Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bir zamanlar sakallı, başörtülü, dindar insanların toplumda büyük saygınlığı vardı. Görüşlerine katılmasalar da, hatta fikirlerine karşı çıksalar da hemfikir olduğu şeylerden biri, bu dindar insanların güvenilir olduğu kanaatiydi…

        Çünkü “emin” (güvenilir) sıfatı, sanırım Peygamber Efendimizden kalan en büyük mirastı Müslümanlara.

        Düşünsenize, savaşlarda bile düşmanları O’na mallarını, değerli eşyalarını emanet ederdi. O derece güvenilirdi.

        Bugün Türkiye’de ve dünyada Müslüman algısına bakın…

        Sanırım çok uzun süredir hiç böylesine kötü, böylesine tahrip olmuş ve erozyona uğramış bir Müslüman algısı görülmemiştir.

        Peygamberimizin en büyük özelliği ve mirası olan “emin” sıfatından elimizde avucumuzda hiçbir şey kalmadı sanki.

        Dindar camiada insanlar hayıflanarak, içine düşülen durumun kötülüğünü konuşuyor. Ne acıdır ki bunun değişmesi için bir şey yapmayı akıllarına getirmiyorlar.

        DÜNYADAKİ EN BÜYÜK TAHRİBATI KİM YARATTI?

        Eskiden Avrupa’dan, Amerika’dan ya da dünyanın farklı yerlerinden Müslümanlığı seçmiş insanların haberleri çokça paylaşılırdı.

        İslam’ı barış, esenlik ve huzur dini olarak gören, birçok farklı dinden ve kültürden insan Müslüman olurdu.

        REKLAM

        Şimdilerde İslam’ı seçenlerin ne kadar az haberini duyuyoruz…

        Sebebi Müslüman algısının korkunç derecede değişmesi ve İslam’ın huzur veren değil, korku veren bir din gibi algılanmış olmasıdır.

        Nasıl bu hale gelindi?

        Sorsanız dini camiadakilerin büyük kısmı bunun dış güçlerin oyunu, Siyonistlerin kurgusu olduğunu söyleyeceklerdir.

        Etkisi var mıdır? Evet vardır. Ancak ateş olmayan yerden duman çıkartacak kadar değildir.

        Afrika’da Boko Haram, El Şebab, Afganistan’da El Kaide ve Taliban, Suriye ve Irak’ta IŞİD, Haşdi Şabi gibi örgütler ve paramiliter grupların doğuşunda ya da büyümesinde yabancı devletlerin parmakları olabilir.

        Ancak bu örgütlerin fikirsel altyapıları, din anlayışları, İslam’ı yorumlayış biçimlerini yoktan var edip, bu örgütlere empoze etmedi yabancı istihbaratlar.

        Bunlar, İslam tarihi içinde var olan, uçlarda dolaşan fikirlerden, fıkıhlardan beslendiler ve büyüdüler. Bu örgütleri silahlandıran, sağa sola saldırtan ve sonra da buradan siyasi ve askeri çıkar elde eden devletler olmuştur kuşkusuz.

        Örneğin son dönemlerin en popüler grubu Taliban’ı ve onu doğuran mücahitleri Rusya’ya karşı güçlendiren ve destekleyen Amerika’ydı.

        Ancak 1996 yılında iktidara geldiğinde, kız çocuklarının okumasından tutun, müzik yayınına, insanların giyim kuşamından, güneş gözlüğü takmasına kadar her alanı tuhaf bir din anlayışı ile yasaklayan, tüm dünyada herkesin İslam’a bakış açısını değiştiren Taliban’ın din adamlarının fetvalarıydı.

        IŞİD SON DABEYİ VURDU

        Afrika’da kız çocuklarının okumasına karşı çıkmasıyla ünlenen Boko Haram’ın kurucuları da Taliban gibi Pakistan’ın Peşaver eyaletindeki medreselerde yetişmişti. Tıpkı sivil öldürmeyi dini vecibe sayan El Şebab gibi.

