güzelliğinden etkilenirken, ben sesimin korkunçluğu nedeniyle ürperiyorum...

        Hollywood Reporter’ın ‘Roundtable’ söyleşisine katılan Jennifer Lawrence, perdede kendisini izlemenin çok zor olduğunu söylüyor: “Sürekli sivilcilerime bakıyorum, kendimi göbekli falan görüyorum...”

        Jessica Chastain de kendisini izlerken ‘savunmasız’ hissettiğini söylüyor...

        Jennifer Lawrence ya da Jessica Chastain kadar güzel olsam, evimi kendi fotoğraflarımdan duvar kâğıtlarıyla kaplatırım o ayrı. Ama maalesef ben benim! Aynalar ya da mağazaların vitrin camları olmasa sokakta Brad Pitt’mişim gibi dolaşan ben ne zaman bir yerde yansımamı görsem, kendime bakmaya tahammül edemiyorum. :(

        SES TERAPİSTLERİ

        Uzmanlar ‘kendi sesinden nefret etmenin’ yaygın bir durum olduğunu söylüyor.

        Havadan süzülüp kulağımızın içine girip orada bazı sinir uçlarını titireştirerek beyne ulaşan ve orada sese dönüşen başkalarının sesiyle bir alıp veremediğimiz yokken, birçoğumuzun kendi sesini duymaya tahammül edemediğini, herkesin Selda Bağcan gibi kendi sesiyle mest olmadığını duymak beni biraz rahatlattı.

        Herkes bizi bir hoparlörden konuşuyormuşuz gibi duyarken, biz sinüslerimizde, kafamızın içindeki boşluklarda (ki bende bayağı boşluk var :) ve orta kulağımızda dolaşan kendi sesimizi tıpkı bir mağarada yankılanıyormuşuz gibi duyuyormuşuz... (Çok kabaca böylemiş yani.)

        Ve bir hoparlörden kendimizi duyduğumuzda ‘sesimiz kendimize tek taraflı geldiğinde, hepimiz Selda Bağcan gibi tepki veremiyormuşuz maalesef!

        Bir araştırmaya göre kendi sesi bir hoparlörden dinletilen insanların sadece yüzde 38’i kendi sesini tanıyabilmiş...

        Allah’tan her şeyin olduğu gibi bu ses meselesinin de terapistleri varmış. ‘Ses terapistleri’ tıpkı fizyoterapistler gibi ‘pipetten üfleyerek baloncuk yapmak’ türünden bazı özel egzersizlerle ‘sesinizi’ daha havalı hale getirebiliyormuş.

        Kendi sesinden nefret edenler artık daha fazla sessiz kalmamalı. Buradan yetkililere sesleniyorum: “Duyun sesimizi!”

        Diğer Yazılar