Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Kemal Kılıçdaroğlu’nun SADAT’ın önüne giderek yaptığı oldukça sert açıklamalar sadece bizi değil, CHP’lileri de şaşırttı.

        Paramiliter ekipler yetiştirdiği, suikast, sabotaj yapan insanlar barındırdığını iddia ettiği SADAT’ı "Seçimleri sabote edecek" diye de suçladı.

        Tabii Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı "Baş sorumlu olacaksın" diye tehditkâr dille uyardı.

        Doğrusu bu açıklamadan sonra iddialara odaklandım.

        SİYASETTE GERİLİMİ KİM YÜKSELTİYOR?

        Siyasette gerilimin yükseldiği aşikar. Kullanılan dil sert. Sığınmacı tartışması, Kavala Davası, Canan Kaftancıoğlu davası tansiyonu iyice yükseltti.

        HDP’nin kapatılacağı, Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak getirileceği iddiaları da bu tansiyonun yükselmesine katkı sağlıyor.

        Muhalefet, iktidar cephesinin tansiyonu yükselttiğini, seçime bu atmosferde girmek istediğini söylüyor.

        İktidar tarafı da tersini iddia ediyor.

        Yüksek güvenlik tartışmalarının olduğu ortamlarda seçmen genellikle iktidar partisine yönelir, burası doğru.

        Ancak seçimlere bir yıl varken bunu yapar mı iktidar? Çok emin değilim.

        Ekonomik krizi çözmeden, hayat pahalılığı yangınını söndürmeden güvenlik tartışmaları iktidar partisine yarar mı? Hayır yaramaz.

        Hem güvenlik krizi hem ekonomik kriz ortamında seçime gidilirse iktidar kazançlı çıkar mı? Hayrı çıkmaz.

        Bu yüzden ortadaki tartışmayı biraz daha iyi analiz etmek gerek.

        MUHALEFET NEDEN TANSİYONU DÜŞÜRMÜYOR?

        Diyelim ki iktidar cephesi tansiyonu yükseltmek ve güvenlik kaygısı yaratmak üzerine bir strateji belirledi.

        Peki neden bu oyunu gördüğünü söyleyen muhalefet, bunu boşa çıkarmak için hamleler yapmıyor?

        Tersine Kılıçdaroğlu’nun söylemleri daha da sertleşti, “reste rest” edasıyla eli yükseltiyor her seferinde.

        Sadece Kılıçdaroğlu değil.

        Birden ortalığa çıkıp, bakanlık önünde İçişleri Bakanı’nı tehdit eden, meydan okuyan, herkesle sosyal medya üzerinden kavga eden Ümit Özdağ da tansiyonu yükseltmek için epey çaba sarf ediyor.

        Ali Babacan da son günlerde oldukça sert açıklamalar yapıyor.

        Ancak CHP aktörlerinin kullandığı dilin, muhalefet cephesindeki sert üslubu domine ettiği aşikar.

        Bu da benim kafamı karıştırıyor.

        KILIÇDAROĞLU’NUN ELİNDEKİ ÖNEMLİ BİLGİLER NE?

        Kılıçdaroğlu SADAT’ın önünde yapacağı ‘eylemi’ en yakın ekibinden bile gizlemiş. Çoğu genel başkan yardımcısı bizim gibi eylemi medyadan öğrendi.

        Kılıçdaroğlu iddialarını sıraladıktan sonra, bazı muhalefet medyasında "Kılıçdaroğlu’na devletin kalbinden bilgi geldiği, iddialarla ilgili ciddi gerekçeleri olduğu" haberleri dolaşıma girdi.

        Nedir bu bilgiler?

        Dün CHP MYK ve Parti Meclisi toplantıları vardı.

        Toplantıya katılan Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı ile görüştüğümde, Kılıçdaroğlu’nun elindeki bilgilerin ne olduğunu bilmediğini söyledi. Keza Parti Meclisi toplantısına katılan Bülent Tezcan da aynı şeyi söyledi bana.

        Ancak Kılıçdaroğlu’nun elinde ciddi bilgiler olmadan böyle bir açıklamayı yapmayacağı kanaatinde ikisi de.

        CHP KONUYU BÜYÜTME KARARI ALDI

        Şunu sorudum her iki CHP’li siyasetçiye:

        Yerel seçimlerde İstanbul, Ankara dahil 10 önemli belediyeyi kaybeden AK Parti, neden o zaman SADAT’ı devreye sokmadı da, belediyeleri CHP’ye sorunsuz devretti?”

        CHP on yıldır SADAT konusunu gündeme getiriyor ve ciddi iddiaları varken neden hiçbir seçimde SADAT’ın adını duymadık?

        Her iki siyasetçi de o zaman SADAT’ın gündemde olmadığını, ancak “varlık yokluk mücadelesi olacak” dedikleri önümüzdeki seçimde SADAT’ın aktif olacağını iddia etmekle yetindiler.

        Doğrusu ikna edici bir açıklama gelmedi bana.

