Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Genç bir insanın heyecanlı, canlı ve enerji dolu yaşamları beni hep mutlu eder. O nedenle gençlerle bir arada olmayı çok severim.

        Son dönemlerde gerek üniversitede, gerek okurlarım arasında bana yazan gençlerde bir karamsarlık, içe kapanma, enerji yoksunluğu ve geleceğe dair belirsiz düşünceler görüyorum.

        Öte yandan çocuklarının umutsuzca hayata bakışını gören arkadaşlarımın, çaresiz dertlenmelerine şahit oluyorum.

        Babalar, anneler, oğullarını, kızlarını canlandırmak için çaba harcıyor bu devirde.

        Nasıl da tuhaf bir çağda yaşıyoruz.

        Bir gencin coşkun hayallerini dizginleyen, havada uçan ayaklarını yere basması için zorlayan, dağlardan kopan seller gibi akan enerjisini doğru yerde kullansın diye çabalayan ebeveynlerin devrinde yaşadık oysa.

        Şimdi nasıl da tersine döndü her şey.

        Bazı gençler yaşlandı sanki. Takati tükenmiş yaşlılar gibi, bir şey yapmadan duruyorlar öylece.

        Birinin gelip onları yerinden kaldırmasını, elinden tutmasını, ne yapması gerektiğini söylemesini istiyorlar.

        Kendi içlerinde enerjileri tükendiğinden, dışarıdan bir gücün kendilerini harekete geçirmesini bekliyorlar sanki.

        Okulu bitirmek üzere olan öğrencilerimin ne yapacağını bilememesi, gelecekte ne olacağına dair kaygıları beni doğrusu üzüyor.

        GENÇLER NEDEN YORGUNLAR?

        Neden?

        Gençlerin bir kısmı neden böyle?

        Birçok nedeni var kanımca…

        En başta zihinleri yorgun hepsinin. Zihni yorgun olanın, bedeni de yorgun olur.

        Her gün binlerce, on binlerce mesaja muhatap oluyorlar. Televizyondan, radyodan, internetten, sosyal medyadan, oyun konsollarından, cep telefonundan her dakika zihinlerine mesaj yağıyor.

        Bunları okumakla kalmıyorlar, sonrasında zihinlerinin bir kısmı orada takılı kalıyor. Beğenildi mi, birisi alıntıladı mı, mesaj yazdı mı, ne dediler?…

        Tümü için zihinleri bir enerji harcıyor, yoruluyor ve başka şeylere güçleri yetmiyor artık.

        Streslerini yönetmesini bilmiyor gençler bir de… Şehir yaşamı, pandemide eve kapanmaları, enerjilerini tüketememeleri streslerini daha arttırmış. Bunu yenmek için bir şeyler yapmaları gerek ama bunu yapamıyorlar.

        Zaten modern şehir yaşamı bu çocukları zora sokmuşken, bir de virüs belası geldi üstüne.

        GENÇLER BÜYÜKLERİN KAVGASINI İZLİYOR

        Bu gençlerin ülkede yaşananlara dair itirazları, eleştirileri, beklentileri, kaygıları var. Sanırım enerjilerini tüketen önemli şeylerden biri de bu.

        Bize bakıyorlar, biz büyüklere… Televizyonlarda, Meclis'te, kamuoyu önünde nasıl tartıştığımızı, nasıl birbirimizi suçladığımızı ve ağır sözler söylediğimizi izliyorlar.

        Bu kısır kavgalardan bıkmış durumdalar. Hiçbirine de ilgi göstermiyorlar aslında. Ama ülkenin büyüklerinin bu hali, onlara karamsarlık, umutsuzluk, çaresizlik olarak yansıyor.

        Almanya’da ERASMUS programıyla okuyan bir genç, “neden benim ülkem de orası gibi değil” diyerek göz yaşı döktüğünde, ne diyeceğimi bilemedim.

        Zira tam onun yaşındayken, yani yirmili yaşlarımda, hayatımda ilk defa yurt dışına çıktığımda Almanya’ya gitmiştim. Frankfurt caddelerinde dolaşırken aynı göz yaşını ben de dökmüştüm. “Neden benim ülkem de böyle değil?”

        30 yaşımda Amerika’ya, 40 yaşımda Japonya’ya gittiğimde de aynı soruları sordum hep… Ancak ben o zaman kendi ülkemin de böyle olması için çalışmak, bir şeyleri değiştirmek için daha çok çabalamak için hırslanmıştım…

        Ve bir şeyler de yapılmıştı. Bundan 20 sene önce benim yaşadığım Türkiye ile bu gencin yaşadığı Türkiye aynı değil. Daha iyi durumdayız aslında.

        Ancak gençler bunu hissetmiyor. Onlar kendi hatırladıkları yıllarla ve diğer devletlerle karşılaştırıyorlar durumu.

        Yani 5 yıl önce, on yıl öncesiyle kıyas yapıyorlar.

        Benden sonra gelen kuşakların da aynı soruları sorması, ancak bu kez umutsuzca bir şeylerin değişmeyeceğine inanması beni çok etkiledi.

        UMUTUSUZ OLAMAYIZ GENÇLER!

        Onlarla konuşuyorum...

        Ve diyorum ki,

        Hayır… böyle bırakmamalısınız kendinizi…

        Hayır… bunu değiştirilemez bir kader olarak görmemelisiniz.

        Bu ülkede çok şey değişti, çok tabular yıkıldı, düzenler değişti…

        Yine olacaktır… Yanlış gördüğünüzü eleştirin, itiraz edin, düzeltmeye çalışın ama umutsuzluğa kapılmayın…

        Bu ülke sizin, asla terk etmeyin.

        Biz büyüklerin hatalarından ders alıp aynısını tekrar etmeyin…

        Doğrularını görüp örnek alın…

        Ama bu ülke de Almanya gibi olacak güce sahip, potansiyele sahip bunu unutmayın.

        Bunu da siz yapın, siz değiştirin.

        Yeter ki gençken yaşlanmayın…

        Diğer Yazılar