Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Enes Kara… Gencecik bir hayat son buldu.

        Günlerdir bu dramın üzerinden ideolojik kavgalar sürüyor. Evlat acısını yaşayamadan kavganın içinde buldu aile kendini.

        Yurtlar, Kuran kursları, cemaat evleri, tarikatlar yeniden ve bıkmadan aynı tarzda tartışmanın parçası oluverdi.

        Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin sembolize ettiği kesim, açıklama üstüne açıklama yapıp, bunların tümünün kapatılmasını istiyor.

        Buna karşın yurtları, kursları, cemaatleri savunanlar da, "28 Şubat darbe dönemi istiyorlar" diye karşı çıkıyor.

        GERÇEKTEN YÜZLEŞME İSTİYOR MUSUNUZ?

        Enes Kara’nın intiharına neden olan sorunla gerçekten yüzleşmek ve anlamak istiyor muyuz?

        Yoksa “Kapatalım gitsin” diyenlerle, “Bunlar din düşmanı” diyenlerin sabun köpüğü benzeri kavgasını yine izleyip, geçecek miyiz?

        Eğer yüzleşeceksek bunun için cesur adımlar atmamız gerekiyor.

        Eğer yüzleşeceksek, her iki kesimin canının yanacağı acı gerçekleri kabullenmesi gerekecek.

        Öyle tek taraflı yüzleşmeyle bu sorun çözülmez.

        Ve eğer yüzleşeceksek her iki kesimden cesur insanlara ihtiyacımız var.

        Sorunun kökenine kadar inecek, bulup ortaya çıkartacak ve bu acı gerçekle herkesi yüzleştirecek cesur insanlar lazım bize.

        Şimdi şöyle düşünün:

        CUMHURİYETİN DİNE BAKIŞIYLA YÜZLEŞEBİLECEK MİYİZ?

        Laik/seküler kesimden biri çıkıp, Cumhuriyetin dine bakış açısını, uygulamalarını, yasaklarını, baskılarını, ötekileştirmesini bulup anlatacak bize.

        O zaman cemaatlerin neden yer altına kaydığını, neden gizli yurtlar, kurslar açtığını, burada nasıl örgütlendiğini, merdiven altı yapıların varlığını anlamış olacağız.

        Çok değil 25 yıl önce vakıflara, derneklere, cemaatlere ait iş yerlerine el koyan 28 Şubat zihniyetinin insanları nasıl yer altında örgütlenmeye ve orada gizli faaliyet yapmaya ittiğini anlatacak cesur insanlar lazım bu yüzden.

        Laik/seküler kesim kendi yüzleşmesini yaşayacak, acı gerçeğini görecek.

        DİNDAR KESİM KENDİ HATALARIYLA YÜZLEŞEBİLECEK Mİ?

        Sonra karşısına muhafazakar kesimden biri çıkacak.

        O da cemaatlerin, tarikatların Kuran kurslarında, yurtlarında yaşananlarla bizi yüzleştirecek.

        Öğretilen dinin gerçek İslam’la ilgisinin olup olmadığını anlatacak.

        Hurafeler, uydurma hikayeler, kurulmuş sahte düzenler varsa gösterecek.

        Gerçekten dini hayatı yaşamak isteyenlerle, düzmece tarikatlarda çıkar peşinde koşanların birbirinden nasıl ayrılacağını gösterecek.

        Verilen eğitimin, yöntemlerin insan psikolojisine, pedagojiye, sağlığa uygun olup olmadığını anlatacak.

        Böylece İslami camia da kendi yüzleşmesini gerçekleştirecek, acı gerçeğini görecek.

        ANCAK YÜZLEŞMEDEN SONRA SORUNU ÇÖZEBİLİRİZ

        Sonra oturup konuşacağız hep beraber.

        Cemaatlerin, tarikatların, Kuran kurslarının varlığını, geleceğini, eğitim modelini, pedagojisini, İslami alt yapısını, ülkeye, millete faydasını, insanların neden buna ihtiyaç duyduğunu daha iyi tartışacağız.

        Ve daha iyi çözüm üreteceğiz.

        Ancak yüzleşmeden sorun çözülmez.

        Sadece cesareti olanlar sorunlarıyla yüzleşir.

        Ben size söyleyeyim, birkaç kronik sorunumuz var ki bunlarla gerçekten yüzleşmeye cesaret edemiyoruz ülke olarak. Din-devlet ilişkisi de bunlardan biri.

        Bu nedenle Enes Kara’nın intiharı üzerinden bir iki tivit atıp duyar kastıktan sonra normal hayatlarımıza devam edeceğiz.

        Daha konforlu ve risksiz.

        Diğer Yazılar