        Ancak buna rağmen dün yapılan toplantıda alınan karara göre, CHP SADAT konusunda bir araştırma önergesi verecek ve konuyu sürekli Meclis gündeminde tutacak.

        21 Mayıs’ta İstanbul’da yapacakları mitingde de bu konuyu gündeme getirecek Kılıçdaroğlu.

        SEÇİM GÜVENLİĞİ KAYGISI GİDERİLMELİ

        Doğrusu sandığa dışardan yapılacak her türlü müdahale ülkede büyük kaosa neden olur. AK Parti böyle bir durumda büyük zarar görür.

        Kılıçdaroğlu’nun iddialarını ispatlayacak delilleri varsa bunu açıklamalı kamuoyuna.

        Sıkıştırabiliyorsa iktidarı bu delillerle zorlamalı. Ancak bunları açıklayacağını sanmıyorum.

        Ben ihtimal vermiyorum böyle bir müdahaleye ama bu tartışmaların önüne geçmek için iktidar cephesinin kaygıları gidermesi gerekir.

        Zira böyle bir durumda tepkisel oyların sel gibi muhalefete akacağını sanırım İstanbul seçimlerinde görmüştür.

        Fakat daha seçime bir yıl varken bu tartışma, çok sağlıklı bir tartışma gelmedi bana.

        Siyasi mizah özlemi

        Siyasi mizah özlemi
        0:00 / 0:00

        15 yaşlarımdan beri, dönemin en ünlü mizah dergisi Gırgır takipçisiydim. Kapanana kadar takip ettim. Her köşesini okurdum.

        22 yaşımda da mizah yazmaya karar verdim. Mehmet Metiner’in yayın yönetmeni olduğu Girişim Dergisi düşünce ve fikri yazılar yayınlardı ama istisna olarak bana iki sayfa mizah yazmam için yer ayırdı 1992 yılında.

        Yayın tarihinde ilk defa böyle bir şey yaptı. Sanırım bizim camiada da ilk mizah yazılarından biri olmuştu yazdıklarım.

        Daha ikinci yazımda savcılık yazılarıma soruşturma açtı. O yaşta adliye koridorlarında korku içinde ifade vermeye birkaç defa gittim.

        Siyasi mizah yazıyordum. Doğal olarak her yazım didik didik ediliyordu.

        MİZAHTAN MAHKUM OLDUM

        Ardından kara mizah bir hikaye kitabı yayınladım. Sanırım 24 yaşındaydım, 1993 yılı olsa gerek.

        Bu kez de Cumhurbaşkanı Demirel’e hakaret edildiği gerekçesiyle kitap hakkında toplatma kararı verildi. İlk eserim olan bu kitap daha matbaadan çıkmadan, mürekkebi bile kurumadan toplatıldı, Seka Kağıt Fabrikası'na gönderildi.

        Yıllarca mahkeme sürdü. 28 Şubat döneminde bu mizah kitabından dolayı, Cumhurbaşkanı’na hakaret gerekçesiyle mahkum oldum. Hapis yatmadım ama mizah kalemim körlendi.

        Anlayacağınız gülelim eğlenelim diye yazdığım mizah yazılarım beni ağlattı!

        Sonraki yıllarda çeşitli dergilerde mahlas isimlerle mizah yazmaya devam ettim.

        Bir anlamda yazarlık mesleğimin başlangıcı mizahi yazılar olmuştur diyebilirim.

        Tabii hep kara mizah yazdım, siyasi hicivler yaptım.

        GÜLDÜR GÜLDÜR DAHA ÇOK SİYASİ MİZAH YAPMALI

        Dolayısı ilse siyasi mizah yazılarına, dergilere, televizyon programlarına hep ilgi gösteririm.

        Ara sıra mizah yazmayı çok istiyorum aslında. Ancak ülkenin durumu öylesine gergin, millet öylesine sıkıntı içinde ki, mizah yazsam millete ayıp olur düşünüyorum nedense.

        Lakin mizah kadar güzel bir alanın da olmadığına inanıyorum.

        Güldür Güldür Şov’da yayınlanacak siyasi mizah skeci konusunu okuyunca aklıma kendi mizah hikayem geldi. Ondan yazdım.

        Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati kendisini taklit eden ekibi eğlenerek izlemiş. Bravo.

        Rahmetli Özal da hakkındaki karikatürlere çok güler, onları hoşgörüyle karşılardı.

        Olması gereken de budur zaten.

        Umarım Güldür Güldür ekibi daha çok siyasi mizaha yer verir programında.

        Keşke mizah dergileri daha çok artsa, kaliteli kara mizah yazıları daha çok olsa, televizyon programları daha çok çekilse.

        Tabii siyasilerimiz de daha çok hoşgörülü olsa.

        Bir de politikacılarımız hep tehdit, hakaret, kavga dilini değil de, biraz da mizah dilini kullansa.

        Ne kadar özledik değil mi bunları?

        Bu ortam mizah gitmez diye düşünüyordum ama hafta bir mizah yazmayı deneyeceğim yine de.

        Sıkıntılarımız olsa da ara sıra gülümsemek hepimizin hakkı.

        Diğer Yazılar