        REKLAM

        Ancak hiçbir örgüt El Kaide’den esinlenen IŞİD gibi İslam’ın barış algısına darbe vurmamıştır. İnsanları canlı canlı yakan, kafasını kör bıçakla kesen ve kadınları köleleştiren IŞİD, tüm dünyada Müslüman kimliğini terörize eden, çok büyük zarar veren son örgüt oldu.

        İstisnasız tüm dünya ülkelerinde öfke, nefret ve korku yarattı.

        IŞİD’in yarattığı algıyı kullanan, çatışma ortamları yaratan ve karşıtlık iklimi yaratarak Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasını daha da açan istihbarat örgütleri, fanatik Hıristiyan gruplar da oldu. Yeni Zelanda’da, İngiltere’de, Almanya’da, Belçika’da Müslümanların ölümüne neden olan saldırılar gerçekleşti. Neredeyse tüm Batı ülkelerinde İslamofobi patlaması yaşandı ve bir nefret dalgası doğdu.

        TÜRKİYE’DE FETÖ’NÜN YARATTIĞI NEFRET

        Dünyada Müslüman algısı bozuldu da Türkiye’de ne oldu peki? Benzer duyguları burada da yarattı bu örgütler.

        Ayrıca bu algının bozulmasına Türkiye’ye özel bir örgüt daha katkı yaptı: FETÖ.

        28 Şubat döneminde Aczimendiler üzerinden ve Fadime Şahin gibi kurgu figürler eliyle Müslüman algısına yönelik tahribatlar yaratılmış olsa da, en büyük darbeyi vuran FETÖ oldu.

        Doğrusu bu camiayı yakından tanıyanların bile aklının almayacağı şeyler yaptılar. FETÖ eliyle iftira, yalan, kumpas, yatak odalarının gizli kaydı, sahtekarlık ve dolandırıcılık ve en sonunda askeri darbeyle karşılaştı Türkiye.

        Bunları yapanların namaz kılan, baş örtüsü takan, dini kavramları dilinden düşürmeyen, yıllarca “masum eğitim işiyle” uğraşmış görünen insanların olması, sanırım Türkiye’deki insanların yaşadığı en büyük travmalardan biri oldu.

        FETÖ’nün darbe girişimi, devlet mekanizmasını çökertmesi belki çok konuşuldu ama onun Müslüman algısına vurduğu darbe yeterince konuşulmadı.

        REKLAM

        İşin acı tarafı FETÖ'nün en büyük tahribatı, genç beyinlerde oldu.

        KURUNUN YANINDA YANAN YAŞLAR

        Kuşkusuz bu saydığım terör örgütleri ve gruplar, İslam dünyasında azınlık konumunda. 1.8 Milyar Müslümanın çoğunluğu bu örgütlerle aynı fikirleri paylaşmadığı gibi, onların düşüncelerini de reddediyor.

        Gelin görün ki hepimiz aynı ortak kimliği (Müslüman) ve dini (İslam) kullandığımız için bundan payımıza düşen negatif etkiyi alıyoruz.

        Bugün dünyada inanç boşluğu yaşayan, arayışta olan birini İslam’a davet etmenin ne kadar zor olduğunu tahmin edebiliyorsunuzdur.

        Türkiye’de dini söylemi kullanan, oraya atıfla konuşan dindar insanlar da benzer zorluklar yaşıyor.

        Kurunun yanında yaşın yanması böyle bir şey.

        Buradan nasıl çıkacak Müslüman dünyası? Bu algıyı nasıl yıkacak? Doğrusu uzun ve meşakkatli bir süreç.

        Bu arada Müslüman algısına en büyük zararı verenler yukarıda saydığım örgütlerdir, doğru. Ancak Müslümanların "emin" sıfatını örseleyen başka siyasi, düşünsel, sosyal, kültürel nedenler de vardır.

        Onları başka bir yazıda dile getirmek daha doğru olacaktır.

        Diğer Yazılar