Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        U2, 90'ların en iyi 10 albümünden biri olan Achtung Baby'nin çıkış şarkısı The Fly'da “Bütün şairler hırsızdır...” diyordu.

        “Ne havalı bir söz...” diye düşünmüştüm. Gençtim, 'intihal', 'plagiarism', 'eser hırsızılığı' nedir bilmiyordum...

        Yıllar sonra Picasso'nun, “İyi sanatçı kopyalar, büyük sanatçı çalar” sözüyle tanıştım. Ünlü besteci Igor Stravinsky'nin “İyi bir besteci başkasını taklit etmez, başkasından çalar...” dediğini okuduğumda kendi kendime “Yok artık!” dediğimi hatırlıyorum. “Akılın yolu bu kadar mı bir olur arkadaş” diye isyan edip gözümde büyüttüğüm 'sanatçı'ların hepsinin 'eser hırsızlığını' iyi bir şey gibi göstermek için 'aynı cümle'yi söylemesi beni biraz kızdırmıştı o zamanlar.

        Sonraları bu “İyi sanatçı kopyalar büyük sanatçı çalar” cümlesinin Steve Jobs'a bile atfedildiğini gördüğümde zaten işin suyu çıkmıştı.

        “İYİ ROMANCI AHLAK DIŞIDIR”

        Bu konuda bence en dürüst usta yazar William Faulkner konuşmuş! “Olgunlaşmamış sanatçı kopya eder, olgun sanatçı çalar” dediği rivayet edilen (!) Faulkner, Virginia Üniversitesi’nde çalıştığı yıllarda yazar olmaya hevesli genç öğrencilerine şu tavsiyede bulunuyor: “Diğer yazarlardan ihtiyacınız olanı alabilirsiniz.”

        Usta yazar, “Bence iyi romancı ahlak dışı biridir” deyip ekliyor: “(Romancı) ihtiyacı olan şeyi alır, bunu açık ve dürüstçe yapar, çünkü aldığı şeyin başka insanların da kendisinden alacağı kadar iyi olmasını ve kendisinden alanların da aynı kendisi öncesinde aldığı için mutlu olduğu gibi mutlu olacaklarını ümit eder.”

        Nilgün Bodur
        Nilgün Bodur

        Faulkner, öğrencilerine “Çalın” derken Nilgün Bodur adlı ne yazdığı belirsiz bir 'yazarımsı'nın yaptığı gibi “Kendinize ait olmayan bir sözü kitabınıza aynen alın yakalanınca da 'Altında imzamın olması bu cümle bana aittir demek değildir' diye saçmalayın” demiyor. Nobelli yazarın tavsiyesinde altını çizdiği şey ‘çalma’nın ‘açık ve dürüstçe’ olması; sanatçının çaldığı ‘fikri’ geliştirip ona yeni bir şeyler katarak yeniden ortaya koyması...

        'OXFORD ÖDÜLLÜ' CİZRELİ MODACI

        Dün sosyal medyanın Nilgün Bodur ve 'eser hırsızlığı' konusuyla çalkalandığı saatlerde ajanslara bir haber düştü: “Oxford Ödüllü Cizreli modacı Mehmet Sait Dalmış, 55. Antalya Film Festivali'ne katıldı...”

        Modacı dendi mi Nurella'dan başkasını tanımayan ben Mehmet Sait Bey'in haberini okurken 'Oxford Ödüllü' bir modacımızın varlığından haberdar olmadığım için kendimden utandım!

        İçinide 'Oxford' geçtiği için “Neymiş bu ödül, kimmiş Mehmet Sait Dalmış?” diye Google'adım.

        Mike Mitchell adlı 5. sınıf bir aktörün karısının tasarımcısı(!) Dalmış, Oxford Socrates Ödülü'nü 2014 yılında almış; hem de 'En İyi Marka' ve 'En İyi Yönetici' dallarında çifte ödül!

        Utancım daha da büyüdü! Oxford Socrates Ödülü'yle ilgili yabancı kaynakları araştırırken The Times, Daily Mail gibi İngiliz gazetelerinde 24 Temmuz 2017'de çıkan haberleriyle karşılaştım.

        Mehmet Sait Dalmış, ödül töreninde.
        Mehmet Sait Dalmış, ödül töreninde.

        9 BİN POUND'A KALİTE ÖDÜLÜ

        Heberlerde Anton Savvov adlı Ukraynalı bir iş insanının Oxford Üniversitesi'nin adını kullanarak Europe Business Assambly örgütü adı altında, 'Sokrates Ödülü', 'Avrupa Kalite Ödülü' gibi sahte ödülleri parayla sattığı yazıyordu.

