Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        - Nasıl görüyorsunuz siyasi gidişatı?

        - İyi değil.

        - Peki ne olacak?

        - Reis bir şey yapacak.

        - Ne yapacak?

        - Bilmiyorum ama bir şey yapacak ve seçimi alacak bence.

        Malatya’nın en sevdiğim ilçesi Gündüzbey’de, siyaseti yakından takip eden, uzun yıllardır AK Parti’ye oy vermiş, bir grup iş insanı, kanaat önderiyle yaptığım sohbette diyalog bu şekildeydi.

        İki gün önce, Ankara’da karşılaştığım eski dostum, AK Parti milletvekiliyle de aynı diyalog olmuştu.

        Üsküdar’da yılların esnafı da, “Reis bir şey yapacak” diyerek seçimle ilgili beklentisini aynı cümleyle özetlemişti.

        Sanırım Türkiye’nin birçok yerine gitsem, AK Parti’ye gönül veren, durumun iyi olmadığını gören insanlara aynı soruyu sorsam, benzer cevabı alacağım…

        Eminim siz de sık duyuyorsunuz bu cümleyi.

        AK Parti’yi savunan bazı köşe yazarlarının, “Reis şapkadan yine tavşan çıkartacak” diye karikatürize ettiği “sihirli” beklenti de aynı şeyi ifade ediyor aslında.

        REEL POLİTİK DEĞİL SİHİR BEKLENTİSİ

        “Reis bir şey yapacak” ya da “Reis şapkadan yine tavşan çıkartacak” söylemi, ilk bakıldığında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi yeteneğine ve şartları değiştiren politik zekasına övgü gibi görülebilir.

        Ancak 20 yıldır ülkeyi yöneten koca bir partinin, köklü bir hareketin, büyük bir camianın ne kadar işlevsiz hale geldiğini de gösterir bu sözler.

        Partiden, teşkilattan, camiadan umudunu kesen, kötüye giden siyasi durumu değiştirmek için onların bir şey yapamayacağına inanlar, artık bir “sihir” bekler gibi, “Reis şapkadan yine tavşan çıkartacak” diyor.

        Ya da “Ne yapacak bilmiyoruz ama Reis bir şey yapacak ve seçimi yine kazanacak” diyerek tüm beklentisini olağanüstü bir müdahaleye bağlamış durumdalar.

        Reel politikten, gerçeklikten kopmaktır bu.

        SİYASET, STRATEJİ, PROGRAM ÜRETMEK YERİNE MUCİZE BEKLEMEK

        Sanırım AK Parti camiasının başından beri yaptığı en büyük hatalardan biri, Erdoğan’ı güçlü göstermek için partinin kurumsal kimliğini, varlığını, teşkilatını ve siyasete etkisini yok saymak oldu.

        Bunu da en çok partiye sonradan katılan, bu hareketten bihaber olanlar Erdoğan’a yaranmak için yaptı.

        Hatta, “AK Parti olmasa Erdoğan daha çok oy alır” diyenleri kulaklarımla duydum. Bu insanlar bugün AK Parti’de etkin konumdalar hala.

        Evet, Erdoğan her zaman partisinden daha fazla oy alırdı. Ancak fark hiç bu kadar açılmamıştı.

        Bugün parti genel merkezi her zamankinden daha boş, daha ıssız ve işlevsiz bu yüzden. Çünkü her kararın Külliye’de alındığını, buranın işlevsiz olduğunu düşünüyor insanlar.

        Oysa seçimde çalışacak, sahada koşturacak, sandıklara sahip çıkacak, seçmenle yüz yüze gelecek olan partinin yöneticileri, teşkilatı, gönül verenleri.

        Şimdi o teşkilatın, o genel merkezin, on binlerce parti yöneticisinin bir şey yapacağından umudu kesenler, “Reis bir şey yapacak” diyerek öylece bekliyor...

        Sadece parti teşkilatı değil bakanlar, Meclis grubu, milletvekilleri de aynı beklenti içinde.

        “Durum iyiye gitmiyor, ne yapmalıyız?” sorusunu sormuyorlar.

        Bu yüzden de politika üretmiyorlar, proje geliştirmiyorlar, çalışmıyorlar, çaba harcamıyorlar.

        “Reis bir şey yapacak” diyerek öylece kendilerini işlevsiz, anlamsız ve etkisiz bir siyasetçi, teşkilat üyesi, seçmen konumuna itiyorlar.

        AK Parti medyası da umutlarını “Şapkadan tavşan çıkartacak diye” sihre bağlamış durumda.

        Ülkenin en büyük partisinin, teşkilatının, hareketinin, camiasının geldiği son durum, sanırım seçimlerden daha kritik bir sorun.

        Lakin bunu görebildiklerini sanmıyorum.

        Malatya'nın kayısısı, kültürü, anlamı

        Malatya'nın kayısısı, kültürü, anlamı
        0:00 / 0:00

        Sevgili dostum Kadir Çelik’i aradım. "Malatya Kitap Fuarı'na konferans ve kitap imzalamaya geleceğim ama şehrin ticari ve siyasi aktörleriyle de görüşmek istiyorum, organize eder misin?" dedim.

        Her zamanki organize yeteneğiyle Kadir bir gün içinde ayarladı her şeyi.

        Don vurmuş kayısı bahçelerini gösterdi. Sonra da üretici, ihracatçısı, borsa ve oda başkanlarıyla başka bir bahçede, kayısı ağaçların altında buluşturdu beni.

        Yer minderinde, toprağın üzerinde oturup, odun semaverinde demlenen çay eşliğinde konuştuk.

