Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Küçük taşlar, bir avuç toprak toplama merakım vardı bir dönem.

        Onları cam kavanozlarda biriktiririm.

        Kütüphanemde kitaplarımın yanında duruyor.

        Bir kısmını büyük cam objelerde karıştırdım birbirine.

        Bazıları daha küçük cam kaplarda.

        Benim için hikayesi ve anlamı olan yerlerden topladım.

        En başta rahmetli olan anne ve babamın mezarlarından birer avuç toprak aldım.

        Bir gün aynı toprağa dönüşeceğimi hatırlıyorum.

        İşgal altındaki Mescid-i Aksa ve Gazze’den taşlar topladım.

        İntifada esnasında atılan taşlar bir kısmı, bombardıman altındayken gittiğim açık hava hapishanesi Gazze’den bazıları. Filistin’in bitmeyen dramını temsil ediyorlar.

        Mekke’ye gittiğimde Kabe'de inşaat vardı. Oradan aldım birkaç taş.

        Medine’de binlerce sahabenin defnedildiği Cennetül Baki mezarlığından bir avuç aldım.

        Ait olduğum dinin hikayesini temsil ediyorlar.

        Halep’te, savaşın ortasında gittiğim Emevi Caminde, birbirini öldüren Müslüman grupların yıktığı camiden ve sıktığı kurşunların kovanlarından hatıra almıştım.

        REKLAM

        Sonra Amerika’da Utah eyaletinde Kızılderili kamplarına gitmiştim.

        Uyuşturucu ve alkolle uyuşturulan ve soykırıma uğrayan insanların acı hikayesini dinlerken oradan kızıl toprak almıştım...

        Çanakkale’de insanının tüylerini diken diken eden hikayelerin geçtiği siperlerden taş toplamıştım.

        Sarıkamış’tan, donarak ölen askerlerin belgeselini yaparken, Allahuekber Dağlarının eteklerinden toprak almıştım yanıma.

        Yıllarca yürüyüş yaptığım Likya’da, o büyük Akdeniz medeniyetini temsilen sahilden kum koymuştum küçük bir kaba. İçine de minik bir midye kabuğu…

        Benim topraklarım, benim taşlarım, benim hikayelerim bunlar.

        Birbirine karışmış, birbirine sokulmuş topraklar, taşlar, kumlar bunlar.

        Çoğunda hatıralarım gizli. Çoğu da nedense hüzünlü hikayeler.

        Sanırım toprağı seviyorum. Toprakla beraber olmayı, ona dokunmayı, onunla iletişim kurmayı da.

        İnsan topraktan uzaklaştıkça hayata yabancılaşıyor.

        Sanırım şehir hayatında ondan uzaklaşmayayım diye biriktirdim bunca taşı toprağı.

        Bir de unutmayayım diye geçmişimi, hatıralarımı, benim için anlamı olan yerleri.

        Şimdi onları izlerken gözümde canlanıyor ait olduğu yerler.

        Ve bir kısmından uzaklaştığımı görüyorum.

        Hayat telaşı bir dönem benim için derin anlamı olan yerleri, olayları unutturuyor bana.

        Unutmamak için ve görülecek bazı hesaplarımın olduğunu hatırlamak için bakıyorum o toraklara, taşlara…

        Diğer Yazılar