        Anton Savvov (sağda)
        Anton Savvov (sağda)

        Savvov'un şirketinde çalışanlar ödüllerin fiyatının 8 bin ila 9 bin 300 pound arasında değiştiğini belirtip ekliyorlar: “Büronuzun duvarında Oxford Üniversitesi yazılı bir sertifika için çok daha pahalı değil!”

        Gaydaların çalınıp, aralarında Lord'ların olduğu 'seçkin' davetlilerin konuşma yaptığı ödül törenleri bile düzenleyen Anton Savvov'un bu 'sahte ödül' işinden milyonlarca pound kazandığı söyleniyor. Müşterilerin Rusya, Ortadoğu ve Doğu Avrupa ülkelerinden olduğu da vurgulanıyor.

        Parayla aldığı Oxford Ödülü'nü adının önüne yazdırıpe Antalya Film Festivali'ne katılan modacı Mehmet Sait Dalmış'ın hedefi Antalya'yı hatta Türkiye'yi moda başkenti yapmakmış!

        Bu, parayı bastıranın aldığı, 'prestijli ödülü' 'İngiltere Oxford Sarayı'nda (ki belediye binası oluyor) aldığını belirten Dalmış, 'ödülün' kendisi için sürpriz olmadığını da ekliyor...

        Valla artık böyle ordan burdan çaldığı 'cümlelerle' kitap yazan, 'sahte ödüllerle' kendini pazarlayan, hatta başkasının fotoğrafını kendisiymiş gibi Instagram'da paylaşan 'ünlü'ler de benim için sürpriz olmuyor.

        Sayın Dalmış aslında her şeyi dün Antalya'dan geçen haberde söylediği şu sözlerle özetliyor: “Böyle bir projeyi hayat geçirdiğim takdirde ülkemde CİDDİ ANLAMDA EKONOMİ GELİRİ ELDE EDERİM diye düşünüyorum..."

        Mehmet Sait Dalmış ödülleriyle...
        Mehmet Sait Dalmış ödülleriyle...

        ARSIZ OLMASALAR BARİ!

        Hollywood filmlerinden, dizilerinden 'aşırılan' konular üzerine yapılan filmlerimizin, dizilerimizin, Arap ülkelerinden, Batı'dan 'iç edilen' ezgileri kendi bestesi gibi yutturup 'duayen' sanatçılarımızın, birden fazla usta şairin 'dizelerini' araklayıp 'patchwork şiirler' yazan anasının gözü şairlerimizin, cümle hırsızı kitap yazarlarının olduğu ortamda parasıyla kendi kendine ödül satın alarak, 'hayal satan' modacılarımızın olması hiç acayip gelmiyor...

        Hatta acayip olan biziz!

        Oray Eğin Habertürk'teki 'Yeni Türkiye tipi arsızlık' başlıklı yazısında tek şaşırdığı şeyin, Nilgün Bodur ya da Mehmet Sait Dalmış gibilerin, suçları her yüzlerine vurulduğunda pişkinlikle, temeli sadece maddi kazanca dayanan yeni tür bir arsızlıkla karşılık vermeleri ve her seferinde üste çıkmaları olduğunu söylüyordu...

        Haklı!

        Contemporary İstanbul'un kapısına kondurduğu 'devasa' 'kurukafa'sının İranlı ve ABD'li sanatçılardan 'esinlenme' olduğu iddialarına Ahmet Güneştekin, "İt ürür kervan yürür" diye 'nazik' ve 'çağdaş' bir tepki göstermişti.

        Instagram’da Frauke Hagen fotoğraflarını ‘çalıp’ kendisiymiş gibi paylaşan Aleyna Tilki durum ortaya çıkınca “Asıl hırsızlar bana hırsız diyenler” deyip işin içinden çıkmıştı.

        Nilgün Bodur, “Kitabımın satması birilerini çok rahatsız etti. Beni ailem ve sevenlerim takdir etsin” diye kesti raconu..

        Mehmet Sait Dalmış da bir 'yol' bulacaktır 'parayla aldığı ödülü' açıklarken; sonuçta Cizre'de Oxford vardı da o ödül almadı mı yani!

        İnsanlar artık “Ben temizim” demek yerine “Herkes kirli” diyerek aklamaya çalışıyorlar yaptıkları her ahlaksızlığı!

        Yaptıkları hödüklük, yalancılık, riyakârlık, hırsızlık bir şekilde yanlarına kâr olarak kalıyor da arsız olmasalar bari!

        Diğer Yazılar