        Sadece Türkiye’nin değil, dünyanın en önemli kuru kayısı üretim merkezi olan Malatya’da, her sene olduğu gibi yine, “Ağaçları don vurdu, bu sene kayısı olmayacak” söylentileri sosyal medyada ayyuka çıkmıştı oraya gittiğimde.

        Sahayı, üretimi çok iyi gözlemleyen, dünya pazarını, arz talep ilişkisini çok iyi takip eden bu insanlar, ortadaki söylentilerden çok rahatsızlardı.

        “Anlamıyorum, insanlar kendi şehrine, üreticisine, ihracatçısına, esnafına zarar verecek bu asılsız söylentileri neden çıkartır?” dedi, Kayısı Borsası Başkanı Ramazan Özcan.

        “Aslında her sene hava şartlarından dolayı don olayını yaşarız burada. Ancak lokal olur, Malatya’nın her bölgesini kapsamaz. Bu sene de öyle oldu. Buradaki ağaçları don vurdu ama şehrin diğer bölgelerinde olmadı” diye ekledi Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Fevzi Çiçek.

        REKLAM

        Ben de bu sözü sık duyardım. Kayısı zamanı Malatya’daki dostlarımı arayıp kayısı istediğimde “Valla bu sene kayısı az, don vurdu” derlerdi şakayla.

        Sohbetimizden anladığım kayısı rekoltesinde ciddi bir sorun yaşanmayacak bu yıl.

        Ancak fiyatların ne olacağı konusunda bir şey diyemiyorlar.

        Ekonomideki öngörü sorunu, Temmuz ayında toplanacak kayısının fiyatının ne olacağını kestirmelerine engel oluyor.

        “Mazot, ilaç, gübre, işçilik, nakliye, depolama ne olacak bilmiyoruz. Enflasyon durmuyor. Bu durumda fiyatın ne olacağını tahmin edemiyoruz.” dedi neredeyse hepsi. Bize bir yandan çağla halindeki kayısıları ağaçtan toplayıp ikram eden üretici İdris Alan başıyla onayladı söylenenleri.

        Tarım alanında uğraşan herkesin kurduğu belirsiz cümleyi kurdular onlar da: “Bakalım ne olacak? Allah hayretsin.”

        KİTAP FUARLARI BU YIL ATAĞA GEÇTİ

        En son pandemiden önce katılmıştım Malatya Kitap Fuarı’na. O zaman şehir merkezinde çadırda olmuştu. Bu yıl Büyükşehir Belediyesi çok güzel bir fuar merkezi yapmış, orada gerçekleşti.

        Biraz şehir dışında olmasından dolayı taşıma usulüyle öğrenciler ve okurlar kitap fuarına getiriliyor. Bu nedenle ilgi biraz düşük. Yayınevleri de kiralardan şikayetçiydi. Satışlar azdı. Kitap fiyatlarının artması satışları düşürmüş biraz.

        İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile işbirliği yapılıp, öğretmenler organizasyonun bir parçası haline getirilmiş. Okullardan öğrenciler fuar merkezine otobüslerle getiriliyor. Belediye öğrencilere kitap almaları için cüzi de olsa bir çek veriyor. Bununla kitap alabiliyorlar.

        REKLAM

        Organizasyonu beğendim şahsen.

        Birkaç sene kitap fuarı devam ederse bu güzel fuar merkezine herkesin ayağı alışır.

        Benim gördüğüm, bu yıl birçok şehirde kitap fuarları bir biri ardına açıldı. Pandemi yasaklarının kalkmasıyla fuarlar eskiden olduğu gibi düzenlenmeye başlandı. Bunlar kitap piyasası ve okurlar için çok güzel gelişmeler.

        Aynı zamanda fuarlar yazarları okurlarıyla da buluşturuyor bu şehirlerde. Sadece Malatya’da davet edilen yazar sayısı 300’den fazlaydı.

        Bir de kitap fiyatları yüksek olmasa fuarlar çok güzel olacak.

        BAŞKAN, “YENİ MERKEZLER KURUYORUZ”

        Kitap fuarında Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan ile bir araya geldik. Fuar merkezini yeni açtıklarını, yan tarafına yapacakları spor merkeziyle daha işlevsel olacağını söyledi.

        Ayrıca şehre yapacakları yeni hizmetlerin projelerini de gösterdi. Dünyadaki en büyük kayısı üreticisi olan şehre, "Dünya Kayısı Ticaret Merkezi" kuruyorlar. Tüm ticari alışveriş artık burada yapılacakmış.

        Yine önemli bir buğday üreticisi olan Malatya'ya bir de "Buğday Pazarı" kuracaklarmış.

        İki proje de güzel. Bu yıl sonuna kadar bitecekmiş.

        MALATYA HAK ETTİĞİ YERDE DEĞİL

        Malatya'yı çok severim. Bana kitap okumayı, soru sormayı öğreten ve hayatıma büyük etki eden rahmetli Asım Akıncı buralıydı. O yüzden Malatya’yı ayrı severim.

        Ancak bu kedim şehri yetiştirdiği insanları, derin kültürel yapısı ve coğrafi konumu nedeniyle ayrıca çok önemserim.

        REKLAM

        Her yıl aksatmadan giderim.

        Fakat gördüğüm şu ki, şehir hak ettiği yerde değil.

        Fiziksel olarak yolları, binaları gelişse de kültürel olarak, marka değeri olarak, etkinlik olarak ilerlemiyor.

        Bunun en önemli nedenlerinden biri, şehrin aktörlerinin birlikteliğinin bozulmuş olması.

        Birbiriyle uğraşmaktan şehri geliştirmeye zaman ayıramıyorlar.

        Bu yüzden de Malatya hak ettiği yerde değil aslında.

        Diğer Yazılar