Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Emekli amiraller bildirisi sonrası gösterilen tepkiler konusunda bir yazı kaleme almıştım (7 Nisan 2021). Tepki verirken kantarın topuzunu kaçırmayalım, ayarını iyi yapalım diye uyarıda bulunmuştum.

        Söylenecek tüm sözlerin söylendiğini, bundan sonraki aşamanın yargının işi olduğunu ve bunun sonucunu beklemek gerektiği fikrini dile getirmiştim.

        Sonuçta yargı ilk aşama soruşturmasını tamamladı, gözaltındaki 14 kişi mahkemeye sevk edildi ve tümü çeşitli biçimlerde adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

        Bildirinin darbe girişiminin habercisi olduğu, görünenin daha ötesinde derin bir bağının olduğu, hatta CHP’nin de işin içinde olduğu söylemleri herkesin dikkatini çekmişti.

        Bu yüzden de yürütülen soruşturmayı dikkatle izlemiş ve sonucu merak etmiştik.

        Görünen o ki, bu bildirinin arkasında derin bir organizasyon, muvazzaf askerlerle bir bağ, yurt dışıyla bir irtibat, CHP ile bir iltisak çıkmadı.

        Konuyu yakından takip eden Habertürk’ün başarılı muhabiri Fevzi Çakır, operasyonun genişleyeceği yönünde bir bilgi aldığını söyleyince biraz tereddüt ettim. Ancak bu genişlemenin sandığımız gibi yurt içi ve yurt dışı derin bir bağlantı tespiti nedeniyle yapılmadığı da anlaşıldı. Bildiriye ilk hareketi verenlerle, iki yıl önce çekilmiş cübbeli ve takkeli amiral fotoğrafını servis edenlerin bir irtibatı var mı ona bakılıyor.

        Diyeceğim o ki, iktidar çevresi bu bildiriye tepki göstermenin ayarını kaçırdı ve fazla dallandırıp budaklandırdı. Belki de bu bildiriye Meral Akşener gibi, “zevzeklik” diyerek tepki göstermek, soruşturma sonucu ortaya çıkana kadar da bunun bir darbe girişimi olduğu, CHP ile bağının olduğu iddialarını dile getirmemek gerekirdi.

        Ancak bu krizin siyasi iletişimini yönetmede biraz ayar tutturulamadı.

        Buna dikkat etmek gerek zira darbe iddiaları konusunda inandırıcılık zedelendi mi, sonrasında düzeltmek çok zor olur.

        Öte yandan darbe konusunu tartışılır hale getirmek de aslında siyaset kurumunu yıpratacak, yurt dışında ülkenin algısını bozacak bir etki yaratıyor. Bunun da önüne geçmek gerek.

        ‘Darbe olabilir mi?’ sorusunu her halükarda soralım, bunun derinlemesine adli incelemesini yapalım ama öncesinde söylenenlere azami dikkat edelim.

        Benim çıkardığım sonuç budur.

        Yasakları anlamak

        Yasakları anlamak
        0:00 / 0:00

        Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni önlemleri açıkladıktan sonra Whatsapp gruplarında, ‘şehirler arası seyahat nasıl olacak?’ konusu tartışılmaya başladı.

        Erdoğan şöyle dedi: "Sokağa çıkma saatlerinde zorunlu haller dışında şehirler arası seyahatlere izin verilmeyecektir."

        Bir gurup ‘15 gün hiç seyahat yok’ anladı, bir grup ‘sadece sokağa çıkma yasağının olduğu saatlerde yasak var’ dedi.

        Bizim aile meclisi kalabalık, baktım işin içinden çıkılmıyor, İçişleri Bakanlığı’ndan bir dostumu aradım. Bana durumu anlattı. Meğer sadece sokağa çıkma yasağının olduğu saatlerde şehirler arası yolculuk yasakmış. Dedim, “bunu böyle anlayacak şekilde niye anlatmıyorsunuz?" Dedi “açıklatacağız”.

        Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasında durumun net biçimde anlaşılması gerekirdi.

        Metin yazarı arkadaşlarımız bu konuya dikkat etmiyor biraz.

        Sonradan ortaya grafikler, şemalar, tablolar çıkıyor da konu öyle anlaşılıyor. Oysa ilk metinde basit ve anlaşılır cümlelerle konu anlatılmalıydı.

        AŞI OLMADAN SON BULMAYACAK

        Şu gerçeği anlayalım artık, toplumu aşılamadan bizim bu virüsü önlemlerle yenmemiz mümkün değil. Bunu başaran ülke de yok gibi.

        Önlemleri alıyoruz, vaka sayısı düşüyor ama sonradan gevşetiyoruz vaka sayısı tekrar çıkıyor. Bu üçüncü pik noktası, İstanbul için de dördüncü. Demek ki önlemle olacak şey değil bu.

        Aşı konusunda da maalesef dışa bağımlıyız. Bize aşı sözü veren tüm ülkeler sözlerini tutmadı demeye getiriyor Sağlık Bakanı.

        Buradan bir gerçeği daha kabul etmek zorundayız, kendi aşımızı bulmadan aşı sorununu da çözemeyiz.

        Yerli aşı çalışmaları kısa sürede tamamlanırsa ve toplumun %70’i aşılanırsa ancak o zaman bu illetten kurtuluruz. Tıpkı İngiltere gibi.

        Benim vardığım sonuç budur.

        Aşı olmadan bu sorun önlemlerle çözülemeyecek.

        Diğer Yazılar