Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bir ülkenin hazine, maliye ve ekonomisinin emanet edildiği bir bakan, ülkenin kaderinde ve geleceğinde çok hayati bir rol oynuyor demektir.

        Bu önemli bir sorumluluk, ciddi bir görev ve büyük bir vebaldir. Milletin parasına, devletin hazinesine ve çocuklarımızın rızkına sahip çıkacak ve kutsal bir emanet gibi onu koruyacaktır.

        İşte bu derece önemli görevleri üstlenen bir kişinin, bir gün Instagram’dan istifa ettiğini duymayı bu millet hak etmiyor.

        Binlerce yıllık devlet geleneğinde göreve gelmenin ve oradan ayrılmanın bir geleneği, teamülü ve adabı vardır.

        Hiçbir devlet, başka bir devlete ait bir sosyal medya platformu üzerinden, hazinesini ve ekonomisini teslim ettiği bakanının istifa ettiğini görmek istemez.

        Bu ciddi devlet, bu garip tavrı hak etmedi.

        Büyük bir devletiz. Libya’dan Azerbaycan’a, Suriye’den Somali’ye dünyanın birçok ülkesinde, çok kritik operasyonlar yürütüyoruz. O ülkelerde halkların umuduyuz, dayanağıyız, sığınacakları limanıyız.

        Bu devlet, süper güçlerin arasında ezilmeden, ülkesinin çıkarlarını korumak için mücadele veriyor, kendisine umut bağlayan halklara destek olmaya çalışıyor.

        Böyle bir ülkenin en önemli bakanlarından birinin istifa ettiğini, ülkede saatlerce bunun teyit edilemediğini, belirsizlik ve karmaşanın ülkeye hakim olduğunu tüm dünya izledi.

        Bu ülke bunu hak etmedi.

        Dünyada ekonomik kriz zirvede, virüs nedeniyle her ülke sıkıntıda. Türkiye de bundan mustarip. Halk ekonomik sıkıntılarını feryat ederek anlatıyor. Döviz sürekli yükselip can yakıyor.

        Zor durumdaki bir ülkede, ekonomi dünyası çözüm beklerken, bunun tek sorumlusunun aniden sosyal medyadan istifasını duymayı hak etmedi.

        Ağır görevdir. Zor bir makamdır. Saldıran, eleştiren, yıpratanı çoktur. Ailenden, sevdiklerinden, kendi hayatından fedakarlık yapmak zorunda olduğun bir görevdir. İnsan yıpranır, yorulur, tükenir…

        Ama bunu ifade etmenin, bunu anlatmanın, bu derdi dillendirmenin usulü, üslubu ve yöntemleri vardır.

        Görev bir emanetse, bu emaneti sahibine teslim etmenin nezaketli bir şekli vardır.

        Siyasi iktidar, bu şekilde görevden çekilmeyi hak etmedi.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan hazine ve maliyeyi Berat Albayrak’a emanet ettiği günden beri, gelen tüm eleştirileri, saldırıları onun adına göğüsledi. Sahip çıktı, tam destek verdi.

        O ise “at izi it izine karıştığı, hak ile batılın ayırt edilemediği bir dönemde…” diyerek, “Allah sonumuzu hayreylesin” diye bitirerek Instagram’dan istifa etti.

        Erdoğan da böyle bir istifa mektubunu hak etmedi.

        Hazine’nin ve ekonominin teslim edildiği bir bakanın istifa edip etmediği saatlerce belli olmadı. Instagram hesabının siber saldırıya uğrayıp, uğramadığı öğrenilemedi. Buna rağmen devlet bürokratlarının, siyasilerin Bakan Albayrak’a methiler düzüp, Cumhurbaşkanı’na, “istifayı kabul etmeyin” diye kampanya düzenlenmesini şaşkınlıkla izledi herkes.

        Bu devlet, bürokrasinin bu tutumunu hak etmedi.

        Instagram hesabından istifanın açıkladığı andan itibaren, büyük medya kuruluşları bunu vermekte tereddüt etti. Haklıydılar. Tarihte görülmüş bir şey değil çünkü.

        Sonra imla hataları, bozuk cümleler ve Türkçe sorununu görünce şüpheleri daha da arttı. Haberi vermemekte yine haklıydılar.

        Saatler geçti, siber saldırı olduğu, istifa olmadığına dair hiç bir açıklama yapılmadı. Akşam saatlerinde bu istifa, bakanın danışmanları tarafından doğrulanınca artık haber yapmanın “farz” olduğu duruma gelindi.

        Habertürk başta, çok az sayıda medya kuruluşu bunu haberleştirdi.

        Ama ülkenin ajansları, ana akım medyası, haber kanalları, ulusal gazeteleri bunu haber yapamadı. Aslında teyit edemediklerinden değil, korktuklarından dolayı bunu yapamadılar. Daha doğrusu içinde bulundukları akıl tutulması ve acziyet nedeniyle yapamadılar.

        Bu ülke, böyle bir medyayı hak etmiyor.

        Bir siyasi parti ya da iktidar için aslolan krizin çıkmasını önlemektir. Onu yapamamışsa, krizi iyi yöneterek en az hasarla oradan çıkmaya çalışılmalıdır.

        Krizi önleyemedikleri açık. Ancak en azından krizi yönetmekle hasarı azaltabilirlerdi.

        Bu yazının yazıldığı saatlerde kriz çıkalı 30 saat olmuştu. Ne Türkiye, ne dünya bu ülkede Hazine ve Maliye Bakanı’nın istifa edip etmediğini, resmi olarak öğrenemedi. Belirsizlik her dakika AK Parti’nin, iktidarın ve devletin mark değerini örseledi, yıprattı…

        Bu ülke böyle bir kriz yönetimini hak etmedi.

        Sonucu ne olursa olsun, Türkiye, bizler, hepimiz 8 Kasım 2020 günü yaşananları hak etmedik.

        Diğer Yazılar