Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İnsanı, bedenin çalışması değil, zihnin yoğunluğu yorar…

        Yorgun zihinler var her tarafta. Sanki dünyanın bütün yüklerini omuzlarında taşıyormuş gibi yorgunlar…

        Bedenler, zihinlerin yorgunluğu altında eziliyor. Halsiz, enerjisiz, isteksiz genç bedenler görüyorum… Zihinleri yorgun, ruhları kimi zaman daralmış, bedenleri koltuğa yığılmış…

        Neden yorgun zihinler?

        Çağın hastalığına yakalanmışlar da ondan.

        ÇAĞIN HASTALIĞINA YAKALANDIK ÇOĞUMUZ

        Bedeni yoran şey hareket etmekse, zihni yoran şey de onu sürekli uyarmaktır.

        Çağımız insanının günde 7-8 saati internette, sosyal medyada, telefonda, bilgisayar ya da televizyon karşısında geçiyor. İnanılmaz bir rakam bu.

        Zihin her gün 7-8 saat milyonlarca bilgi, paylaşım, fotoğraf, videoyu algılamak zorunda. Hepsini okuyor, yorumluyor, bir kısmını depoluyor, bir kısmını siliyor…

        Hele bir de bu materyaller ruhu daraltan, insanı üzen, öfkelendiren, geren şeylerse durum daha da vahim hale geliyor…

        Bunun insan zihninde yarattığı tahribatı henüz tam ölçebilmiş değil uzmanlar. Dijital çağın yaşam şekli ruhta, zihinde ve bedende nasıl komplikasyonlara neden oluyor, tam bilemiyoruz.

        Bildiğimiz şey zihin yorgun, ruhlar daralmış, bedenler halsiz…

        TAHAMMÜLSÜZLÜK VE ŞİDDET

        Yorgun zihnin dışa vuran en belirgin komplikasyonu tahammülsüzlük.

        REKLAM

        İnsanlar artık eskisi gibi hoşgörülü ve tahammüllü değiller.

        Çocukların sesine ve yaramazlıklarına tahammül edemiyor anne babalar.

        İnsanlar birbirini dinlemeye ve anlamaya tahammül edemiyor.

        Trafikteki en küçük tartışma şiddete dönüyor.

        Hayvanlara acımıyor, hatta şiddetlerini onlara yöneltiyor bazı insanlar.

        Siyasi tartışmalar, ideolojik kamplaşmalar, kutuplaşma tahammül sınırları yıkılmış insanlar sayesinde daha da derinleşiyor, keskinleşiyor.

        YENİ BİR TEŞHİS GEREKTİREN HASTALIK

        Buna “stres, depresyon” diyerek kestirmeden teşhis koymak ve işin içinde çıkmak niyetinde çoğu psikiyatristlerimiz ve psikologlarımız.

        Sonra da antidepresanlarla sorunu çözmek istiyorlar.

        Oysa bu başka bir şey olsa gerek. Buna yeni bir isim, yeni bir teşhis gerekli. Dolayısı ile yeni tedavi yöntemleri geliştirilmeli.

        Bu insanların yaşam sevinçlerinin tükendiğini de görüyorum. Hayattan zevk almıyorlar. Mutsuzlukları karamsarlığa dönüşüyor çoğu kez. Sonra öfkeye ve şiddete eviriliyor.

        Yorgunlar ve bunun bedensel bir yorgunluk olduğunu düşünerek dinlenmek istiyorlar. Oysa bedenleri yorgun değil, zihinleri ve ruhları yorgun.

        Bedeni dinlendirme dedikleri şey, uzanıp, telefonla yine sosyal medyada vakit geçirmek… Yorgunlukları bu yüzden geçmiyor.

        Bedenin yorgunluğunu dinlenerek ve enerji veren gıdalar alarak geçirebilirsiniz. Peki zihniniz yorgunken, ruhunuz daralmışken onları nasıl dinlendireceksiniz?

        Modern psikoloji buna “stresi yönetmek” diyor. Bunun birçok yöntemi, ilacı, talimatnamesi var. Ama teşhisimiz stres değil de başka bir şey ise, yeni tedavi yöntemleri bulmak gerekecek.

        KAÇACAK BİR ADA KURMALISINIZ

        Aynı dertten mustarip biriyim tabii ki. İşim gereği her gün saatlerce haber, analiz, makale okumak, haberleri izlemek zorundayım.

        REKLAM

        Bedenimin değil de zihnimin yorgunluğunu, hiçbir fiziksel şey yapmadan yine de yorgun olduğumda fark ettim.

        Yorgun olan beden değilse, zihin nasıl oluyor da tüm bedenimi ve yaşam şeklimi bu denli etkiliyor? Çünkü mutluluğumu, yaşama sevincimi, hayata pozitif bakmamı sağlayan da zihnim ve ruhum.

        Kendi kendime deneyler yaptım. Şunu buldum:

        Tüm bunlardan kaçacağım bir ada yaratmak.

        Benim adam, doğa ve toprak oldu.

        Buraya kaçıp, telefondan, sosyal medyadan ve zihnimi yoran tüm o kötü tartışmalardan uzak duruyorum. Negatif enerji veren hiçbir konuyu düşünmüyorum.

        Sadece doğayı keşfetmek için uğraşıyor zihnim. Hayranlıkla bir sarmaşık yaprağının yeşilden kırmızıya dönen serüvenini izliyorum bu mevsimde.

        Ağaçlarda, bitkilerde yeşilden sarıya, sarıdan kırmızıya, sonra kahverengine dönen bir hikaye var şu anda. O hikayenin bir parçasıyım ben. Ağaçların, kuşların, böceklerin içinde doğanın bir parçası yani.

        İşte ait olduğum ana rahmine dönerek rehabilite ediyorum kendimi. Benim adam burası.

        Fakat sizin adanız farklı olabilir.

        Müziklerin arasında bir ada kurabilirsiniz. Kitapların, romanların içinde bir ada inşa edebilirsiniz.

        Hobi bahçelerinde, el sanatlarında, denizin ortasında… Size kalmış bir yerde zihninizi ve ruhunuzu yoran her şeyden kaçabileceğiniz bir ada inşa edin. Mutlu olacağınız şeyleri taşıyın sadece oraya.

        İşte ancak orada zihninizi dinlendirir, ruhunuzu rehabilite edebilirsiniz.

        Diğer Yazılar