Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        “İlk cemre havaya düştü”…

        Güzel bir haberin insanın kalbine mutluluk düşürmesi gibi…

        Duyduğumuzda içimizde bir ferahlık, bir sevinç oluşuyor değil mi?

        Sebebi, cemrenin baharın müjdecisi olmasından.

        Soğuk geçen bir kışın ardından, tatlı bir sıcaklığın gelişinin müjdesi havaya, suya, toprağa düşen cemre…

        Bu sıralar cemrenin düşmesi gibi içimizi ısıtacak, ferahlatacak bir haber almaya özlem duyuyoruz hepimiz.

        Öylesine ihtiyaç duyuyoruz son zamanlarda.

        Bazen telefon çaldığında, mesaj ya da mail geldiğinde, güzel bir haber alsak, mutlu olsak, sevinsek diyoruz…

        Sebebi kış gibi geçen ömrümüzün, bahar gibi günlere özlem duymasından.

        Pandemi, ekonomik sıkıntılar, iş yerlerindeki sorunlar, siyasetin sert ve öfkeli hali, sosyal medyadaki tartışmalar, seviyesizlikler, medyanın tekdüzeliği…

        Bu yetmezmiş gibi, neredeyse her gün bir ölüm haberi alıyoruz. Corona ya da onun tetiklediği hastalıklardan ne çok yakınımız, tanıdığımız, sevdiğimiz göçtü bu dünyadan…

        Hepsini topladığınızda soğuk, yağışsız, kuru bir ayaza benzeyen kış gibi geçiyor hayatımız son zamanlarda.

        O nedenledir ki suya, toprağa, havaya düşen cemrenin müjdesi gibi, güzel bir haber alsak diye kulağımız, gözümüz, gönlümüz hep açık bekliyoruz.

        Biliyor musunuz, bazı insanlar cemre gibidir. Gelişleri insana mutluluk verir. İşte o insanlar da azaldı. Yolunu gözlediğiniz kaç kişi var hiç düşündünüz mü?

        Acaba pandemiden dolayı gidiş gelişler olmadığı için mi artık kimsenin yolunu gözlemez olduk?

        Belki de daha önceden başladı. Cemre gibi evimizde düştüğünde bize mutluluk ve ferahlık veren insanların gelişleri seyreldi.

        Bunu anladım ama güzel haberlerin gelişi neden seyreldi bu kadar?

        Nice zamandır sürpriz şekilde, hiç beklenmedik anda aldığımız güzel bir haber yok sanki. Bana mı öyle geliyor acaba?

        Ama etrafıma bakıyorum rutinleşmiş, sürprizi ve heyecanı azalmış hayat yaşayan o kadar çok insan var ki…

        Hepsi baharı özler gibi, güzel haber alacakları seslere kulak kabartmışlar.

        Bekliyorlar ama gelen pek müjdeli haber yok sanırım…

        İçimize kapanıyoruz bu yüzden. Dışarıdan gelen giden olmayınca iyice yalnızlaştık, çoraklaştık.

        Dijital teknoloji de derman olmadı. Öyle görüntülü konuşmalardan, sesli sohbetlerden tat almıyoruz. Bizim gibi sıcak kanlı Akdeniz insanlarına uymadı bu teknoloji.

        Bahar geliyor… En sevindirici haber bu… Cemre düştükçe ısınıyor içimiz.

        Kış gibi geçen hayatlarımız canlanacak, suyun ısınması gibi ısınacak, toprağın uyanması gibi uyanacak yaşamımız.

        Biraz da kendimiz cemrelerimizi yaratmalıyız sanki.

        Güzel sürprizler yapmak bizim elimizde. Sevdiklerimizi mutlu edecek şeyler neden yapmayalım ki?

        Nergis vaktiydi.. Aldınız mı mesela evinize, iş yerinize?

        Onu kaçırdıysanız sümbüller çıktı şimdi. Mis gibi kokuyorlar.

        Pek kimse adını bilmez Frezya çiçeği de çıktı. Beyaz zambağa benziyor. Onu kaçırmayın bari.

        Sevdiğinize, dostunuza, ailenize, arkadaşınıza… alın bu çiçeklerden.

        Mutlu olacakları bir haber gibi verin.

        Kendi cemremizi kendimiz düşürmeliyiz bazen hayatımıza. Beklemekle olmuyor.

        Zor zamanlarda ayakta kalmak, sıkıntılara direnmek, mutlu olmak için kendi cemrelerimizi düşürelim hayatlarımıza.

        Bahar geliyor, canlanın…

        Diğer Yazılar